“EYT, sadece kıdem tazminatı ve emekli aylığına endekslenmemeli”

Okan Güray Bülbül

Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi

“Emeklilikte Yaşa Takılanlar” (EYT) sosyal güvenlik sisteminin son yirmi yılına damga vurmuş bir fenomen. Emeklilikte yaşa takılmak olarak ifade edilen sorunun muhatabı olanların doğrudan kendilerinin koyduğu ismiyle ülke gündeminde yer alan sorunun 2023 yılıyla birlikte çözüme kavuşturulması bekleniyor. EYT’ye ilişkin çözüm; biraz siyasi otoritenin soruna yönelik bakış açısı biraz da EYT’lilerin emekli aylığına kavuşma beklentisi nedeniyle yalnızca emekli aylığına erişmek olarak ortaya kondu. Halbuki EYT yalnızca EYT’lileri değil toplumun bütün kesimlerini sonuçları bağlamında etkiliyor.

İleride yeni sorunların oluşması riskini barındırıyor

Bu nedenle de konunun çözümüne ilişkin formülün emekli aylığı bağlatabilmenin öne çekilmesi olarak somutlaşması, ne bugünkü ne ilerideki iktidarların çözemeyeceği yeni sorunların oluşması riskini barındırıyor. Sorunun çözümü yalnızca emekli aylığı bağlatabilme hakkının öne çekilmesi olarak dayatmamak; sosyal güvenlik sistemindeki aktüeryal ve mali dengeyi de gözeten, aylık bağlama oranlarında iyileşme sağlanarak emeklilerin refahının korunabileceği bir sistemi destekleyen, “çalışmak için yaşlı, emekli olmak için genç” bulunan bir kitlenin çalışma hayatında nasıl tutulabileceğini ve bu kişilerin emeklerini üretime sunmayı sürdürüp insan onuruna yakışır bir biçimde hayatlarını devam ettirmelerini sağlayacak, beceri dönüşümleri ile kendilerini üretken tutabilecekleri bir yapının nasıl kurulabileceğini ve emekli olmaları halinde sosyal hayatta nasıl var olabileceklerini değerlendiren geniş kapsamlı bir biçimde çözüme kavuşturulması daha doğru olabilirdi.

“İşveren açısından finansman ve işgücü kaybı”

Ancak gelinen noktada kapsamlı bir çözüm ihtimalinin uzak olduğu görülüyor. Diğer taraftan EYT sorununun çözümünün aylık bağlatabilme hakkının öne çekilerek çözülecek olması, EYT’den yararlanacak kişilere işverenlerin kıdem tazminatı ödemesini gerektirmesi nedeniyle kıdem tazminatının finansmanı sorununu ortaya çıkaracak. Bu sorunun çözümü için ise devletin kredi garanti fonu marifetiyle işverenlere sıfır ya da düşük faizle ve kredi ödemesinin ötelendiği bir formülle aşılmaya çalışılması yaklaşımı gündemde. Bu çözüm çalışma hayatı açısından temel bir yaklaşımın yansımasını ifade ediyor.

Kıdem tazminatı, işçilerin aynı işverene bağlı olarak bir yıl çalışma karşılığında elde ettikleri ve emeklerinin karşılığı olarak hak kazandıkları bir hak. Bu hakkı kazanmak için temelde iki şart var. Birincisi aynı işverene bağlı olarak en az bir yıl çalışmak, ikincisi ise işten çıkış nedeninin kanunda sayılan nedenlerden biri olması. EYT ile kıdem tazminatı ilişkisi de emeklilik nedeniyle istifa etmenin kıdem tazminatı hakkı sağlamasından doğuyor. EYT kapsamında istifa ederek işten ayrılacak işçilere kıdem tazminatının ödenmesi hukuki bir zorunluluk. İşveren cephesi açısından ise düzenlemenin hayata geçmesi sonrası işyerinde aynı anda pek çok kişinin bu hakka sahip olacak olması finansman ve işgücü kaybı anlamına geliyor.

“İstifa hakkı, kıdem tazminatına erişilebileceği anlamına gelmeyebilir”

Hukuken bir kişinin bir hakka sahip olması, o hakkı kullanabileceği anlamına gelir. EYT kapsamındaki kişiler de EYT düzenlemesi sonrası gerekli koşullara sahip olmaları halinde istifa ederek kıdem tazminatı alma hakkına kavuşacaklar. Ancak bu hakkın kullanılması her halükarda kıdem tazminatına da erişebilecekleri anlamına gelmeyebilir. Eğer işveren işçi istifa edip işten ayrıldığında kıdem tazminatını ödeyemez ya da ödemezse işçinin önce arabulucuya daha sonra ise mahkeme yoluna giderek hakkını araması söz konusu olacaktır. Bu çerçevede sahip olduğu hakkı kullanan bir kişi bu hakkı kullanmasının doğal sonucu olan kıdem tazminatına ancak işverenin ödeme gücü ve iradesi olması halinde kesin olarak ulaşabilir. Aksi durumda hukuki yollara başvurması ve uzunca bir süre beklemesi gerekliliği doğacaktır. Diğer yandan pek çok EYT’linin emekli aylığı bağlattıktan sonra aynı işyerinde çalışma eğiliminde olduğu biliniyor. Dolayısıyla bu çerçevede kıdem tazminatı ödemesini hemen yapmayıp ileriye bırakma eğiliminde olacak işverenlerin de olduğu ve hatta aynı işyerinde çalışmaya devam etmenin örtük bir şartı olarak kıdem tazminatı talep etmemenin ortaya konulabileceği düşünüldüğünde işverenin kıdem tazminatı ödemesini teşvik edecek bir düzenleme olarak kredi garanti fonunun devreye girmesi önemli.

İşveren cephesinin EYT sürecinde takındığı tavır ve hükümete ilettiği talep bu açıdan değerlendirildiğinde, talebin var olduğu bilinen ancak işyerindeki işçilerin hepsinin aynı anda kavuşma ihtimali çok kuvvetli olmayan kıdem tazminatı hakkının devletin yaptığı bir düzenleme ile çok sayıda işçi için bir anda kullanılabilir hale gelmesi nedeniyle ortaya çıkan öngörülmedik bir yükümlülüğün yerine getirilmesi için ortaya konulan bir talep olduğu görülüyor. Bu anlamda işverenin bu talebinin karşılanması; işveren yükümlülüğünün yerine getirilmesi için devletin desteği olarak görülebilir. Bu desteğin yaratacağı sonuçlara bakıldığında ise; ilk olarak işçinin kıdem tazminatı hakkına erişiminin sağlanması açısından desteğin işçiler açısından olumlu olduğu söylenebilir.

“Yükümlülüklerini yerine getiren işveren için haksız rekabet mi?”

Diğer taraftan işveren yükümlülüğünün devlet tarafından üstlenilmesi ve devletin kaynaklarının işverenin yükümlülüğünde olan bir tazminatın ödenmesi için kullanılması da devletin sermaye yanlı bir yaklaşım sergilemesi olarak gözükmektedir. Bu çerçevede yükümlülüklerini öngören, bunun için gerekli kaynakları zamanında ayıran ve bu anlamda ayırdığı kaynakları üretim ya da finansman da kullanmayarak yeni yatırımlardan imtina eden işverenler için ise bu destek haksız rekabet anlamına bile gelebilecektir.

Bütün bunlar düşünüldüğünde EYT sorununun çözümünde benimsenen emekli aylığına erişimin kolaylaştırılması sonucu ortaya çıkan kıdem tazminatı yükümlülüğünün devletin maddi kaynaklarını işverene sağlayarak çözmek işçiler açısından kıdem tazminatı hakkına erişimi sağlamakta, işverenin kıdem tazminatı ödeme eğilimini güçlendirmekte ve hatta kıdem tazminatını güvence altına alınmasını sağlamaktadır.

“Destek, sadece EYT’den yararlanacaklar için olmalı”

Diğer taraftan devletin kaynaklarının sermayenin talepleri doğrultusunda kullanılması ve bunun olağan bir refleks haline dönüşmesi açısından ise mevcut yaklaşımın güçlenerek devamını sağlamaktadır. Bu çerçevede devletin neo-liberal politikaların etkisi altında sermayenin taleplerini hızlıca karşılar bir durumda olması son 50 yıllık tavrın farklılaşmadığını hatta güçlenerek devam ettiğini göstermektedir. Diğer yandan işçinin bu tavır sonucunda hayata geçecek kredi desteği ile kıdem tazminatına kavuşabilecek olması anlamlı. Bu kapsamda bu kredinin mutlaka işçinin kıdem tazminatı ödemesinde kullanılmasını sağlayacak güvencelerin hayata geçirilmesi, işçinin kıdem tazminatı hakkını talep etmesinin hedeflenmesi ve belki de bundan sonraki yalnızca EYT’den faydalanıp istifa edecek işçiler için öngörülen düzenlemenin kıdem tazminatına devlet güvencesine kavuşturulmasının sağlanmasına evrilmesi için işçi kesiminin, sendikaların etkin olması gerekebilecektir.

Tüm yazılarını göster