Enflasyon rakamları, beklentileri aştı ve 2020’yi tüketicide; %14,6 ile bitirdi. Üretici fiyatları ise %25’i aşmış durumda… Görünen odur ki üretici ile tüketici fiyatları arasındaki geçişkenlik sayesinde ÜFE’ler TÜFE’leşecek. Bunun anlamı, %15’lerdeki tüketicinin %25’lere taşınacağı riskidir.
Peki, ne yapmak gerek? Aslında tek kelimelik ve cevabı bilinen sorudur bu; reform! Merkez, elinden geleni yapmıştır ve şimdi sıra, maliye-hazine politikalarına gelmiştir. Bu politikaların bildik ifadesi, hukuktan ekonomiye, dış politikadan kamuya dek yapılması şart reformlardır.
Ekonominin yeni yönetimi iyi gidiyor olabilir. Fakat vatandaş, kaşıkla verilenin kepçeyle alındığı algısını zihninde şekillendirmeye başladı bile. Asgari ücret açıklandığında; “Ocak’ta zam yağmuru” olacağı kaygısı vardı ve gerçeğe dönüştü. Belli ki enflasyon; gözünü yukarılara dikmiş…
TÜİK endekslerine duyulan güvensizlik, ilan edilen rakamların karaborsasını oluşturdu bile; Enflasyon Araştırma Grubu’nun hesabına göre Aralık artışı %4,08, 2020 yılı enflasyonu ise %36,72. Belli ki bu yıl enflasyonla savaş yılı olacak. Özetle; enflasyon ateşi, ilan edilenden daha yakıcı hissediliyor.
Kıtlığın yola çıktığı dönemde gıda enflasyonu, başlı başına “endeks zıplatan” olacağa benzer. Tam da bu noktada reformları ilan etsek iyi olacak. Bir hatırlatma; en kötü reform dahi, reformsuzluktan iyidir.
GÖNLÜM DARDA GÖZÜM YOLDA, YA KENDİN GEL YA DA HABER YOLLA
Enflasyon, kendi türküsünü söylemeye başladı bile; endeksler kara trene bindi, yola çıktı… Reformlara çağrısı var; vakit geç olmadan gel.
Gecikirsen TÜFE’ler ÜFE’leşecek. Gıda kuraklıkla vuracak, kamu acı ilaç içmezse 2021’de virüsün tehdidine hayat pahalılığı eşlik edecek. Olan, kazanımlarımıza olacak.