Bu haftanın en önemli konusu Merkez Bankası para politikası kararlarıydı.
Yurt dışında ABD Merkez Bankası Fed’in faiz kararını izledik.
Fed, piyasaların beklediği üzere faiz oranlarını %5,25-%5,50 bandında sabit tuttu. Karar metninde, enflasyonun sürdürülebilir şekilde %2 bandına düştüğü görülene kadar, faiz oranlarının azaltılmayacağı açıklandı.
Öte yandan Fed’in resmi tahminlerine katkı sağlayan 19 üyenin 10’u faiz oranının, bu yıl içinde 75 baz puan düşmesini bekliyor. Bu da Amerikan borsasını olumlu yönde etkileyen bir unsur oldu.
Fed’in ABD ekonomisine ilişkin Mart ayı tahminleri de piyasaları yukarı yönlü ivmelendirdi. Bir önceki tahminine göre Fed bu yıl:
- ABD ekonomisinin daha hızlı büyümesini
- İşsizlik oranının azalmasını
- Enflasyon görünümünün ise sınırlı bozulmasını öngörüyor.
Tüm bu gelişmeler, ABD’nin zoru başararak, yani ekonomik büyüme ve istihdam üzerinde kalıcı/sert bir tahribat yaramadan, tarihi yüksek seviyelere çıkan enflasyonu, başarıyla düşürmeye devam ettiğini gösteriyor. Faiz oranlarının tarihi yüksek oranlara çıktığı bir dönemde; ABD ekonomisi 2023 yılında %3,1 büyüdü. Bu yıl için de Fed’in beklediği büyüme oranı %2,1.
Fed’in eş-sorumluluğunda (dual-mandate) olan istihdam ve enflasyon da ince bir ayarda başarıyla hedeflere göre yönlendiriliyor. 2022 yılsonunda %5,9 olan enflasyon, 2023 yılsonunda %2,8’e düştü. 2024 yılsonunda ise %2,4’e gerilemesi bekleniyor. 2023 yılında %3,8 olan işsizlik oranının ise 2024 yılında %4 olması bekleniyor.
Şimdi gelelim yurt içine…
Merkez Bankası dün çok önemli bir karara imza atarak ilk defa piyasanın önüne geçti!
TEPAV bünyesinde bu hafta başında yayınlamış olduğumuz Para Politikası Değerlendirme notumuzda da önermiş olduğumuz üzere, TCMB politika faiz oranını %50’ye çıkardı. Ayrıca, operasyonel çerçevede değişikliğe giderek, Merkez Bankası gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranlarının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranına kıyasla -/+ 300 baz puanlık bir marj ile belirlenmesine karar verdi. Bu da mevduat faiz oranlarının nihayet reel olarak pozitif alana geçmesi için önemli bir adım oldu.
Merkez Bankası, yine biz dahil birçok ekonomistin önermiş olduğu üzere, ihtiyaç duyulması halinde ek sıkılaşmanın gelebileceğini metne yazarak, beklentileri yönetmek adına çok önemli bir açıklama yaptı.
Böylece, TCMB son aylarda hızlanan portföy çıkışlarını tersine döndürmek, kur üzerindeki baskıyı azaltmak ve rezervlerini yeniden inşa etmek için çok önemli bir fırsat yarattı.
Ama daha da önemlisi, faiz artışına yerel seçimler öncesinde karar vererek, enflasyonla mücadele konusunda “siyasi desteği” arkasına aldığına dair piyasalara çok önemli bir mesaj verdi. Bu karar piyasadaki “güven ortamının” yeniden inşası için de çok kritik bir adımdı.
Şimdi sırada, Merkez Bankasından gelen bu önemli kararın hükümet tarafından yürütülen ekonomi politikaları ve yapısal politikalarla desteklenmesi geliyor.
TEPAV Para Politikası Değerlendirme Notumuzda da belirttiğimiz üzere enflasyonla mücadele, “Ekonomide Rasyonele Dönüş” sürecinin kapsamlı bir programa dönüştürülmesi ve bu programın sosyal kesimler tarafından desteklenmesi ile başarıya ulaşacaktır.
Bu programın para politikası kadar önemli bir diğer ayağı maliye politikasıdır. Maliye politikasında artan bütçe açığının yapısal gelir ve gider reformları ile kontrol altına alınması gerekmektedir.
Bu programın bir diğer önemli ayağı da ekonomi politikasına duyulan güveni ve politikanın işlevselliğini artıracak yapısal politikalardır. Nedir bu yapısal politikalar? Kurumların bağımsızlığını pekiştirecek, hukuk ve adalet sistemini iyileştirecek, eğitimin niteliğini yükseltecek, iş ve işgücü piyasasındaki katılıkları giderecek düzenlemelerdir.
Merkez Bankası’nın bugünkü kararlarının, “ekonomide rasyonele geçişi” sağlayacak ekonomik ve yapısal politikalarla desteklenmesi halinde tünelin sonunda ışık görünüyor!