Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun faizin yüzde 35’ten yüzde 40’a çıkarıldığı kasım ayındaki toplantısından sonra yapılan açıklamada şöyle denildi:
“Kurul, dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine önemli ölçüde yaklaşıldığını değerlendirmiştir. Bu çerçevede, parasal sıkılaştırma hızı yavaşlatılacak ve sıkılaştırma adımları kısa bir zaman diliminde tamamlanacaktır. Fiyat istikrarının kalıcı tesisi için gerekli parasal sıkılığın ise gerektiği müddetçe sürdürüleceği değerlendirilmiştir.”
Verilen mesaj çok açıktı:
* Artık bundan sonra 5 puan, 5 puan gibi yüklü artışlar beklemeyin.
* Yüzde 40’ın üstüne gelecek artış da olsa olsa 2.5 puan olur.
* Faiz aralık ayında yüzde 42.5’e çıkarılır, belki ocak ayında da bir o kadar artış yapılır ve sonrasında uzun süre yatay kalır.
* Durum bundan ibarettir, herkes hesabını kitabını buna göre yapsın. Yani biz yol haritasını çizdik, bilginize sunuyoruz, artık kimse çok şaşırtıcı bir faiz kararı beklemesin.
Merkez Bankası bunları tabii ki böylesine açık açık söylemedi ama satır aralarından bizim çıkardığımız sonuç buydu.
Yarın belli gibi...
Dolayısıyla yarınki faiz kararının üç aşağı beş yukarı belli olduğunu söylemek yanlış sayılmaz.
Politika faizi yarın çok büyük olasılıkla yüzde 42.5 düzeyinde açıklanacak ve yıl böyle kapatılacaktır.
Biraz önce de vurguladığım gibi biraz da gelişmelere bağlı olarak ocak ayında bir kez daha ve aynı oranda bir artırıma daha gidilip faiz yüzde 45’e çekilebilir ve uzun süre bu düzeyde yatay kalır.
Yabancı girişi başladı
Merkez Bankası’nın kasım ayı toplantısından sonra yaptığı açıklamada artık faiz artışında sona gelindiği yolundaki ifade faiz artışı beklentilerinin bitmesini sağladı.
Daha önceki açıklamalarda sürekli olarak faizin daha da artırılacağı mesajının verilmesi yabancı yatırımcılarda ister istemez şu algının oluşmasına yol açıyordu:
“Faiz daha da artacak, demek ki borçlanma kağıtlarının fiyatı daha da düşecek, en iyisi biraz daha bekleyeyim.”
Bu algı ve yol açtığı bekleme eğilimi yabancının portföy yatırımı yapmaktan imtina etmesi sonucunu doğuruyordu.
Merkez Bankası’nın kasım ayı toplantısında girişte aktardığım ifadelere yer vermesi ve artık faiz artışında sona gelindiğini belirtmesi yabancı girişinin birden hızlanmasını sağladı.
Geçen ayki faiz kararı 23 Kasım’da verildi ve Para Politikası kurulu “Artışta sona yaklaştık” açıklamasını o gün yaptı. Yabancı yatırımcı bir süredir çok fazla olmasa da net alım yapıyordu ama bu kararla birlikte alım hızlandı.
Yabancılar kasım ayının son haftasında 152, aralık ayının ilk haftasında da 891 milyon dolarlık olmak üzere iki haftada 1 milyar 43 milyon dolarlık devlet iç borçlanma senedi aldı.
Yabancılar bu iki haftada sırasıyla 376 ve 562 milyon dolarlık olmak üzere 938 milyon dolarlık da hisse senedi alımı gerçekleştirdi.
Böylece yabancıların iki haftadaki toplam hisse senedi ve DİBS alımı 2 milyar doları buldu.
Ama burası Türkiye, bir bakarsınız politika değişmiş!
Para politikası bir süredir belli bir patikada gidiyor ama bir anda başka bir yola sapılmayacağını kim iddia edebilir.
Geçmişte bir başkanla ilgili olarak söylenen “Laf dinlemiyor adam”la başlayan bir sürecin içinde olduğumuzu unutmayalım.
Son yılları bir düşünün!
Murat Çetinkaya 2018’deki kriz sırasında gecikmeli de olsa faizi artırıp dövizi ve enflasyonu tutabilmiş ve bunun devamını sağlayabilmek adına faiz indirimine razı olmayınca görevden alınmıştı.
Çetinkaya’nın yerine gelen adaşı Murat Uysal faizi indirmiş ve “rahat” etmişti. Ama Türkiye ekonomisinde “rahatsızlık” başlamıştı.
Nöbeti Naci Ağbal devraldı. Ağbal, Merkez Bankası kökenli olmamasına rağmen doğru adımlar atarak ve güven veren politikalar uygulayarak kısa zamanda ekonomiyi toparlamaya başladı, enflasyonu ve kuru kontrol altına alır gibi olmuştu ki, görev ömrü başladıklarını bitirmeye yetmedi.
Sonrasında Şahap Kavcıoğlu dönemi... 2021 yılında marttan eylüle kadar yüzde 19’da sabit tutulan faiz, Eylül 2021’deki operasyonla indirilmeye başlandı. Bu operasyon sürecinde neler neler yaşamadık ki! Faiz yüzde 19’dan yüzde 8.5’e indirildi ve çok büyük bir maliyet ödendi, ödenmeye de devam ediliyor.
Ve son döneme, Gaye Erkan dönemine geldik. Yüzde 8.5 düzeyinde devralınan faiz şimdi yüzde 40, yarın da muhtemelen yüzde 42.5 olacak.
Tekrar edelim; burası Türkiye!
Son beş yıla bakın, kaç Merkez Bankası Başkanı değişmiş...
Başkanların değişmesi tek başına hiç önemli sayılmaz, her başkanla birlikte para politikası kökten değişmiş...
* Murat Çetinkaya döneminde önce faiz artışı, sonra faiz indir baskısı.
* Murat Uysal döneminde faiz indirimi ve çorbaya çevrilen fonlama.
* Naci Ağbal döneminde faiz artışı ve toparlanma ama bundan hemen vazgeçme.
* Şahap Kavcıoğlu döneminde bir süre gelişmeleri sakince izleme, ardından faiz indirimi düğmesine basma.
* Gaye Erkan döneminde “şimdilik” faiz artışına izin verme ve faizin görülmedik düzeylere çıkması.
Şu dönemlerin grafiğini yapsak kim bilir nasıl bir zikzak ortaya çıkardı...