Everest faciasından çıkarılacak dersler

Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

Dr. Emre Ceyhun Doğru yeni çıkan kitabında stratejik akıl durunca neler olacağını çarpıcı örneklerle açıklıyor. “Stratejik Aklın El Kitabı”nı okurken ilgimi çeken örneklerden birisi “Everest Faciası” oldu. İlgimi çekmesinin nedeni o faciya yol açan nedenler ile bizim geçmişte yaşadığımız ekonomik facialara yol açan nedenler arasındaki benzerlikti. Aklıma 2021 yılından itibaren facia halini alan enflasyon hikâyemiz geldi.

Önce Everest faciasını, “Stratejik Aklın El Kitabı”ndan özetleyerek aktarayım.

Mayıs 1996’da dünyanın en başarılı ve tecrübeli dağcılarından Rob Hall ve Scott Fischer Everest Dağı’nın zirvesine ulaşmak için bir tırmanış düzenlediler.

Aylar süren hazırlıklar yapıldı ve 33 dağcı tırmanmak için en uygun zaman olan mayıs ayında harekete geçtiler. Dördüncü kampa kadar her şey yolunda gitti. Zirveye çok az kalmıştı. 10 Mayıs sabahı tırmanış başlamadan önce tüm dağcılara, zirveye varmak için belirlenen son saatin 14:00 olduğu hatırlatıldı. Bu saatten sonra zirvede kalanlar karanlıkta iniş yapmak zorunda kalacaklardı ve bu da tehlikeliydi.

Tırmanış sırasında bazı sorunlar ortaya çıkmaya başladı ve ekip planlanandan daha yavaş ilerler oldu. Zirveye zamanında ulaşıp saat 14’te dönüşe geçilmesi ihtimali kalmadı. Buna rağmen bazı dağcılar dönülmemesi için ısrar ettiler ve ekip liderleri Hall ve Fischer isteyen dağcıların zirveye tırmanmalarına izin verdiler.

Zirveye geç ulaşan dağcılar ani bir kar fırtınasına yakalandı. Görüş mesafesi neredeyse sıfıra indi; dağcılardan bazıları yollarını kaybettiler. Oksijen tüpleri yetersiz, yardım ekiplerinin ulaşması imkânsızdı. Birçok dağcı donma tehlikesiyle uzuvlarını kaybetti. Hall ve Fischer’in de aralarında olduğu sekiz kişi hayatını kaybetti. Bu olay Everest tarihindeki en ölümcül tırmanış olarak kayıtlara geçti.

Sonra bu kazanın analizi yapıldı. Ve birçok alanda da benzer yanlışların yapılıp, benzer kazaların ve krizlerin meydana geldiği tespit edildi. Everest kazası ile bizim 2021 yılında başlayan enflasyon maceramızın benzerliğini görmek zor değil. 

Gelin bakalım “Stratejik Aklın El Kitabı”nda sıralanan Everest tırmanışındaki yanlışlara ve bizim ekonomik maceramızda yapılan yanlışlara:

-Durumsal farkındalık fark yaratır: Durumsal farkındalık, insanın çevresindeki değişen koşulları algılama, bilgiyi doğru değerlendirme ve uygun kararlar alma becerisini ifade eder. Everest faciasında bu kritik beceri giderek zayıflamış ve karar süreçlerini derinden etkilemişti. Liderler ve ekip üyeleri zaman içinde durumsal farkındalıklarını kaybettiler. Bozulan hava şartlarının anlık etkisi göz ardı edilmişti. Ayrıca ekipmanların söz konusu şartlara karşı yeterli korumayı sağlayacağı varsayımında bulunulmuş. 

Türkiye 2021 ikinci yarısından itibaren para ve ekonomi politikalarında sert bir dönüş yaparak “faizinin neden ve enflasyonun ise sonuç olduğu” varsayımıyla faizleri hızla aşağı çekmeye başladı. O dönemde enflasyonun zaten yüksek olduğu ve var olan iç ve dış dinamiklerin enflasyonist karakter taşıdığı gerçeği fark edilmedi. Böylesi bir durumda faizin seviyesinin yanlış belirlenmesinin ekonomiyi karşı karşıya bırakacağı durum göz ardı edildi.

-Deneyim her zaman doğru yolu göstermez: Kişinin kendi deneyimine aşırı güvenmesi Everest faciasının bir diğer nedeniydi. Ekip liderleri Hall ve Fischer daha önce de kuralları esnetmişler ama her seferinde tırmanışı başarıyla tamamlamışlardı. Yine aynı şeyin olacağına dair yanlış bir kanıya vardılar. Geçmiş deneyiminin başarılı olduğu şartların bugün mevcut olup olmadığına bakılması gerekirdi.  

Bizde de geçmişte ekonominin kurallarının aksine olan bazı esnetmeler yapılmış ama çok büyük sorunlarla karşılaşmadığımız zamanlar olmuştu. Oysa 2021 ve izleyen birkaç yıldaki koşullar öncekilerden farklı ve daha zordu. İçerideki enflasyonist baskıların yanı sıra dışarıdan da enflasyon ithal ediliyordu. 

- Hedef saplantısı hedeften saptırır: Everest dağcıları hedef kilitlenmişler ve zirye ulaşmadan dönmemek için tüm şartları zorlamışlardı. “Zirve ateşi” olarak adlandırılan bu durum, karar vericilerin kendi duygusal ve psikolojik durumlarından nasıl etkilendiklerini ortaya koyuyor.  Dağcılar için zirveye ulaşmak sadece fiziksel bir başarı değil, aynı zamanda kişisel prestij, sosyal onaydı. 

Aynı duygu hali 2021 enflasyon hikâyesinde de vardı. Faiz inerse, enflasyonun da ineceği düşünülmüş ve bu hedefe kitlenmişti. Diğer bir hedef ise yaklaşan seçimlere düşük faiz ve canlı bir ekonomi ile girilmesiydi.

- Süreçten kopan zirveden kopar: Hall ve Fischer, tırmanış öncesinde belirledikleri güvenlik süreçlerini zirveye ulaşma arzusuyla ihlal ederek ekiplerini riske soktular. Oysa saat 14.00 ihlal edilmemesi gereken bir güvenlik sınırıydı. Hava koşullarındaki kötüleşme, yorgunluk ve oksijen tüplerinin tükenme belirtisine rağmen geri dönmenin kaybedilmiş bir fırsat olarak algılanacağı psikolojisine kapıldılar. Oysa süreçten kopma, dağcılık gibi yüksek riskli ortamlarda bireysel ve grup dinamiklerini zayıflatarak hayatta kalma şansını düşürür ve nitekim düşürdü. 

Bizde de güvenlik sınırları vardı. Fiyat endeksleri, öncü göstergeler, rezerv rakamları, para-banka ve makro büyüklüklerin işaret ettiği güvenlik sınırları aşıldı. Süreçten kopuldu ve yanlış politikalara, heterodoks diye adlandırdığımız yan etkisi bol garip tedbirlere yönelindi. Emre kitapta, benzer bir durumun 2008 Yunanistan borç krizinde de yaşandığına dikkat çekiyor. Yunanistan Maastricht Kriterleri’ni karşılamak için mali raporlarını manipüle ederek, kısa vadede AB’ye katılma hedefine ulaştı. Ancak bu zirveye ulaşma saplantısı, ülkenin bütçe açığını gizlemesine ve sürdürülemez borçlanma politikaları izlemesine neden oldu. Ve ülkeyi tarihin en şiddetli borç krizlerinden birisine soktu.

- Psikolojik güvenlik yoksa kimse güvende değildir: Psikolojik güvenlik bireylerin grup içindeki fikirlerini özgürce ifade edebildiği ve otoriteyi sorgulayabildiği bir ortamı tanımlar. Everest tırmanışında bu güvenli ortam sağlanamamıştı. Hall ve Fischer tırmanışın ilk anından itibaren kendilerini tartışmasız otorite figürleri olarak konumlandırdılar. Ekip üyeleri onların kararlarını sorgulamaktan çekindiler. Kötüleşen hava koşulları veya kişisel sınırlarını zorladıklarını fark etmelerine rağmen, liderlerinin kararlarına uymayı tercih ettiler. 

Benzeri bir durum bizde de söz konusuydu. Birçok ekonomist yaklaşan tehlikeyi fark edip uyardı. Aynı zamanda ekonomi kurumlarındaki birçok teknisyen izlenen politikaların yol açabileceği sorunları görmüştü. Ancak tepe yönetiminin kararlarına uymayı ve uyarıda bulunmaktan kaçınmayı tercih ettiler. “Kur artışı önemli değil, çok yukarıda olmayan bir yerde dengelenir” denildi; öyle olmayacağını bildikleri halde ses çıkarmadılar. Sonra kurun önüne geçmek için Kur Korumalı Mevduat ortaya atıldı. Bu enstrümanın sakatlıkları da öngörülmüştü ama yapılmasına göz yumuldu. Teknisyenler ekonomide “imkânsız üçleme”yi biliyorlardı ama yine de imkânsızın denemesine göz yumdular. “Enflasyon geçici nedenlerden artıyor. Merak etmeyin; bu faktörler devre dışı kalınca düzelir” denildi. Öyle olmayacağı bilinmesine rağmen ses çıkarılmadı. Ve enflasyon kolay kolay indirilemeyecek şekilde patladı. Hala da indirmek için uğraşıp duruyoruz.

Tüm yazılarını göster