Faizde beşinci adım

Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Hikayede değişim yok. Kaldı ki bu yönde bir beklenti ve/veya yönlendirme de söz konusu değildi. Dolayısıyla yılın ilk PPK toplantısına da faiz indirim beklentilerinin öne çıktığı bir ortamda girildi. Dikkat edin; “beklentilerin öne çıktığı ortam” diyorum. Zira anketlere ya da görüşlere baktığınızda dağılım bir hayli genişti. Uzun bir aradan sonra faiz indirimi beklemeyenler ile bekleyenler net bir şekilde ayrıştı. Ayrıca, dağılım, beklenti boyutunda öne çıktı. 25 baz puandan 100 baz puana, hatta kararın alındığı gün yani 16 Ocak işlemlerinde piyasa yaklaşımına baktığımızda 200 baz puandan daha büyük bir hamlenin yapılabileceğine dair sinyaller almak mümkündü. Makasın bu kadar geniş olduğu ortam sağlıklı mıdır? Konuşmalıyız. Gelin birlikte nedenini, nasılını tartışmaya çalışalım.

Kısa hatırlatma ile sohbeti devam ettirelim. 2019 yılında takip edilen son dört PPK toplantısında Türkiye’de para politikası aşağı yönde 1200 baz puan güncellendi. Yani, merkez bankasının gösterge niteliğindeki faiz oranında yarı yarıya düşüş oldu. Yaşamın doğal akışı gereği diğer paydaşlar da gerek beklentilerini gerekse aksiyonlarını bu yönde ayarladılar. Öyle ki mevcut mevduat ve kredi faiz oranlarına baktığımızda merkez bankasının önünde piyasa ayarlaması olduğunu söylemek mümkün.

Beklendiği şekilde oldu. Faiz indirimi döngüsü korundu. Ayrışmanın yaşandığı “atılacak adımın boyutu” noktasında ise 75 baz puanlık bir ayarlama gördük. Böylece politika faizimizde yeni seviyemiz yüzde 11.25 oldu. Mevduat faiz oranlarının 1 ay vadeye kadar (TCMB datalarını baz alıyorum) ortalamada yüzde 9.48, 3 ay vadede ise yüzde 10.33 olduğu ortama baktığımızda önden fiyatlama gerçekleştiği şeklindeki düşünceyi teyit etmek mümkün. Aynı durum krediler cephesinde de geçerli. Teşviklerin kamu bankaları önderliğinde belirginleştiği konut, talebin ciddi anlamda artış gösterdiği ihtiyaç ve gerileyen faizlerin etkileşim göstermeye başladığı ticari krediler için de bu minvalde konuşabiliriz. Özetle, genel olarak finansal koşulların globalde olduğu üzere özellikle yılın son çeyreğinden bu yana içeride de gevşemeye başladığının altını çizelim.

Gelelim ana tartışma konusu olan reel faiz seviyesine. Konu malumunuz. 2019 Temmuz’undan bu yana başlık etrafında tartışmalar yapıyoruz. Benim bugüne dek görebildiğim şu; reel faiz seviyesinin ne olması gerektiğine dair net bir uzlaşı yok. Ve-fakat bir şekilde reel faizin verilmesi gerektiğini ise piyasa işlemcilerinin çoğunluğu söylüyor. Tam da bu nedenle enflasyon seviyesi ve politika faizi oranı arasında sıklıkla ilişki kuruluyor. Neden? Zira elimizde resmi bir yönlendirme henüz yok. Manşet enflasyona ve beklentilere birlikte bakıldığı ve para politikasının bu eksende ayarlandığı belirtiliyor. Tabi ki kur oynaklığı, ülke risk primi, jeopolitik gelişmeler, dış alemde olup bitenler de hesaba katılıyor. Hal böyle olunca da konu hem uzuyor hem de dağılıyor.

Şimdilerde en popüler başlık reel faizin eksiye döndüğü. Bu cepheden bakınca düşünceyi savunan kanat hata yapıyor demek doğru değil. Neden? Aralık ayı için açıklanan yıllık enflasyon (TÜFE) seviyesi yüzde 11.84. En az 1 ay boyunca kullanacağımız yeni politika faizimizin yüzde 11.25 olduğunu hesaba kattığımızda yerli kesim için reel faiz seviyesi doğal olarak eksiye dönüyor. Hatta hesaplamaya ortalama fonlama maliyetinin ortalamasını alarak baktığımızda rakam yüzde 10.25-35 aralığına dek gerileyebilir. Çünkü bankalar arasında daha düşükten fonlama şansına sahip olanlar var. Diğer yandan ise beklentiler ekseninde yorum yapanların reel faizin hala daha artı bölgede kaldığını ancak marjının emsallerimize kıyasla daraldığı şeklindeki düşüncesi de doğru. TCMB’nin kamuoyu ile paylaştığı son beklenti anketine göre yıl sonu için beklenen enflasyon seviyesi çift hanede yüzde 10.01. 12 ay sonrasına ait rakam tek hanede yüzde 9.54 olarak karşımıza çıkarken, 24 ay vadede ise yüzde 8.51’i görmekteyiz. Yani, evet, pozitif reel faizi beklenen enflasyon üzerinden konuşmak hala daha mümkün.

Peki, sorun ne? Kabul edelim ki yönlendirmede ciddi bir eksiklik duyuyoruz. Bizlerin, yazıp çizen, fikir üretmeye çalışan kesimin merkez bankasından duymak istediği yönlendirmeler var. Buna ihtiyacımız olduğunu yineleyelim. Son PPK metninde öne çıkan tek önemli değişiklik “parasal sıkılık” ile “parasal duruş” kelimelerinin değiştirilmesi oldu. Anladığımız, faiz indirim döngüsünün korunduğu. Nasılı, nereye kadar olduğu, hangi kriterlere daha yakından bakmamız gerektiğini bilmiyoruz. Gerçi bilmesine biliyoruz da herkes farklı bir noktadan bakınca iletişim de dağılıyor doğal olarak.

2019 hepimiz için sürprizlerle doluydu. Elverişli ortamı herkes gibi biz de sonuna dek kullandık. Beklenmeyen adımlar atıldı, tahmin edilenin ötesinde rahat nefes aldık. Yeni dönemin hikayesi global büyümenin toparlanma hızı olacak. Ne kadar yakınız derseniz biraz daha zaman var. Ama çok da uzak değiliz. En azından en kötü şimdilik gerimizde kalmış gibi. Sakinliğin sonrası normalleşme olacak. Her anlamda, her alanda. Bir kez daha ve ilelebet yönlendirme ihtiyacı duyduğumuzu belirterek yazıya burada son verelim.

Tüm yazılarını göster