Eski kötü alışkanlıklardan kurtulmalıyız…

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI

Haftaya Merkez Bankasının makro ihtiyati tedbirleriyle başlıyoruz. Bankaların liralaşma hedeflerini ve TL zorunlu karşılıklarda bloke tesis oranını yukarı çeken tedbirleri mevduat ve kredi faizlerini yukarı çeken, Türk lirasını destekleyen, bankaların karlılığını baskılayan sıkılaşma adımları olarak görüyoruz.

Merkez Bankası yeni tedbirler ile Ağustos ayında gelişmekte olan para birimlerini vuran yen şokuna karşı bir koruma kalkanı oluşturmayı hedefliyor. Japonya Merkez Bankasının faiz artışı yapması sonrası yen değer kazanırken gelişmekte olan ülke paralarında sert kayıplar görüldü.

Türk lirası Ağustos ayında dolara karşı %2,7, euroya karşı %4,6, yene karşı %5,1 değer kaybı ile Meksika pesosundan sonra en kötü performans gösteren gelişmekte olan para birimleri arasında yer aldı.

Kasım ayında yüksek dış borç servisi olan şirketler kesimi kur şokuna döviz varlıklarını artırarak cevap verdi. 2024 sonu enflasyon beklentisi bozulmaya başladı. Kurun yükselmeye devam etmesi durumunda Eylül ayından itibaren fiyatlama alışkanlıklarının bozulacağından endişe ediliyor.

Merkez Bankası kur şoku ve beklentilerin bozulmasına bankalar üzerinden zımni faiz artışı ile cevap verdi. Yeni düzenleme ile bankalar liralaşma hedefini tutturmak için TL mevduat faizlerini artıracak ve maliyetlerindeki artışı kredi faizlerine yansıtmaya çalışacaklar. Bu sayede politika faizi artırılmadan, munzam karşılık oranlarında bir artışa gidilmeden para politikası sıkılaştırılacak.

Bu yöntemin dezavantajı nedir? Bankaların bir yandan Türk lirası mevduat toplamaya, diğer yandan kredi artışını sınırlamaya zorlanması. Söz konusu müdahale kaynakların piyasa mekanizması dışında, Ankara’nın görünen eli ile dağılmasına neden oluyor.

2023 seçimleri sonrası uygulanan ekonomi politikalarda rasyonel zemine dönülmesini alkışladık.

Ancak liralaşma hedefi ve kredi sınırlaması gibi 2023 seçimleri öncesinden kalan kötü alışkanlıklar bu resmi bozuyor.

Bu uygulama kısa vadede Merkez Bankası’nın işini kolaylaştırabilir. Ancak orta vadede banka bilançoları ve kaynak dağılımı üzerindeki yıkıcı etkisi daha belirleyici olacaktır. Rasyonel zemine dönmek isteyen bir ekonomi yönetiminin eski kötü alışkanlıkları bırakması gerekiyor.

Tüm yazılarını göster