Merkez Bankası’nın politika faizi beklentiler doğrultusunda 5 puan artırılarak yüzde 30’dan yüzde 35’e çıkarıldı. Böylece haziranda 6.5 puan olarak başlatılan, temmuzda 2.5 puan, ağustosta 7.5 puan, eylülde 5 puan olan faiz artırımlarına bir 5 puan daha eklendi. Merkez Bankası’nın politika faizi beş toplantıda toplam 26.5 puan artırılmış oldu.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun faiz kararıyla ilgili açıklamasında yer alan metinde önceki metinlere göre çok belirgin bir farklılık yok.
Açıklamada daha önce de benzer şekilde ifade edilen ifadeler var; ama bunlara eklenen bir cümle önemli. Nedir o hep tekrarlanan ifadeler:
● Enflasyonun üçüncü çeyrekte öngörülenin üzerinde gerçekleştiği...
● Son dönemde etkili olan ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar ile vergi düzenlemelerinin enflasyona geçişinin önemli ölçüde tamamlandığı...
● Yurt içi talepteki güçlü seyir, hizmet fiyatlarındaki katılık ve enflasyon beklentilerindeki bozulmanın ise enflasyonda yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam ettiği...
● Bu çerçevede enflasyonun yıl sonunda enflasyon raporundaki tahmin aralığının üst sınırına yakın seyredeceğinin öngörüldüğü, aylık enflasyonun ana eğiliminde ise düşüş gözlendiğinin değerlendirildiği... (Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 58, enflasyon raporundaki tahmin aralığının üst sınırı yüzde 62, öte yandan OVP’deki tahmin zaten yüzde 65.)
Merkez Bankası’nın kaygısı
Bütün bu görüşler sıralandıktan sonra gelen şu vurgu tabii ki dikkat çekiyor:
● Öte yandan, jeopolitik gelişmeler, enflasyon görünümünde petrol fiyatları kaynaklı risk oluşturmaktadır.
Merkez Bankası doğal olarak Gazze’de olan bitenin kaygısını yaşıyor. Bu savaşın Türkiye ekonomisine en azından petrol fiyatlarını yukarı çekme olasılığı yönüyle enflasyon açısından olumsuz yansıyacağını vurgulayan Merkez Bankası, herhalde hesaba kattığı başka kaygılar olmasına rağmen bunlara açıklamasında yer veremiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hamas’ın terör örgütü olmadığı yolundaki açıklamasından sonra Batı ile iyice gerilmesi muhtemel ilişkilerimiz ekonomimize ne ölçüde yansır, Merkez Bankası elbette bunun da kaygısını yaşıyor ve olabilecek riskleri hesaplıyordur.
Yabancıyı çekmek çok zorlaştı
Merkez Bankası aylardır döviz kurunu belli sınırlarda tutmaya çalışıyor. Bunun en kolay yolu da taze döviz bulmak ama yok, döviz bulunamıyor.
Klasik anlamda doğrudan yeni yatırım zaten beklenmiyor, hem bu yatırımlar yoluyla bir çırpıda milyarlarca dolar gelmez. Ancak bize kısa vadede çare olabilecek portföy yatırımı da gelmiyor. Üstelik biz bu yolu Orta Doğu sorununa ilişkin olarak Türkiye’ye biçtiğimiz rolle iyice zora soktuk, hatta kapattık.
Portföy yatırımı çekmenin çaresi, artık yabancıya daha fazla faiz vermek, yani onlara daha çok para kazandırmak. Sonuçta atılan adım buraya varıyor.
Yabancı daha çok isteyecek
Yabancı yatırımcılar yüzde 30 faize burun kıvırmışlardı, 35’e nasıl bakacaklar, zaman içinde göreceğiz. Ama çok da umutlu olmamak gerek. Yabancılar da biliyor ki Türkiye 35’te duramayacak, bu oran daha da artırılacak. Dolayısıyla 35’in gelecek ay daha yukarı, sonraki ay daha yukarı gideceğini bekleyen yabancı, en tepe noktada alım yapmak için fırsat kollayacak.
Bu köşede dün de vurguladık; faiz konusunda hep oyalandık, elimizi çabuk tutamadık. Faizi yan etkilerini bir şekilde bertaraf edip bir çırpıda tepe noktaya getirseydik çok daha iyi olmaz mıydı?
Enflasyonu yakalama tartışması...
Faiz ile enflasyon arasında bağ kurarken farklı zaman dilimlerini kullanmamak gerek.
Faizle kıyaslanan, genellikle açıklanan enflasyon oranı oluyor. Oysa o oran artık geride kaldı.
Faiz gelecek dönemin oranı, açıklanan enflasyon ise geride kalan dönemin...
Dolayısıyla kıyaslama için gelecekteki enflasyona ve o enflasyonun ne olabileceğine bakmak gerekiyor.
Bizde mevduatın vadesi genellikle üç ayın altındadır, hatta 32 gündür; ama üç aylık ya da aylık enflasyon hedefi de yok ki... Bu yüzden de bir yıllık döneme bakmak durumundayız.
Eğer politika faizi yüzde 35’te kalırsa ve mevduat faizi de bu orana yakın seyrederse önümüzdeki bir yılda oluşacak enflasyonla faiz ancak başa baş duruma gelecek demektir.
Enflasyonda bu yıl için tahmin edilen yüzde 65’in ve 2024 tahmini olan yüzde 33’ün gerçekleşmesi için aylık ortalama artışın ne olması gerektiğini bir süre önce hesaplamıştık. (Ekonomi, 16 Ekim 2023.) Bu, olabilecek en iyimser senaryo ve Türkiye yıllık yüzde 35 enflasyonu 2024’ün ekim ayında yakalayabiliyor.
Bir aylık veya üç aylık dönemlerde pozitif reel faiz oluşabilir ya da tersi olur; ama görünen yıllık bazda pozitif reel faizin şu durumda ancak önümüzdeki yıl ekimde yakalanabileceğidir. Tabii ki bu, enflasyona ilişkin en olumlu senaryonun gerçekleşeceği varsayımına bağlı bulunuyor.