Faiz aşağı, döviz yukarı, iç borç stoku da yukarı!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ İç borç stokunun yaklaşık dörtte biri döviz cinsinden. 32 milyar dolardan söz ediyoruz. Faiz inip kur yükselmeye başlayınca ekimdeki 75 kuruşluk artış döviz cinsi iç borcu bir anda 24 milyar lira büyüttü.

✔ Hepsi bu olsa iyi... Merkezi yönetimin 112 milyar dolar da dış borcu var. 75 kuruşun bu borçtaki karşılığı da 84 milyar TL. Sonuçta iç ve dış borca binen kur yükü 108 milyar TL'yi buldu. Merkez Bankası'nın Hazine'ye armağanı!

Bankası’nın, eğer hala varsa bile, enfl asyonla mücadele anlayışını kökten değiştirdiği artık çok açık. Politika faizi için “Manşet enflasyon uymadı çekirdek verelim, o da mı uymadı enflasyon yerine cari açığı kapatmayı hedefl eyelim” anlayışıyla hareket etmeye başlayan Merkez Bankası, artık öncelikle kurun yukarı gitmesine odaklanmış durumda. Tabii ki “Aman ne güzel kur artıyor” demiyorlar, diyemiyorlar ama kur arttıkça da belli ki içten içe seviniyorlar.

Döviz artacak; falan filan... Devamını ezberledik zaten! Sonuçta enfl asyon düşecek. Aslında “ölme eşeğim ölme” dercesine umutsuz bir bekleyiş...

Türkiye gibi bir üretim ve ihracat yapısına sahip bir ülkede kurun artmasıyla enfl asyonun gerileyeceğini düşünen, buna inanan ve bu doğrultuda adım atanlar en başta geçmişte kendilerine iktisat okutan hocalarının kahrolmasına yol açar.

“Ben seni böyle mi eğittim” diye... “Ben sana böyle kararlar alman için mi zaman harcadım” diye...

“Benim okuttuğum iktisat kitaplarında bunlar yazmıyordu, sen bunu nereden icat ettin” diye...

TCMB Hazine’ye de kurşun sıktı!

Artık bundan sonra hiç kimse “Döviz niye artıyor” diye yakınmasın, bu artışa bir çare bulunmasını beklemesin!

Çünkü döviz kendiliğinden artmıyor, artık bu nihai amaca hizmet edecek bir araç, bir basamak.

Nihai amaç olan enfl asyonun geriletilebilmesi sağlanabilir mi bilinmez, ama nihai amaca ulaşılıncaya kadar arada ezilenler de olacak.

Aslında “Ezilmeyen olacak mı” diye sormak belki daha doğru ya...

Bu kur artışından zarar göreceklerin başında da Hazine geliyor iyi mi! Dış borcun TL karşılığının büyümesi bilindik bir etki. Pek dikkate alınmayan bir başka etki daha söz konusu:

“İç borcun TL karşılığının büyümesi!”

Saçma gelmiş olabilir. Öyle ya “İç borç hangi para cinsinden ki TL karşılığı büyüyor olsun” diye düşünebilirsiniz. Anlatalım...

4 liralık borcun 1 lirası döviz cinsinden

Türkiye son iki yıldır “şahane” bir iç borçlanma stratejisi izliyor. “Aleme verir talkını” diye başlayan bir atasözümüz var ya, izlenen işte tam da öyle bir politika.

Yıllar yılı vatandaşa “Aman döviz geliriniz yoksa döviz cinsinden borçlanmayın" öğüdü verildi. Çok da yerinde bir öğüttü bu.

Bir dönem şirketler daha avantajlı olduğu için adeta gözü kapalı döviz cinsi borçlanmaya gidince bunun önüne geçildi. Bu da çok yerinde bir adımdı.

İyi güzel de, vatandaşı ve şirketleri “Aman döviz cinsi borçlanmayın” diye uyaran devlet, niye iç borçlanmada dövize ağırlık vermeye başladı?

“Bakın faiz artırmadan da ekonomiyi götürüyorum” diyebilmek için mi?

“Faizi artırmıyorum ama gereken borcu yine de bulabiliyorum” diye övünmek için mi?

İyi de alınan borç başka para cinsinden. Ödeme günü geldiğinde döviz bulamazsak sıkıntıya düşmeyecek miyiz? Hem hani dövizle oynayanın eli yanardı!

Sıfırdan yüzde 25’e!

AKP iktidarının ilk yıllarında da iç borç stoku içinde döviz cinsi borç vardı. Bu, önceki dönemlerden sarkan stoktu. Döviz cinsinden iç borçlanmaya gidilmedi ve dövizin payı 2012'de sıfırlandı.

Ama son üç yıldır iç borçlanmada yine dövize yönelme başladı.

İç borç stoku içinde döviz cinsinden olanların payı 2019 sonunda yüzde 11.5’i, 2020 sonunda yüzde 25.1’i buldu. Döviz cinsi borcun payı bu yılın eylül ayı sonunda ise yüzde 23.6 düzeyinde.

Yani şu durumda 4 liralık iç borcun 3 lirası TL, 1 lirası döviz cinsinden.

Döviz cinsinden olan dış borç ayrı...

İç borçtan söz ediyoruz. Yurtiçinde gerçekleştirilen borçlanmanın neden dörtte biri döviz cinsinden olur?

Neden olduğu belli, yukarıda vurguladık. Faizi artırmama inadı uğruna!

Hazine’ye bir ayda 108 milyar liralık ek yük

Hani biz faiz lobisine(!) fırsat vermiyor, boyun eğmiyoruz ya, ne şahane iş yapıyoruz değil mi!

Birkaç bin dolar borcu olanlar bile kur artışında ne yapacaklarını bilemiyorken sen tut milyarlarca dolar borcun varken kuru artır.

Müthiş bir strateji; borç da senin, kuru artıran da sensin!

Buna “bindiği dalı kesmek” mi denir, başka bir ad mı verilir, bilmiyoruz.

Eylül sonundaki verilere göre merkezi yönetimin 112.2 milyar dolar dış borcu var. (Türkiye’nin brüt dış borcu haziran sonunda 446 milyar dolar.)

Yine eylül sonu verilerine göre 31.7 milyar dolar da döviz cinsi iç borç var. Yani merkezi yönetimin döviz cinsi iç ve dış borç toplamı yaklaşık 144 milyar dolar.

Dolar eylül sonunda 8.85 düzeyindeydi, şimdi ise 9.60 dolayında. Artış 75 kuruş. Çarpalım 75 kuruşu 144 milyar dolarla, sonuç 108 milyar TL.

Yani Merkez Bankası faizi indirip kuru artırmakla, bırakın vatandaşın ve şirketlerin cebinden aldığını, Hazine’nin cebinden de 108 milyar lira almış oldu. Bu para sonuçta kimin cebinden çıkacak dersiniz!

Şimdi gelin hep birlikte düşünelim; acaba faizi artırsak daha mı az zararlı çıkardık?

Tüm yazılarını göster