F-35 meselesi ve Putin'in ziyareti

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

İsveç'in NATO'ya girmesine ilişkin vetonun kaldırılması, Ankara-Washington hattına hareketlilik getirdi.

O kadar ki, ABD yönetimi Dışişleri Bakanlığı'nın siyasi işlerden sorumlu Müsteşarı Nuland'ı apar-topar denilebilecek bir hızla Türkiye'ye gönderdi.

Nuland, ziyaret sırasında Türkiye'de açılması o çok beklenen kapıyı da araladı; S-400 meselesinin halledilmesi halinde, Türkiye'nin F-35 projesine geri dönebileceğini söyledi.

ABD YASAYI DEĞİŞTİRMEYECEĞİNE GÖRE...

Türkiye'de iktidara yakın duran medya Nuland'ın açıklamasında o "küçücük" S-400 şartını görmezden geliyor. ABD ile müzakere masasında, S-400'lerden vazgeçmeden, F-35 meselesinin de halledilebileceği gibi bir hava yayılıyor.

Oysa ABD'nin Türkiye'yi F-35 projesinden çıkartması da, bazı kişi ve kurumlara yaptırım uygulaması da bir yasa nedeniyle oldu; CAATSA yasası hâlen yürürlükte. Yani ABD'nin, mevcut yasa değişmedikçe, Türkiye'ye siyasi müzakere masasında F-35 "tavizi" vermesi mümkün değil.

PUTİN'İN KRİTİK ZİYARETİ

Rusya Devlet Başkanı Putin'in tam da bu aşamada Türkiye'yi ziyaret etmesi da kritik önemde; Putin, S-400 satışı sayesinde yapmak istediğini yapmış, NATO'nun güneydoğu kanadını koruyan Türkiye ile diğer NATO müttefiklerini birbirine düşürmeyi başarmıştı.

Putin'in Ankara'ya 12 Şubat'ta yapacağı uluslararası basına sızan ziyareti sırasında, Washington-Ankara hattındaki bu ılımlı havayı bozmak isteme ihtimali büyük. Rusya da, hem diplomatik manevrada, hem de gerektiğinde elindeki kozları "ültimatom" haline getirmekte en az ABD kadar mahir bir ülke.

Putin'in ziyareti sırasında, ucuz doğal gaz gibi "havuçların" yanı sıra, S-400'lerin ikinci partisinin satışı gibi "sopaların" da ortaya çıkması beklenebilir.

SURİYE MESELESİ

Putin'in elindeki diplomatik kozlardan biri de Suriye meselesi;

Suriye'nin kuzeydoğusunda üslenen PKK terör örgütüyle bağlantılı PYD-YPG'ye Washington yönetiminin desteği ortada. Ancak PYD-YPG'yi, Amerikalılar kadar "reklamını yapmasa da" Rusya da destekleyen ülkelerden biri. Erdoğan'ın Putin ile oturacağı masadaki en kritik konulardan birinin PYD-YPG'ye karşı Türkiye'nin ilkbaharda düzenlemek istediği yeni operasyonlar olacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Moskova'dan gelecek bu alandaki bir yeşil ışık, Ankara-Washington hattındaki bahar havasını bir anda tersine döndürebilir.

Suriye'nin kuzey batısındaki, HTŞ terör örgütü kontrolündeki İdlib'in durumu da ayrı bir mesele elbette; Moskova yönetimi, Esad ile birlikte İdlib'deki bu yapılanmayı bitirmek için gün sayıyor. Bölgeden Türkiye'ye oluşabilecek yeni bir göç dalgası ise, Ankara'nın en çok uykularını kaçıran unsurlardan. Türkiye, bu kâbusu bitirebilmek için yıllarca devirmeye çalıştığı Esad yönetimi ile barışmayı bile kabullenmişti. Ancak Rusya'nın Suriye temsilcisi Alexander Lavrentyev'e göre Ankara-Şam normalleşme görüşmeleri, Türkiye'nin kontrol ettiği Suriye topraklarından geri çekilme garantisi vermemesi nedeniyle çöktü. Suriye meselesi, hem Ankara, hem de Moskova açısından giderek sıkıntılı hâle geliyor.

Ankara'nın Rusya'ya karşı elindeki en büyük koz ise, Ukrayna savaşı nedeniyle Moskova'ya konulan Batı yaptırımlarına katılmamış olması. Ankara'nın son dönemde, özellikle bankacılık sistemi üzerinden Rusya'ya yeni zorluklar çıkarmaya başladığına ilişkin, bu ülkeyle ticaret yapan şirketlerden gelen şikâyetler artıyor. Rusya, turizmden bazı kritik önemdeki malların tedarikine kadar, Türkiye üzerinden bir nefes borusu açmış durumda.

Bu açılardan bakınca, Putin'in ziyaretinin Ankara-Washington normalleşmesini doğrudan etkileyeceğini söylemek yanlış olmaz. Bekleyip göreceğiz...

Tüm yazılarını göster