3.9 Milyona yaklaştıkları 2018’den sonra 2019’da küresel satışları 3.5 Milyonun altına düşen, fakat Türkiye’de yatırım fırsatlarını uzun yıllardır takip etmeye devam eden Peugeot SA’nın Yönetim Kurulu Üyesi ve Peugeot CEO’su Jean-Philippe Imparato’nun, 3 yıl önceki “İhtiyaç halinde 8 ay içinde bir montaj hattını kurabiliriz!” sözleri bizleri heyecanlandırmıştı. Fakat, geçen yıllarda konu hakkında başka açıklama yapılmamıştı.
Bu sessizliğin ardından, özellikle bu yıl PSA Türkiye’nin Peugeot’nun yanında Citroen, Opel, Vauxhall ve DS markalarıyla müthiş yükselişi, hatta pandemi döneminde bile rekor grafikler çizmesi üzerine, “artık zamanı gelmedi mi” diye, kendisine yeniden sorduk.
Sonuçta, sadece Avrupa’da değil özellikle bizim bölgedeki ülkelerde de Peugeot markasının pazar payları, rakiplerini geride bırakmaya başladı. Üstelik, Fiat Chrysler Grubu birleşmesiyle oluşacak STELLANTIS gücüyle yepyeni pazarlara açılırken, şu anda çalışan üretim noktalarının yetersiz kalabileceği de ortada. Türkiye, onlar için de mantıklı bir seçim olabilir!
54 yaşındaki Jean-Philippe Imparato, Grenoble Business Management tahsilinin ardından tam 31 yıldır PSA Grubu’nun neredeyse tüm pozisyonlarında ve dünyadaki tüm noktalarında görev almış, otomotivi üretimden satışa aşırı iyi bilen bir yönetici. Tedarikçi, bayi, filo ve kalite yönetimi birikimi fazlasıyla olduğu için, 4 yıldır yönettiği Peugeot markasının atacağı adımlar hakkında da kendisinden başka kimseden daha doğru bilgi alamazdık!
Imparato, Peugeot’nun yılda 2 milyon araç satma hedefinde, bunun yarısından fazlasının Avrupa dışındaki ülkelerde gerçekleşeceğini söylüyordu. Avrupa’yı besleyen Slovakya ve yeni Fas tesislerinin ardından, İran’ın da hesaptan çıkmasıyla Türkiye’nin de bulunduğu bölgede yepyeni bir nokta için yatırım konusunun masada olduğunu aktarıyordu.
Push to Pass stratejik planında PSA’nın en üst düzeyde verimlilik seviyesine sahip global bir otomobil üreticisi olma vizyonu ve kârlı büyümede mümkün olan en iyi şartlar araştırılırken, halen “Neden burası olmasın?” diyoruz.
Groupe PSA, 2019'da 3.488.930 toplam konsolide satışa rağmen gelirini artırarak 74.7 Milyar Euro’ya çıkarmış ve yeni bir karlılık rekoruna imza atmıştı. Yüzde 8.5’e ulaşan grubun düzeltilmiş faaliyet marjı, 6.3 Milyar Euro olarak gerçekleşmiş, %8.5’e ulaşan otomotiv bölümü düzeltilmiş faaliyet marjı 0.9 puan artarak 5 Milyar Euro olarak gerçekleşmişti. Otomotiv bölümünde 3.3 Milyar Euro serbest nakit akışı sağlanan geçen yıla göre global pandeminin etkisiyle 2020 ilk yarısında PSA Grubu küresel satışları, 1.902.962’den 1.033.253’e %45.7 düştü. İlk altı ayda -%38.63 ile AB içinde en büyük düşüşün yaşandığı Fransa’nın stresini Türkiye pazarının %30.19 büyümüş olması ve Türkiye’deki Peugeot’nun ilk yarıda pazar payında %6.87’ye yükselişinin farkında olduğunu söyleyen Imparato, bu dönemde tüm dünyadaki 445.221 adet Peugeot satışlarının içinde 17.457 adetle Peugeot Türkiye’nin özellikle ikinci çeyrekteki kriz içinde sergilemiş olduğu çevik ve dinamik yaklaşımla grup içinde parlayan yıldız olduğunu söylüyor. Herkesin adeta durduğu son üç ayda daha hızlı olmak üzere büyümeye devam ederek Türkiye pazar payını geçen yılın aynı dönemine göre %19 arttıran Peugeot’nun yanında PSA markalarının Türkiye’de ilk 6 ayda 40.596 adete ulaşması, 2020 sonunda PSA Türkiye’nin 110.000 adetleri aşabileceğini gösteriyor. Bu hacmin de, burada bir üretim fikrine daha sıcak bakılacağını düşündürüyor.
“COVID-19’u omuzlarımızda taşırken, %55 daha yüksek satışla Peugeot Türkiye, tüm dünya teşkilatı içinde hepimizi şaşırttı.
Peugeot Türkiye ekibi, benim için çok önemli olan araçların değerini ve markanın imajını koruyarak, ellerine geçen her şeyi satıyorlar. Yaptıkları işle beni gururlandırıyorlar. Şu anda Batı Avrupa ile bile yarışmaya başladılar. Performansları bir çok ülkenin üstüne çıktı.
3008, 5008 ve yeni 2008 gibi Türkiye’de çok ilgi çeken yeni nesil SUV seçeneklerimiz gibi ürün yelpazemiz de elbette yardımcıları oldu. Fakat, yeni 208’i henüz alamamış olsalar da, LCV modellerimizde bile büyük başarı sergilediler.
Ulaştıkları %7’lik pazar payıyla, hatta Nisan ayında %15’lere çıkmalarıyla artık Türkiye’nin büyük oyuncularından biri olduklarını kanıtladılar. Hiç stok yaratmadan, anında satışlarla ilerliyorlar ve bir sonraki otomobil gemisini bekliyorlar.
Her sabah onların yeni satış adetlerini takip ediyorum. Türkiye’ye giden gemileri hızlandırmaya çalışıyorum. Türkiye’deki Peugeot müşterilerine maksimum adetleri tahsis etmeye çalışıyorum.
Fakat, Peugeot olarak iyi durumda olmamıza rağmen, COVID-19 başlangıcında önemli bir “havuz” kararı almıştık. Garajlarımızı, üretime devam etmeye başlamadan açtık. Amacımız, karmaşa yaratacak stok oluşturmamaktı. Bu, otomobilleri üretime almadan siparişleri toplama kararıydı. Stokta araç birikseydi, markanın değerine zarar verebilirdik. Bazı müşterilerimizi beklettiğimizin, bazı bayilerimizi üzdüğümün farkındayım, fakat önümüzü göremeden fazla otomobil üretmeme konusunda çok ciddi idik. Yasaklamalar, her yerde devam edebilirdi. O sebeple “Sizlere azami adette araç veririz, ancak stoklara fatura kesmek yerine, sipariş faturası stratejisi şartıyla” dedik. Yani Push-Mode yerine Pull-Mode’u kullandık.
Arjantin ve Avustralya’da yeni yasaklar başladı. O sebeple halen her gün alarmdayız. Ülkelere alokasyon yönetimimizi, doğru sayıda aracı, doğru gemilere yüklemek için planlarımızı, gün ve gün değiştiyoruz. Her sabah kaosu monitörleyerek, kararlarımızı değiştirebiliyoruz. Sipariş, teslimat ve fatura sırasına göre üretimi her sabah 8’de yeniden şekillendiriyoruz.
Tüm bunlara rağmen; benim artık favori pazarım, süper iş çıkaran, Türkiye, bizleri rahatlatıyor.
Geçen yılın 59.000’inin ardından Türkiye’de tam şu anda 182.000 potansiyel müşteri var. Bu rakamların öneminin farkındayız. Elimizden gelenin en iyisini Türkiye için yapacağız.”
JP Imparato, Türkiye’de Peugeot fabrikası kurulur mu, sorumuzu ise asıl şöyle cevapladırıyordu:
“Peugeot markası olarak dünyada “base camp” dediğimiz kendimizi evimizde hissettiğimiz üslerimiz var. Bu ana kamplarımız, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika ile Latin Amerika. Bunların arasında Türkiye, bölgesindeki ana kampımız!
Türkiye’ye yatırım konusunda etütlerimiz devam ediyor.
Türkiye pazarının yükselişinin stabil olması şart. Ancak, her an bir operasyon yaratabiliriz. 2021 yılı sonunda küresel pazar trendleri yeniden yükselişe geçtiğinde ve endüstri stabilleştiğinde daha doğru değerlendirme yapabilecek duruma geleceğiz. O zaman bir proje kararı öngörebiliriz.
Bir pazarın 600 binleri geçmesinden ziyade 500 binlik bir pazar olsa bile, o ülkenin tamamen iyi durumda olmasına ve düzenli istikrarlı iş dünyasına sahip olmasına bakıyoruz. Endüstriyel ayak izini takip edip, uzun vadeli planlarımızı hazırlıyoruz.
Avrupa’yla aynı homologasyon ve egzost emisyon sisteminde olan Türkiye’nin Fransa ya da İspanya’dan ekonomik ve teknik imkanlarda uzak olmadığını düşünüyorum.
Bu son gelişmelerle Türkiye’ye daha sıcak bakmaya başladım. Çünkü, Avrupa’nın dışı, 1 Milyonluk bir hacim oluşturuyor ve bunun için Türkiye, bölgesel bir anahtar olabilir! Yüzde 10 pazar payına sahip olduğumuz bir ülkede yatırım yapmamamız için hiç bir sebep yok!”
Bu durumda yatırım müjdesini biraz daha bekleyeceğiz.
Bu arada kendisine sürpriz bir gelişme olan, 2020 bitmeden Türkiye’ye elektrikli hafif ticari araçların geleceğiyle ilgili yapılmış açıklamayı da sorduk.
“Son çeyrekte e-Traveller, e-Expert ve e-Boxer modellerimizin satışına başlayacağız. Peugeot’nun tüm LCV ürün grubu elektrikleniyor. Türkiye’deki ilk tam elektrikli hafif ticari aracın, Peugeot olacağını tahmin ediyorum.”
Peugeot’nun diğer bir uzmanlığı olan iki tekerlilerde son yıllarda elektrikli bisiklet işi de fazlasıyla büyürken, Türkiye’deki Peugeot bayilerinde bunları göremediğimizi kendisine hatırlatıyorum.
“Elbette, aynı iş kolu ve müşterileri de aynı olmasa da, talep olduğu takdirde bu gelişen trende yönelik çevreci elektrikli mobilite ürünlerimizi otomobillerimizin yanına koyabiliriz. Yeter ki, istensin.”
Bu pandemi süreciyle yükselen online satış ve müşteri ilişkilerine COVID-19 sonrasında da devam edilip edilmeyeceğini de merak ettik. Çünkü, bize göre sadece fotoğraf ve videolardan tatmin olmayan müşteriler, pahalı bir şeyi satın alırken, onu dokunarak seçebilmeli, içine oturup kendisine uygun olup olmadığını hissetmeliydi.
“Kesinlikle, evet! Dünya dijital satışlara doğru makas değiştiriyor! Bu son dönemde, pozitif yönde çok şey öğrendik. Müşteriler, online satışları kolaylık ve zaman kazanma olarak görüp, büyük ilgi gösterdiler. Ve satış sonrası servislerden de online randevularla faydalandılar. Tüm teşkilatımızı bu değişime doğru yepyeni donanımlarla yeniden inşa ediyoruz. Hatta, müşterilerin tam elektrikli otomobiller için de hazır olduklarını fark ediyoruz. Bu sebeple üretici ile bayiler arasında tam ittifaka gerek var. Bilgisayarda konfigüratörden başlayan müşteri seyri, test sürüşü ve dokunma aşamasında bayiye davet ile devam edecek. Dijital müşteri deneyimi ile fiziksel deneyim birleşecek ve FİJİTAL deneyimi ortaya çıkaracak.”
Türkiye’de B-hatchback satışları son günlerde büyük bir ivme yaşarken, hatta yeni Opel Corsa, 2020 satış hedeflerini şu anda bile sollarken, yeni Peugeot 208’in ve elektrikli versiyonunun Türkiye’ye neden halen gelmediğini de son sorumuz olarak kendisine ilettik.
“Yeni 208, termik ve elektrik motorlu olarak Türkiye’ye, fabrikalar yeniden tüm hızına çıktığı anda gelebilecek. Yol tutuş ve tasarım olarak devrimsel yeniliklere sahip olan yeni 208, en kısa sürede Türkiye için tedarik edilecek.”
Aslında bu cevabında bile, Peugeot’nun Türkiye’yi yeterince besleyemediği ve burayı ithalat değil ihracat noktası olarak kullanması gerektiğini anlıyoruz.