Esmer günler

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Çok sayıda dişliden oluşan makinede birkaç dişliyi bakıma alıp diğerlerini çalıştırmaya devam etmek... Çalışması istenen dişlilerden tuhaf sesler geliyor, makine yalpalıyor...

✔ Bölük pörçük pandemi önlemleri sorunu çözmeye pek katkıda bulunmuyor, sorun yalnızca öteleniyor. Elde avuçta ne varsa tüketerek gerçekleştirilen büyüme ve ağırlaşacak pandemi yüzünden kış aylarında bizi fena halde "esmer günler" bekliyor.

Rahmetli Kayahan’ın 1980’lerin sonunda çıkardığı albümde seslendirdiği, sözlerini de kendisinin yazdığı harika şarkıdır Esmer Günler... Bu şarkıyı daha sonra Nilüfer’den de dinlemiştik.

★★★

Demek yine bana hüsran

Bana yine hasret var

Yine bana esmer günler düştü eyvah

★★★

Siz “bana”ları “bize” diye okuyun!

Bırakıp gideni ve hasreti çekileni bir sevgili değil de refah olarak düşünün!

Ama esmer günleri aynen koruyun ve bu tanımlamanın geleceğin karanlığını nasıl yansıttığını görün!

★★★

Kısa mesafe koşucusu bir atleti maratona hazırlayıp piste çıkarsanız, günlerce tembihlemenize rağmen başlangıçta muhtemelen alışkanlığından ve acemiliğinden ötürü çok hızlı koşacak ve daha yarışın başında nefesi kesilecektir.

Bizim ekonomi yönetimimizin üçüncü çeyreğe başlarken neye hizmet edeceğini kendileri de pek bilmeden anlamsız ve amaçsız bir parasal genişlemeye gitmeleri, faizi düşürmeleri, bunu sürdürülebilir kılabilmek uğruna döviz rezervi olarak elde avuçta ne varsa tüketmeleri ve bu sayede ekonominin bir çeyrek adeta şaha kalkması gibi...

Yüz metre rekortmenini maraton koşması için piste çıkarmak gibi...

O atletin de nefesi kesildi, bizim ekonomimizin de...

Ayrıca hep söylenmiyor muydu, pandemi ekonomik gidişatı daha da sıkıntılı hale sokabilir, diye... Temkinli olmak gerekir, diye...

Dövizi tutabilme uğruna milyarlarca doları harcadık, bunu gerçekleştirmek için faizi olabildiğince düşük tuttuk; sonuç!

Milyarlarca dolar heba oldu, barutu tükettik, pandemiyle zora düşen kesimlere verecek para da kalmadı.

Ama neyse ki üçüncü çeyrekte rekor bir büyüme sağladık!

Devamı gelmedikten, sürdürülebilirliği olmadıktan sonra bir çeyrek rekor büyümenin ne anlamı var ki! Üstelik o büyümenin altında yatan etkenler de belli ve zaten sorun da orada, o etkenler artık yok. Ne düşük faiz var, ne devam edecek tüketim...

ÇARKLARIN BİR KISMI DURUR, DİĞERLERİ DÖNER Mİ?

Sanayide çarkların döndüğünden söz ederiz hep. Daha genel söylersek ekonomi için de çarkların döndüğü ifadesini kullanırız.

Sanayicilerimiz çok daha iyi bilir tabii ki. Dişliler uyum içinde döner ve makine çalışır. Çok küçücük ve bir parça, bir dişli sorun çıkarırsa koca makine durur. O makine belki devasa fabrikada işleri aksatır.

Siz hiç bakım yapılan bir makinede dişlilerin biri durdurulup diğerlerinin çalıştırıldığını gördünüz mü?

İyi de tüm ülkede bazı dişliler durduruluyor, bazıları çalıştırılıyor ve böyle yapıldığı halde sorun çıkmayacağı, işlerin pek aksamayacağı varsayılıyor.

Eksik dişli, çalıştırılan diğerlerinin de kırılmasına yol açıyor, farkında değiliz.

O hale geldik ki, toplumun bir kesimi, yani bazı işkolları, bakımdaki dişli gibi bir kenara alınmış; diğerlerine “Hadi siz çalışmaya devam edin” deniliyor.

Görmüyor muyuz, yoksa görmezden mi geliyoruz, çark dönmüyor aslında ve tuhaf tuhaf sesler geliyor dişlilerin arasından.

SIKINTI BÜYÜDÜKÇE ÖTELENİYOR

Hekimlerden çok duydum; bir ölçüde ben de yaşadığım için şu gerçeği iyi biliyorum.

Bir rahatsızlık için cerrahi müdahale kaçınılmaz görünüyorsa, onu ertelemenin anlamı yoktur. Çünkü her geçen gün sorun daha da büyüyebilir ve cerrahi müdahale sırasında da, sonuç alma anlamında risk artar.

Şimdi, dün akşamdan itibaren yeni yasaklar, hadi resmi ifadeye uyalım, yeni kısıtlamalar uygulamaya başlandı. Şu sorunun yanıtı nedir:

“Bu kısıtlamaları yalnızca hafta sonu belli saatler için uygulamaya koyduğumuzda tüm günleri kapsayacak şekilde başlatsak daha iyi olmaz mıydı?"

Bir soru daha:

“Aylar önce uyguladığımız hafta sonu sokağa çıkma kısıtlamasını durum çok daha kötü olduğu halde niye uzunca bir süre hiç gündeme getirmedik?”

Çoğu hekim ısrarla tam kapatma öneriyor ve diğer kararların çare olamayacağını dile getiriyor. Dolayısıyla ameliyattan kaçıyoruz ama böyle yaparak ameliyat masasına rahat bir şekilde tekerlekli sandalyede gitmek yerine sedyede gitmeyi tercih ediyoruz.

Ya ameliyat gününe kadar olacaklar?

Sorunu ortadan kaldırmaya değil, ötelemeye ve bir mucize bekliyormuşçasına sanki zaman kazanmaya çalışıyoruz.

Ama hastalık yayılıyor, makinede dişliler eksik, çalışanlar da teker teker kırılıyor.

Örneğin bir ay sonra tam kapatma kararı almak zorunda kalıp "Keşke bunu bir ay önce yapsaydık” der miyiz?

Esmer günler, simsiyaha döner mi?

Tüm yazılarını göster