Zaman çok hızlı akıyor. Sonbahar geliyor derken Eylül’ün yarısı geride kaldı bile… Ekonomiye ilişkin bir özet daha yapmanın zamanı geldi… Bunu ay sonları genelde önceki ayın özeti ya da son 2-3 ayın özeti olarak yapıyorum biliyorsunuz.
Bu ayın ilk maddesi muhtemelen bankaların faiz artırımları hakkında olacak, eğer birkaç güne kadar başkaca ve tabii daha da önemli bir haber ajanslara düşmezse… Çünkü Türkiye son derece dinamik yapıya sahip bir ülke. Ekonomi bir yandan, siyaset diğer yandan, dış ilişkilerdeki oluşumlar derken bir taraftan da sürekli seçim halinde olmak bu dinamizmin esas bacakları.
Bu bakımdan ekonomi ile, enflasyonla mücadele ve faizler konusundan başlamak doğru olacak. Bu konu hem küresel ekonomilerde, hem de diğer ekonomilerde aynıya yakın, ama önem derecesi yüksek. Doların güçlendirilmesi adına başlatılan hamleler serisi, ABD Dolarının değerini artırdı, ancak FED, ECB, BoE, BoT, TCMB, müşterek hareket ederek var olan enflasyonu düşürme çabasına girdiler. Başlangıçta ECM belki biraz çekingen davransa da, o da sonunda PF artırma yoluna girdi. Özetle ulusal bankacılık sektöründeki bankalarla birlikte küreseldeki bankalar da politika faizlerini artırdılar.
Ulusal bankalarımız ve en önemlisi TCMB faiz artırımlarının Türkiye ekonomisi için önemi vardı tabii.
- Bir şekilde ve kendi ölçüsünde dolarizasyonu, liralaşmaya çevirdi. Ancak bu umut verici düzeyde bile değildi maalesef. Ama hiç olmazsa cesaretti.
- Maliye Bakanı ve TCMB Başkanı’nın enflasyonla mücadele demeçleri piyasalara iyi geldi. Bir hafta için bile olsa ABD Doları volatilitesi pek oynamadı, 25-26 Dolar/TL mertebesinden işlem gördü. Bu demeçlerin altı biraz dolu olsaydı inanın iş görürdü, güven tazelemeye yetmediler.
- TCMB rezervleri artmadı ya da dikkate değer bir değişme her iki yöne doğru olmadı. Genelde durgun olarak tanımlanacak bir hafta oldu son haftaya girerken. Bunu bugün başka metinlerde de okuyabilirsiniz.
- Açıkçası dış ticarette de hareketlilik yoktu. Durgunluk mu ?
- Önümüzdeki Ekim ayı ile birlikte resmi ve özel sektör bütçe hazırlıklarına başlayacak.
- Fiyatlardaki ani ve hızlı değişiklikler devam ediyor. Enflasyon yüksek düzeydeki seyrini sürdürüyor. Ancak ücretlerde artış henüz yapılmadı, bekleniyor.
Yazılarımda siyasî konulara girmiyorum, girmemeye çalışıyorum ama takdir edersiniz politikanın olmadığı bir ekonomi çok anlamlı olmuyor. Malum Fransa’da economie politique olarak birleşik değerlendiriliyor.
- Her şekilde partiler seçimden çıkmanın rehavetini bir tarafa bırakarak tekrar eski hareketli propagandalı günlere dönüyorlar. Bu bariz. Daha çok kurultay çalışmaları var.
- Büyük kentler başta olmak üzere okulların açılması bölgesel ekonomilere de hareketlilik kazandırdı.
- Seçim sonrası siyasi kişiler, gruplar ve partiler bence henüz kendilerini toplayamadılar. Açıkçası hepsinde bir kararsızlık seziyorum; ittifaklara girseler mi, şu veya bu ittifaka girmek mi sadece tek başına mücadele mi? Biraz kırgınlık, biraz da kızgınlık görülüyor. En azından parti demeçleri böyle gösteriyor.
- Bazı bakanların görevden alınmaları, bazılarındaki değişimler dikkat çekici. Genelde gündemde olan tarikatların da pek sesi çıkmıyor.
- Bilhassa ekonomideki güven sorununun henüz aşılamamış olması önemli. Ama herhalde kimse bu kadar kısa sürede bunun olmasını beklemiyordu.
- Diğer alanlarda çalışmalar sürüyor, ama toplumun ilgisini pek çekmiyor bu faaliyetler.
Aslında bugünlerde her ülkenin ekonomisinde bazı farklı değerlerin volatilitesinin yüksek olduğunu söylemek ilk işitmede kulağa garip gelse de, öyle değil. Örneğin AB’nin ekonomisinde dev olan Almanya’da işlerin düşüş trendinde olduğu, hükümetin buna önlemler almaya çalıştığı malûm. Arjantin’de enflasyonun daha da yükseldiği yayınlanıyor, hangi noktaya kadar gidecek merak konusu. ÇHC, ekonomi büyümesinin başta ABD ve Rusya için risk arz etmesi G20 ve sonrası toplantılarda çok konuşuldu. Savaş, Rusya-Ukrayna arasında devam ediyor, şimdilik bitecekmiş gibi de değil. Ölenlerin yakınları dışında, bizzat zarar görenlerin haricinde pek şikâyet eden de yok galiba. Ben bu durumlarda BM, NATO gibi kurumların ne yaptıklarını hep merak etmişimdir. Yaptırım güçleri olmasa da, ya da zayıf da olsa bu merak konusudur.
Özetle Eylül, 18/9 itibariyle yazdan sonbahara geçiş yapılan, sakin ve durgun bir dönem oldu. Umarım ve dilerim ki takip eden aylarda her şey yolunda gitsin, bizler de sonbahar renklerinin tadını çıkaracak hevesi içimizde bulalım.
Biliyorsunuz;
Sonbahar sanattır, diğerleri mevsim… / Cemal SÜREYA