✔ Merkez Bankası'nın önünde bugün iki ihtimal var gibi görünüyor; faizi sabit tutmak ya da düşürmek.
✔ Son dönemde çekirdek enflasyon ön plana çıkarılıp sanki faiz indirimine gidileceği mesajı verilince, bu söylem piyasalar tarafından "Demek ki faiz artışı söz konusu olmayacak" şeklinde okundu ve böylece Merkez Bankası'nın eli rahatladı.
✔ Merkez Bankası piyasaları bir anlamda faiz indirimine gitmekle korkuttu ve faizin sabit kalmasına razı etti. Şu anki görüntü böyle. Faiz artışı ise tümüyle gündemden düştü.
Hani her maçın üç ihtimalli olması durumu vardır ya; beraberlik ve taraflardan birinin galibiyeti... Bugün de sonucu günlerdir merakla beklenen faiz maçı var.
Peki bu maç kimler arasında?
TL ile döviz arasında benzetmesi pek yanlış olmasa gerek.
Hakem de Merkez Bankası, en azından göründüğü kadarıyla!
Peki Para Politikası Kurulu’nun bugünkü toplantısından çıkacak kararla ilgili olarak da üç ihtimalden söz edebilir miyiz?
Pek değil! Sanki bugünkü maçtan çıksa çıksa iki ihtimalden biri çıkar.
Beraberlik, yani faizin sabit bırakılması en ağır basan ihtimal gibi görünüyor. İkinci ihtimal olarak belki TL kaybeder, yani faiz düşürülür. Maçtan TL’nin galip ayrılmasını sağlayacak faiz artırımı kararı çıkma ihtimali ise neredeyse yok gibi.
PİYASA FAİZİN DEĞİŞMEMESİNE RAZI OLDU
Merkez Bankası son zamanlarda belki de ilk kez sözlü bir yönlendirme yaptı.
Gerçekten yaptı; ama isteyerek, ama farkında olmayarak.
Aylar boyu “Politika faizi enfl asyonun altında kalmayacak” denildi. Kastedilen tabii ki manşet enfl asyondu. Böylece kamuoyu bu iki orana odaklandı, bu oranları izlemeye başladı.
Ama ne zaman ki yıllık TÜFE artışı politika faizini aştı, Merkez Bankası bir anda söylem değiştirdi. Politika faizi için manşet enfl asyonun değil, çekirdek enfl asyonun dikkate alınmasının daha doğru olduğu dile getirildi.
Bu söylem değişikliği elbette eleştirilir, eleştirilmelidir de. Buna ister “Dere geçerken at değiştirmek” deyin, ister “Kendine yontmak”, ister başka bir ad takın; yaklaşımdaki bu değişiklik oluşan yeni duruma göre ortaya konulmuştur ve özünde doğru değildir.
Ama kabul etmek gerekir; işe yaradı.
Bu söylem değişikliğine gidilmeseydi bugünkü toplantıya dönük beklenti tümüyle faizin artırılması gerektiği yönünde olurdu. Çünkü bir anlamda söz verilmiş, politika faizinin enfl asyonun altında olmayacağı ifade edilmişti. Yüzde 19.25’lik enfl asyona göre de politika faizinin artırılması gerekirdi.
Ne var ki işte o söylem değişikliği kamuoyunda “Merkez Bankası faizi düşürmek için her yola başvuracak, bunun yolu da bu söylem değişikliğiyle yapılıyor, demek ki 23 Eylül’de faiz artışı yok” şeklinde okundu.
Bu okuma, Merkez Bankası’nın elini rahatlattı. Merkez Bankası’nın üstünde şimdi en azından “Faiz artırılmalı” baskısı yok.
Piyasalar bir anlamda “Faizi düşürürüm” korkutmasıyla değiştirilmeyecek orana razı oldu gibi...
Ama faizin aşağı çekilmeyeceğinin garantisi de tabii ki yok.
FAİZ İNDİRİMİ HALA SÖZ KONUSU
Her ne kadar faizin sabit tutulması ihtimali ağır basıyorsa da, maçın TL’nin yenilgisiyle sonuçlanması, yani faizin düşürülmesi ihtimali tümüyle sıfırlanmış değil. İkinci en güçlü ihtimal faizin aşağı çekilmesi olacaktır.
Hazır piyasa faiz artışı beklentisinden uzaklaşmışken yangına körükle gidercesine faiz indirimine yönelmek çok tatsız sonuçlar doğurabilir. Bugün yapılacak yarım puanlık ya da bir puanlık bir faiz indirimi çok başka bir okumaya yol açar ve ağır bir fatura karşımıza gelebilir.
Ama içinde bulunulan duruma bakıp "Şu koşullarda faiz indirimi olur mu” diye sormanın, bunun üstünde fazla kafa patlatmanın da pek alemi yok. Türkiye faiz kararı alırken rasyonel davranmaktan uzaklaşalı ne yazık ki çok oldu.
Bu yüzden, faiz niye indirilmesin, pekala indirilebilir; “Biz yaptık oldu” denilir, biter! Sonuçları mı, onu da tüm toplum öder!
FAİZ YÜKSELTİLEBİLİR Mİ?
Faizin yükseltilmesi, bir başka ifadeyle TL’nin galip gelmesi artık çok çok düşük bir ihtimal.
Bir yandan “Faiz aşağı çekilmeliçekilecek, yüksek faiz şöyle kötüböyle kötü” söylemleri gündemden hiç düşmüyorken, diğer yandan bu söylemler arasında faiz artırımına gidilebilir mi?
“Geçmişte de bu söylemler hep gündemdeydi ama geçen yıl hızlı bir faiz artışı söz konusu oldu” görüşü dile getirilebilir. Doğru da, geçen yılki faiz düzeyi ve genel gidişat şimdikinden çok farklıydı. Dolayısıyla bugünkü toplantıdan faiz artışı kararı çıkması neredeyse hiç mümkün görünmüyor.
MERKEZ BANKASI’NIN DÜŞTÜĞÜ DURUMA BAKIN!
Gelin normal bir Türkiye tahayyül edelim...
Merkez Bankası kağıt üstünde değil, gerçekten bağımsız.
Bankada karar alma durumunda olanlar alanlarının en yetkin isimleri.
Siyasilerden Merkez Bankası’na değil doğrudan müdahalede bulunulması ve emir verilmesi, ima yollu bir baskı bile söz konusu değil. Ne siyasiler Merkez Bankası’nın işine karışıyor, ne de daha önemlisi Merkez Bankası buna meydan veriyor.
Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve karar alma sürecinde etki altında kalmadan hareket ettiği öylesine kanıksanmış ki, piyasa muhtemel gelişmelere bakıyor ve nasıl bir karar alınabileceğini üç aşağı beş yukarı kestiriyor ve alınan karar da hiçbir zaman “Merkez Bankası sürpriz yaptı” diye yorumlanmıyor. Hem zaten Merkez Bankası’nın işi sürpriz yapmak değil ki; tam tersine sürpriz sayılabilecek kararlara imza atmamak.
Böyle bir Türkiye’de olsaydık, bugün için papatya falı açar mıydık?
Ekonomik verilere ve muhtemel gidişe bakar çok rahat bir tahmin yürütebilirdik. “Her Türk başkanlık yapacak...”
Merkez Bankası kararlarına müdahil olunmasının ötesinde ne yazık ki kanıksadığımız bir başka olumsuzluk daha var; başkanların sık sık değiştiriliyor olması.Merkez Bankası başkanları koltuğa oturuyor ama o koltukta ne kadar kalabileceklerini bilmiyor.
Son dönemde çok sıklaşan başkan değişikliğiyle ilgili olarak sosyal medyada yer alan bir yakıştırma ne kadar da düşündürücü:
“Her Türk, bir gün 10 dakikalığına da olsa Merkez Bankası Başkanlığı yapacaktır.”
Merkez Bankası başkanlarının her an bir gece yarısı kararıyla görevden alınabildiği bir ekonomide, o ülke Merkez Bankası’nın rasyonel kararlara imza atabileceği ve gerek yerli, gerek yabancı yatırımcılara güven verebileceği düşünülebilir mi?