Faiz artışından öte anlamları olan bir karar!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Merkez Bankası politika faizi olan haftalık repo ihale faiz oranını yüzde 17’den yüzde 19’a çıkardı. Bu, beklentilerin çok ötesinde bir artış. Kamuoyundaki genel beklenti faizin bir puan artırılması yönündeydi.

Peki Merkez Bankası faizi ne oldu da iki puan birden artırmaya karar verdi?

Öyle ya, kasım ve aralıktaki artışlardan sonra ocak ve şubat toplantılarında faiz sabit tutulmuştu. Bir anlamda martta, önceki iki aya göre bazı gelişmelerin alarm sinyali vermiş olması gerekiyor, değil mi...

Bu kesin, nelerin alarm sinyali verdiğine Merkez Bankası faiz kararı sonrasındaki açıklamasında zaten değiniyor, aktaracağız. Merkez’in değindiği ekonomik yönler. Bu kararın alınmasına yol açan iç ve dış başka etkenler de var.

Bu faiz artırımının bir de şu yönü var tabii ki; hiç kimse faiz kararlarını Merkez Bankası’nın tek başına ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilgisi dışında aldığını söyleyemez. Dolayısıyla bu artışa siyasiler de onay vermiş demektir. Ama niye?

ÜÇ AYAĞIN İLKİ; EKONOMİ...

Faizin iki puan birden artırılmasının ekonomik gerekçeleri Merkez Bankası’nın açıklamasında var. Ne diyor Merkez Bankası, özetleyelim:

- Küresel büyümede iyileşme ve uluslararası emtia fiyatlarında artış görülmektedir. Yükselen küresel enflasyon beklentileri, gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin belirsizliklere ve küresel finansal piyasalarda dalgalanmaya yol açmaktadır.

- Salgın döneminde sağlanan yüksek kredi büyümesinin birikimli etkileriyle güçlü seyreden iç talebin yanı sıra ithalat fiyatlarındaki artışlar cari işlemler dengesini olumsuz etkilemeye devam etmektedir.

- İç talep koşulları ve döviz kurunun birikimli maliyeti enflasyonu olumsuz etkilemeyi sürdürmektedir. Bazı sektörlerde belirginleşen arz kısıtları ile ücret ve yönetilen fiyatlardaki ayarlamalar orta vadeli enflasyon görünümü üstündeki önemini korumaktadır.

- Daha önce gerçekleştirilen parasal sıkılaştırma krediler ve iç talepte yavaşlatıcı bir etkide bulunmuş olmakla birlikte son dönemde kredi büyümesindeki yükseliş ve ithal maliyetlerindeki artış iyileştirmeyi geciktirmektedir.

- Kurul, söz konusu gelişmelerin enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve orta vadeli enflasyon görünümü üzerinde oluşturduğu yukarı yönlü riskleri dikkate alarak, önden yüklemeli ve güçlü bir ilave parasal sıkılaştırma yapılmasına karar vermiştir.

İKİNCİ GEREKÇE SİYASET...

İçerde işler karışıyor, tansiyon çok yükselecek. HDP'nin kapatılması yönünde atılan adımlar bizi çok gergin bir siyasi ortama doğru sürükleyecek. Kimilerinin iddiasına göre zaten arzulanan da bu; daha da gergin bir ortam.

Ne kadar haklı gerekçe ileri sürülürse sürülsün bir siyasi partinin kapatılmasının gündemde olması Türkiye’ye para getirmekte zaten çok gönülsüz olan yabancıları bizden daha da uzak tutacaktır.

Biz bu davayı istediğimiz kadar izah etmeye, haklı olduğumuzu dile getirmeye çalışalım; bunu yabancılara anlatamayız.

Dolayısıyla onları çekebilmenin, bize döviz getirmelerini sağlamanın tek yolu var; daha yüksek kazanç vaat etmek. Yaptığımız da bu değil mi...

ÜÇÜNCÜSÜ DIŞ ETKENLER...

Yurtdışı kaynaklı etkenleri siyasi ve ekonomik olarak ikiye ayırmak gerek.

Siyaseten canımızı en çok sıkan herhalde yeni Amerikan yönetimiyle henüz bir diyalog kurulamamış olması. ABD ve Avrupa bize mesafeli durmayı tercih ederken HDP’ye dönük dava bu mesafenin daha da açılmasına neden olabilir.

Ayrıca Biden’ın Putin’e yönelik çok ağır sözleri uluslarararı alanda yeni bir gerginlik kaynağı. Biz tümüyle bu ülkelerin birinin yanında değiliz; siyaseten ve askeri ittifak anlamında ABD’ye, ekonomik ilişkilerde Rusya’ya daha yakınız. Dolayısıyla bu gerginlik yüzünden iki arada bir derede kalabiliriz.

Yurtdışı kaynaklı en büyük ekonomik sorunların başında ABD’de faizlerin yüzde 2.5’e dayanmış olması geliyor. Bizim gibi tüm gelişmekte olan ülkelerin faizlerini bir anlamda ABD’ye göre ayarlama zorunlulukları var.

Tüm bu etkenler yüzünden döviz girişinin çok büyük kesintiye uğramasını önlemek adına faizi artırmak kaçınılmaz hale geldi.

YATIRIM VE İSTİHDAM MI, BAŞKA BAHARA!

Faiz yüzde 19, kredi faizi de bu gidişle yüzde 25’lere oturur.

Bu faizle kim niye yatırıma niyetlensin, niye üretim kapasitesini artırmaya çalışsın, niye istihdam yaratacağım diye uğraşsın ki!

Ama hastanın durumu acil müdahale gerektiriyor. Yan etkileri çokça olsa da avuç avuç hap yutması, peş peşe iğneler vurulması şart.

İyi de hastayı bu hale kim getirdi?

DÖVİZDEN UZAKLAŞAN ŞİMDİLİK YOK

Merkez Bankası’nın amaçlarından biri faizi artırmak suretiyle hem yurtdışından döviz çekebilmek, hem de yurtiçinde çok artış gösteren dövize yönelmeyi durdurmak ve tersine çevirebilmek.

Elbette dünkü kararın bu yönde nasıl bir etki doğurduğunu daha sonra göreceğiz. Ancak önceki faiz artışları vatandaşı pek de etkilemedi, öyle önemli tutarda bir döviz satışı gözlenmedi.

Son veriyi aktaralım. Merkez Bankası bir süredir parite etkisinden ve altın fiyatlarındaki değişimden arındırılmış verileri açıkladığı için gerçek tabloyu görebiliyoruz. Örneğin geçen hafta yurtiçinde yerleşiklerin döviz hesabı görünürde 94 milyon, parite etkisinden arındırılmış hesaplamaya göre ise 195 milyon dolar azaldı.

Geçen yıl sonunda 264 milyar dolar civarında olan döviz hesaplarının iki buçuk ayda yalnızca 4 milyar kadar azalıp 260 milyara indiğini dikkate alırsak son haftadaki bu hareketin pek de önemi olmadığı daha kolay anlaşılır.

YABANCI ÇIKIYORDU, BAKALIM DÖNECEK Mİ?

Yabancı yatırımcı hisse senedi piyasasından yedi haftadır düzenli olarak çıkıyordu. Bu çıkış geçen hafta da sürdü ve böylece borsadan çıkış sekizinci haftaya, yani iki aya ulaşmış oldu. Yabancılar, 5-12 Şubat haftasında 117.6 milyon dolarlık daha hisse senedi sattı.

Yabancıların hisse senedinden çıkmasını artık kanıksamıştık da iç borçlanma senedi alımlarıyla bir anlamda teselli buluyorduk. O da sona erdi!

Merkez Bankası verilerine göre yabancı yatırımcılar geçen hafta 126.4 milyon dolarlık DİBS sattı. Böylece yabancılar 8-15 Ocak haftasından, yani iki ay aradan sonra DİBS satmış oldu.

Tüm yazılarını göster