Faiz aynı, söylem ve duruş da, neredeyse yazı da!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Haziran ayı PPK toplantısı; faiz yüzde 50’de sabit tutuldu ve bu köşede 28 Haziran’da yer alan yazıma bakın nasıl başlamışım:

Görünen köy kılavuz istemiyordu; Merkez Bankası’nın politika faizinde bir değişiklik olacağı da beklenmiyordu ve nitekim faiz yine değiştirilmedi ve yüzde 50’de sabit bırakıldı.

Böylece mart ayında yüzde 50’ye çıkarılan politika faizi nisan ve mayıstan sonra haziranda da değiştirilmedi.

Para Politikası Kurulu’nun dünkü toplantısından sonra yapılan açıklamada iki temel söylem de aynen kaldı.

Para politikasındaki bu duruş ne zamana kadar devam edecekti? Öyle ya son zamanlarda faiz indirimi sıkça gündeme getirilir olmuştu. Merkez Bankası’nın bu konudaki yaklaşımı netti:

■ Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enfl asyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir.

Peki pek ihtimal verilmiyorsa da bir faiz artışı söz konusu olabilir miydi, buna hangi koşullarda gerek duyulurdu:

■ Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır.

Bu söylemler önceki PPK açıklamalarında da aynen yer almıştı.

Temmuzda da yüzde 50

Geldik dünkü toplantıya ve politika faizi tahmin edildiği gibi yine değiştirilmedi ve yüzde 50’de bırakıldı.

Zaten faizin artırılması artık gündemde bile değil, faiz indiriminin de zamanı değil.

Ancak zamanı değil derken bunu ekonominin gereklerini dikkate alarak söylüyorum. “Yeter artık bu kadar faiz, bak enflasyon da düşüyor” denilerek ve tabii ki yıllık orana işaret edilerek 2021’deki gibi bir hataya düşülürse onu bilemem.

Hele hele “Nasıl 5’er puanlık artışlar yapmışsak, şimdi de niye 5’er puan indirime gitmeyelim” yaklaşımı sergilenirse tam anlamıyla yandı gülüm keten helva!

Bu hataya düşülmeyeceğini umalım. Olmadık zamanda ve olmadık boyutta bir indirim hatasına...

Merkez Bankası bir faiz indiriminin gündeme gelebilmesi için yıllık orandaki düşüşün önemli olmadığını, mutlaka ama mutlaka aylık seyre bakılması gerektiğini vurguluyor vurgulamaya da, yıllık oranın temmuz ve ağustostaki hızlı düşüşü siyasetçinin “Hadi bakalım” demesine yol açabilir. Zaten Merkez Bankası da aylardır böyle bir olasılığı göz önünde bulundurarak “Önemli olan aylık oran” diyor ya...

Bu söylem “İndirim yakın değil” diyor

Para Politikası Kurulu’nun dünkü açıklaması çok açık biçimde “Yakında bir faiz indirimi beklemeyin” anlamına geliyor.

Ağustos ve eylül toplantılarına kadar daha köprülerin altından çok sular akar tabii ki ama birazdan değineceğim gibi Merkez Bankası zaten temmuz enflasyonunun görece yüksek geleceğini şimdiden kabul ediyor. Sürekli olarak aylık enflasyonda iyileşme görülmesi halinde faiz indiriminin düşünülebileceğine işaret eden Merkez Bankası, yüksek sayılabilecek bir temmuz enflasyonundan sonra ağustosta faiz indirimini gündemine alır mı?

Ya da bir ay sonra eylüle gelindiğinde görece düşük çıkmış olsa bile ağustos ayı enflasyonu tek başına Merkez Bankası’nın harekete geçmesine yeter mi?

Bütün bu etkenler ekimden önce bir faiz indiriminin düşünülmemesi gerektiğini söylüyor.

Ama burası Türkiye! Her işimizi olması gerektiği gibi yapsaydık zaten şimdi çok daha farklı yerlerde olurduk...

Haziran iyi de temmuz kaygı veriyor

Para Politikası Kurulu açıklamasında aylık enflasyonun ana eğiliminin haziran ayında belirgin bir zayıflama kaydettiğine dikkat çekildikten sonra temmuza ilişkin kaygılar sıralandı:

“Öncü göstergeler temmuz ayında aylık enflasyonun, para politikasının görece etki alanı dışında kalan yönetilen-yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamaları ile işlenmemiş gıda fiyatlarındaki arz yönlü gelişmeler neticesinde geçici olarak artacağına işaret etmektedir.”

Merkez Bankası bu köşede dün de vurguladığım gibi hizmet enflasyonundan rahatsız ve bu konu PPK açıklamasında bir kez daha dile getirildi. Açıklamada enflasyonist beklentileri canlı tutan etkenler sıralanırken hizmet enflasyonu ilk sırada sayıldı. PPK açıklamasında enflasyonist baskılara işaret edilirken şöyle denildi:

“Hizmet enflasyonundaki yüksek seyir ve katılık, enflasyon beklentileri, jeopolitik riskler ve gıda fiyatları enflasyonist baskıları canlı tutmaktadır.”

Tüm yazılarını göster