Geçtiğimiz cuma günü başlayan ve salı sabaha karşı sone eren Euro Bölgesi zirvesinde nihayet bütçe ve yardım paketi üzerinde uzlaştı. 750 milyar Euro'luk destek paketinin 390 milyar Euro'luk kısmı hibe geri kalanı ise uzun vadeli ve düşük faizli kredi olarak dağıtılacak. Ülke bazında dağılım yüzde 70 oranında Avrupa Konseyi'nin belirlediği bir formül ve yüzde 30 oranında da ülke ekonomisinin COVID nedeni ile 2020 ve 21 yıllarında yaşadığı daralma göz önüne alınarak belirlenecek. Doğal olarak İtalya ve İspanya gibi hem yaşlı nüfusu yüksek hem de turizm gibi virüs nedeni ile çok büyük darbe alan sektörlere bağımlı ülkeler daha fazla pay alacak. Konu ilk gündeme geldiğinde konuşulan 500 milyar Euro'luk hibe seviyesinin altında olsa da bu paketin önemi olan kısmı büyüklüğü değil. Zira henüz Hollanda başta olmak üzere Kuzey ülkelerinin itirazı gündemde değilken İtalya'ya verilmesi planlanan hibe miktarı 80 milyar Euro civarındaydı. Trilyon Euro'luk bir ekonomi ve (sorunlu) büyük bir bankacılık sistemine sahip İtalyan ekonomisi için bu yaraya sadece pansuman olabilecek bir miktar. Ancak birliğin tarihinde ilk kez hibe mekanizması gerçek anlamda çalıştırılabildi. Hatırlayacağınız üzere Yunanistan iflasın eşiğine geldiği anda bile Almanya ipleri tamamen eline almak ve destekte bulunmak yerine her adımda IMF'in devrede olmasını talep etmişti. Oysa ABD örneğinde olduğu gibi bir üye veya eyalet sorun yaşıyorsa olması gereken merkezden veya daha iyi durumda olan ülkeden bir transfer gerçekleştirmektir. Bu mekanizmaya yakın bir adımın devreye alındığını görüyoruz. Bir sonraki adım, ki kesinlikle çok kolay değil, borçların konsolide edilmesi ve ortak bir Euro bonosu üzerinden borçlanabilen bir ekonomik bölge yaratılması olacaktır. Öyle ki bu tip bir bono ECB'nin operasyonları açısından pek çok riski ortadan kaldıran bir gelişme olur. Yardım paketine ek olarak 7 yıllık ortak bütçe üzerinde de mutabakat sağlandı. Hemen bir hatırlatma yapmam gerekirse İngiltere AB bütçesine net katkıda bulunan ülkelerden biriydi. Ve Avrupa Birliği'nden çıkması diğer bazı ülkelerin bütçe katkı paylarının da artması anlamına geliyor. İşte bu noktada bütçe teklifinde ufak bir “uyanıklık" söz konusu olabilir. Hibe mekanizmasına karşı çıkan ülkelerin hepsi (Hollanda, Avusturya, İsveç, Finlandiya vs) aynı zamanda bütçeye net katkısı olan ülkeler. Ve daha önceki talepleri hibe miktarına paralel olarak bütçe katkılarında geri ödeme olmasıydı. Yani bir elden verirken diğer elden almaya çalışıyorlar. Sorunlu ülkelerden İtalya zaten net katkıda bulunuyor ancak diğer ülkelerin bütçeye daha fazla para aktarması anlamına gelir. Yani her ülke hala üzerindeki yükü hafifletmeye çalışıyor. Bütçenin dikkat çekici bir diğer noktası da yeşil ekonomiye (ESG) geçişin ön plana çıkartılması ve harcamaların en az 1/3'ünün bu alanda yapılması şartı. ABD seçimlerinden Demokratların zaferle çıkması durumunda (şu anda Trump'ın kazanacağı görüşündeyim) onların da ajandasında büyük yer tutacak bir konu bu. Kısacası Euro ve Euro varlıkları için miktarsal olarak sembolik ama önemi büyük bir adım atıldı.