Faiz indirimi beklentileri ötelendi

Yeşim SARIŞEN YAPI KREDİ YATIRIM

Bu yılın ana temaları; jeopolitik riskler, küresel büyüme, enflasyondaki eğilim ve başta ABD olmak üzere seçim sürecine yönelik gelişmeler olmaya devam ediyor. Başta FED olmak üzere, merkez bankalarının faiz indirimi zamanlaması ve derecesine yönelik beklentiler piyasalar üzerindeki etkisini sürdürüyor.  FED, ECB ve İngiltere Merkez Bankası (BOE) faiz indirimi konusunda veriye bağlı yaklaşıma işaret etmeye devam ederken, enflasyondaki gerilemenin kalıcılığı önemini koruyor.

Piyasalarda faiz indirim hızı ve zamanlamasına yönelik tartışmalar devam ederken, 2023 yılı sonlarına doğru etkili olan yılsonu rallisi, ardından 2024 yılında yükselişe devam eden ve yeni zirvelerin test edildiği hisse senetlerinde yorulma sinyallerinin öne çıktığını takip ediyoruz. Kısa vadeli düzeltme sinyallerinin güçlendiği, küresel risk barometresi olarak da izlediğimiz S&P500 endeksi Ekim ayı diplerinden bu yana yüzde 20 civarı, MSCI gelişmekte olan ülke hisse endeksi ise yüzde 10 civarı yükselmiş durumda.

FED Başkanı Jerome Powell’ın, Mart ayında faiz indirimine gidilmesinin olası olmadığına işaret eden açıklamaları, son dönemde açıklanan ve beklenenden güçlü gelen makro verilerle birlikte, daha erken faiz indirimi beklentilerinin ötelendiğini takip ediyoruz. Hatırlanacağı üzere FED, Ocak ayındaki toplantıda beklendiği gibi faizlerde değişikliğe gitmezken, açıklamalarda olası ek faiz artışına ilişkin mesajların kaldırıldığını erken faiz indirimi beklentilerinin ise ötelendiğini takip etmiştik. FED Başkanı Powell, toplantı sonrası düzenlenen basın toplantısında, faiz indirimlerinin Mart'ta başlamasının olası görünmediğini söyledi ve komitedeki herkesin bu yıl faiz indirimine gitmek istediğini de ifade etti. Powell’ın "Enflasyon hâlâ çok yüksek. Enflasyonu düşürmek konusunda kaydettiğimiz ilerlemenin garantisi yok. Özet olarak ekonomik büyümenin sağlam ve güçlü olduğunu söyleyebiliriz. Yüzde 3.7 seviyesindeki işsizlik istihdam piyasasının güçlü olduğuna işaret ediyor. Enflasyon altı aydır iyi seviyede açıklanıyor ve bunun devam edeceği beklentisi var" ifadeleri ön plandaydı. FED Başkanı Powell, basında yer alan son röportajında ise Mart ayında faiz indirimine gidilmesinin olası olmadığını net bir şekilde işaret etti. Powell, enflasyonun yüzde 2 hedefine ilerlediğine dair daha fazla ipucu görmek istediklerini ve faiz indirimleri için Mart ayının ötesinin beklenmesi gerektiğini söyledi.

Kısacası FED açıklamalarının ardından, güçlü tarım dışı istihdam verisi ve Ocak ayı enflasyon verileri ile Mart ayı faiz indirimi beklentilerinin yüzde 6 gibi oldukça düşük seviyelere, Mayıs ayı faiz indirimi beklentilerinin ise yüzde 30 civarına gerilediğini görüyoruz. İlk faiz indirimine ise Haziran veya Temmuz ayında gidileceğine dair beklentiler öne çıkıyor. Ancak burada özellikle Ocak ayı enflasyon verilerine detaylı bakacak olursak, artışın temelde Ocak ayı etkisinden kaynaklandığını görüyoruz. Ocak ayı verilerinde iş gücünün yoğun olduğu sektörlerdeki artışlar öne çıkarken, önümüzdeki aylarda bu görünümün dengeleneceğini ve ikinci el araba fiyatları gibi düşüşün devam etmesi beklenen gruplarla birlikte, TÜFE endeksindeki aşağı trendin devam edip etmeyeceğinin önemli olacağını, bu yaşanan yükselişin ara bir dönem olup olmadığının önemli olacağını belirtelim.  

Diğer taraftan, FOMC üyelerinden de faiz indirimleri için aceleci olunmayacağı yönünde açıklamalar da gelmeye devam etti. Örneğin FED’in denetimden sorumlu Başkan Yardımcısı Michael Barr, Powell’ın temkinli yaklaşımını desteklediğini söyleyerek enflasyonun yüzde 2’ye kalıcı bir şekilde indiğini görmek için daha fazla veri görmeleri gerektiğini söyledi. Ayrıca Chicago FED Başkanı Austan Goolsbee’nin açıklamaları ise dikkate değerdi. Goolsbee; birkaç aylık beklentinin üzerinde gerçekleşebilecek enflasyonun hedefe dönüş patikasıyla uyumlu olacağını, sadece bir aylık veri üzerinden trend çıkarmanın uygun olmayacağını vurguladı.

Strateji raporlarımızda da vurguladığımız gibi şu aşamada, büyümenin hızlı olmadığı ancak enflasyonun gerilediği bir ortam içerisindeyiz. Ancak ana temada ara bir dönem olarak “yumuşak iniş” senaryosundan “iniş yok” senaryosuna doğru ilerlediğimizi düşünüyoruz. Son açıklanan birçok güçlü makro veri de bu görünüme destek olmaya devam ediyor. 2024 yılı genelinde ise resesyona yönelik risklerin oldukça önemli olacağını tekrar hatırlatıyoruz. Sert resesyon sinyali üretebilecek verilerin riskli varlıklar üzerinde olumsuz etkisi olabileceğini, güvenli liman varlıklara ilginin artabileceğini düşünüyoruz.

Bu doğrultuda, faiz indirimlerine Haziran ayında gidileceğine dair beklentiler güçlü ancak ücretlerdeki seyre göre Nisan ayında faiz indirimine gidilebileceğine yönelik tartışmalar da mevcut. Kısa vadede ise 7 Mart ECB toplantısı ve 20 Mart FED FOMC toplantılarında verilecek mesajlar önemli olacak. Özellikle 20 Mart FOMC toplantısı öncesinde 29 Şubat’ta açıklanacak PCE verisi, 8 Mart’ta açıklanacak istihdam ve 12 Mart’ta açıklanacak TÜFE verilerinden gelecek sinyallerin faiz indirimi fiyatları ve dolayısıyla da riskli varlıklar açısından belirleyici olabileceğini düşünüyoruz. FED Başkanı Powell’ın; bir toplantıda, Kongre’ye enflasyon verilerinin tahminleriyle tutarlı olduğunu ve daha fazla bilgi için PCE raporuna bakacaklarını söylediğine dair basında yer alan haberleri not ediyoruz ve 29 Şubat’taki PCE verilerinin kısa vadede fiyatlamalar üzerinde önemli etkisi olabileceğini vurgulamak istiyoruz.

Tüm yazılarını göster