Esas mesele saat mi?

Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ

Bir haber

Korkunç bir sahne. Demir parmaklar arkasında balık istifi gibi sıralanmış mahkûmlar. Hepsinin üstleri çıplak, altlarında beyaz şortlar. Çıplak göğüsler kumaş deseni gibi; dövmelerle doldurulmuş. Bir grup mahkum demir parmaklıkların arkasında ayakta. Arkadaki metal ranzalarda da mahkûmlar . Kafeslerin dışında bir ekip; belli ki hapishaneyi geziyorlar. Ekiptekileirin bir kısımı resmi kıyafetli bir kısmı sivil. Ortalarında da gösterişli bir kadın. Altında siyah bir pantolon. Üstünde uzun kollu beyaz bir fanila. Kadının kalıbına, anatomisine bakınca Amerikalı aktrist Angelina Jolie gibi. Ama haberi okuyup, videosunu seyredince anlıyorsunuz ki, bu gösterişli kadın A.B.D.’nin İç Güvenlik Bakanı (Secretary of Homeland Security) Kristi Noem. Yer, El Salvador’daki meşhur CECOT diye anılan mega hapishane. 

Bakanın kıyafeti çok sade; sanki spor salonuna gelmiş, eşofmanlarını giyip yogasına başlayacak. Bakanın kıyafeti sade ama kolundaki saati gösterişli. Saat, sosyal medyada epey  gürültü koparmış.  Konu ilgimi çekti, araştırdım; bunları paylaşacağım. Yorumu da aşağıda bulacaksınız.

Kristi Noem

Bakan Kristi Noem, Güney Dakota’dan bir Cumhuriyetçi. Renkli bir kişilik. Güney Dakota’nın sert ikliminde yetişmiş, 1971 doğumlu bir çiftçi kızı. Babasının Hamlin County’deki çiftliğinde “Erkek Fatma” bir kız olarak yetişmiş.  Çiftlikteki her işi yapmış, her tarım aletini kullanmış; ata binmiş, geyik avlamış. Hamlin Lise’sinden 1990 yılında mezun olurken Güney Dakota Kar Kraliçesi (South Dakota Snow Queen) olarak taçlandırılmış. Aynı yıl  Northern State Üniversitesi’ne yazılmış.

Kristi 1992 yılında lise sevgilisi Bryon ile evlenmiş. Karı-koca babanın çiftliğinde çalışırken Kristi babası ile anlaşamayınca  bu işten ayrılmış. Kasabada telefonda satış (halı-temizleme hizmeti  satışı) işide çalışmaya başlamış. Babası 1994 yılında çiftlikte mısır silosuna düşüp ölünce çiftliğe dönerek 23 yaşında işlerin başına geçmiş. Diğer kardeşleri de çiftliğe dönerek aile işini genişletmeye koyulmuşlar. Çiftçilik ve hayvancılığın yanısıra çiftlikte bir avcı köşkü “(Hunting Lodge) ve restaurant açmışlar.

Kristi Noem 2007 yılında siyasete girmiş ve eyalet temsilciler meclisine seçilmiş. 2007 ile 2011 yılları arasında Güney Dakota Temsilciler Meclisi üyesi olarak çalışmış. İki dönem de A.B.D. Temsilciler Meclisi seçimlerini kazanmış. 2011-2019 yılları arasında A.B.D.Temsilciler Meclisi üyesi olarak görev yapmış. Meclis üyesi iken bu arada çevrimiçi (on-line) aldığı derslerle eğitimini tamamlayıp South Dakota State Universitesi’nden 2012 ylında siyasal bilimler dalında diplomasını almış.

Noem, 2017 seçiminde Trump’ı desteklemiş. Valilik seçimlerinde de Trump onu desteklemiş. Ve Güney Dakota’nın ilk kadın valisi (Governer) olmuş. Kristi Noem 2019-2025 yılları arasında valilik yapmış.

Trump kendisini İç Güvenlik Bakanı olarak seçince usul gereği Senato’nun İç Güvenlik ve Devlet İşleri Komitesi (Senate Committee on Homeland Security and Governmental Affairs) tarafından sorgulanmış. Komite, onun atamasını 2’ye karşı 13  oy ile onaylamış. Senato da ise 34’e karşı 59 oyla onay vermiş. Yani Kristi Nome 7 demokrat senatörün de oyunu almış.

Kristi Neom’un yazdığı, The New York Times “Çok satanlar”(Best sellers) listesine girmiş  iki biyografi kitabı da var: “Not My First Rodeo: Lessons from the Heartland” ve “No Going Back: The Truth on What's Wrong with Politics and How We Move America Forward”.      

 İşte bu Angelina Jolie kılıklı kadın, Kristi Noem böyle becerikli birisi. Bu dönemde adından çok söz ettireceğe benziyor.

CECOT hapishanesi

CECOT, maksimum güvenlikli bir mega hapishane. İsim,  “Terörle Mücadele Merkezi”nin İspanyolcasının  kısaltmasından geliyor.  El Salvador'un Tecoluca şehrinin bulunduğu bölgede, medeniyetten izole edilmiş biçimde kurulmuş. Mega ismini hak edecek biçimde büyüklüğe sahip. Merkez, 170 hektarlık bir alanda yer almış;   kapalı alan, 23 hektarmış. Yapım maliyeti 100 milyon doları bulmuş. Kapasitesi 40.000 mahkümü barındıracak biçimde.

Neden böyle bir “mega” hapishaneye gerek duyulmuş? Çünkü suç da El Salvador’da  mega boyutlara ulaşmış. Bu Orta-Amerika ülkesi 19.yüzyıl sonlarından 20.yüzyıl ortalarına kadar siyasal ve ekonomik istikrarsızlık yaşamış; askeri müdahaleler, isyanlar ve otoriter rejimler  adeta ülkenin kaderi olmuş.  Yıllar süren (1979-1992) bir iç savaş yaşamış. Bu iç savaş, A.B.D. destekli  askeri rejim ile solcu gerilla grupları arasında geçmiş. Sonunda taraflar arasındaki “Chapultepec Barış Anlaşmaları” ile ülkede çok partili anayasal bir rejim kurulmuş.

İç savaş ve sonrasında 1 milyon civarında El Salvadorlu A.B.D.’ye göçmüş. Bunlar arasından bazıları 1980’li yıllarda Kaliforniya’da çeteler kurmuşlar. Bu çetelerin kurucuları 1990’lı yıllarda A.B.D.’den El Salvador’a sınır dışı edilmiş. Çeteler bu kez El Salvador’da  güçlenmişler. Çeteler uyuşturucu ticaretinden, normal ticarete ve siyaseti etkilemeye kadar sosyo ekeonomik hayatın ve suç dünyasının her tarafına girmişler. Çeteler arası savaşlar başlamış; bu, aşırı şiddeti getirmiş. En son 22 Mart 2022’de çete şiddeti bir günde 62 cana malolmuş. Bunun üzerine El Salvador hükümeti suç çetelerine karşı geniş çaplı bir operasyon başlatmış. Devlet Başkanı Nayib Bukele, belli yasaları ve anayasal hakları askıya alan “Sıkı yönetim” ilan etmiş. Ve ülkede 70.000 üzeri şuçlu ve şüpheli sorgusuz sualsiz  tutuklanmış. Zaten aşırı kalabalık olan hapishaneleri rahatlatmak ve suçlularla mücadele hareketinin bir parçası olarak da bu Mega CECOT Hapishane kurulmuş. Hapishane “Kapıyı kilitle, anahtarı kaybet” anlayışında bir yermiş. Oraya girdikten sonra çıkış imkansız gibi bir şeymiş. Bu hapishane insan hakları savunucularının hedefi olmuş.

Son olarak Trump yönetiminin kaçak, suça karışmış göçmenleri sınır dışı etme hareketinin bir parçası olarak topladığı  238 Venezuelalı A.B.D.’den buraya getirilmiş. Latin Amerika’nın seçimle gelmiş yeni diktatör adayı El Salvador Başkanı Bukele, söylendiğine göre Trump’a yaranmak için “Parası karşılığı biz bunları burada tutarız“ demiş.  Sınır dışı işlemi öylesine üstün körü  yapılmış ki, sözü edilen 238 kişi arasında bir El Salvadorlu da bulunuyormuş. Üstelik A.B.D.’ye sığınmış bu El Salvadorlu’nun A.B.D.koruması altında  kalması için 2019’da alınmış bir mahkeme kararı bile varmış.

Saat

Kristi Noem’in bu hapishaneyi ziyaret ederken kolunda taktığı, tartışmalara konu olan saat: Rolex Cosmograph Daytona. Saatin değerinin 50,000 dolar üstünde olduğu söyleniyor. Isviçre’nin Rolex firması bu saatlerin üretim sayısını, dolayısıyla arzı kısıtlı tutuyor. Bu tür bir saati birinci elden edinmek için uzun süre beklemek zorunda kalıyorsunuz. Saatlerin daha yüksek fiyatlarda satıldığı bir ikinci el piyasası var.

Saatin ana işlevi, zamanı göstermesi. Ancak zaman içinde saat bu işlevinin ötesinde roller üstlenmiş; kola takılan bir süs eşyası olmuş. Politikacılar, işadamları, bürokratlar  ve de eşleri bu tür lüks saatleri  statü simgesi olarak kullanmaya başlamışlar.

A.B.D. başkanlarının bu tür saatlere ilgisi değişik olmuş. Örneğin, İkinci Dünya Savaşı kahramanı Başkan Eisenhower’ın Life Dergisi kapağındaki bir fotosu, bizim bir zaman asker ocağında çektirilen fotolar gibi. Sanki Başkan resmi,  altın Rolex’ini göstermek için çektirmiş gibi. Başkanlardan John F. Kennedy ve Lyndon B. Jonhson da pahalı saatlere meraklı imiş. Öte yandan,  başkanlardan Bush, Clinton ve Obama  lüks saatlere merak sarmamış. Biden ise başkanlık görevine başlama merasiminde  taktığı Rolex saat ile ilgi çekmiş. Ama bu Rolex, altın değil çeliktenmiş;  bu serinin en mütevazi saati. Trump’ın ise zengin bir saat koleksiyonu olduğu biliniyormuş. 

Saat merakı yalnız A.B.D. başkanlarına özgü değil. Örneğin, Fidel Castro’nun bile bir Rolex’i varmış; ama lüks merakından değil. Granma teknesiyle 82 öncünün 2 Aralık 1956’da Küba'ya yaptığı çıkarmada Fidel,  teknede içlerinde Che'nin de olduğu komutanlara Rolex dağıtmış.  Çünkü dayanıklı çelikten yapılmış bu saat, Sierra Maestra dağlarında en çok ihtiyaçları olacak şeymiş. Fidel Castro üstelik çift Rolex takarmış. Bunun nedenini yaptığı bir konuşmada şöyle açıklamış: "Devrimin başlangıcında, savaş sırasında, hep çift saat kullanıyorduk; çünkü tecrübemiz göstermiştir ki, saat bozulabilir. Askeri tipteki operasyonlarda ise dakiklik hayati önemdedir. Saatsiz kalmamak gerekir”

Öte yandan Rusya Devlet Başkanı Putin’in de saat merakı ve 700.000 dolarlık bir koleksiyona sahip olduğu söyleneniyor.

Bir Yorum

Bir haberden (https://www.nytimes.com/2025/03/28/style/kristi-noem-venezuela-prison-rolex-watch.html ; At a Prison Appearance, a $50,000 Watch Stands Out) buralara  geldik; şimdi sıra yorumda.

Sosyal medyada en çok saat konuşulmuş. 150.000 dolar maaşı olan birisinin 50.000 dolarlık saati nasıl taktığı sorusuyla rüşvet imaları bile yapılmış. Bu suçlamalara İç güvenlik Bakanlığı sözcüsünden cevap  gelmiş “ Kristi Noem bu saati almak için kitaplarından gelen geliri kullandı. Bu saat çocuklarına miras kalacak“ demiş. Adeta bir bakıma “Bakan’n yaptığı işin tarihi bir görev olduğunu ve bu tarihi görevi yaparken kullanılmış bir saati çocuklarına miras bırakmak için koluna taktığı” imasını yapmış. Halbuki bizde olsa  bir “3Y gazeteci” (Yalama, Yalaka, Yandaş)  çıkar, “özürü kabahatinden büyük” bir açıklama da yapabilirdi . Örneğin, “O saat gerçek Rolex değil, çakma” da diyebilirdi. Ya da eski bir bakanın yaptığı gibi “Ben onu şu an A.B.D.’de tutuklanmış İranlı işadamından satın aldım” deyip peçeteye yazılmış bir makbuz peydalayabilirdi. Ama Kristi Noem’in böyle bir şeye ihtiyacı yok. Yukarıda tanıtmaya çalıştım kendisini; çift çubuk sahibi, zengin birisi.

Peki Kristi Noem  o saati neden taktı? Çekilen ve paylaşılan videoda mesaj açık. Arkada hayvanat bahçesi görününtüsündeki demir kafesler önünde çekilen videoda: “Ülkemize kaçak girerseniz sonunuz böyle bir yer” diyor. Üstünde kendisinin statüsünü gösterecek bir üniforması yok; sadece taktığı resmi logolu beyzbol şapkası dışında.  Bu durumda statüsünü gösterecek sadece bir saati kalıyor.

Acaba Kristi Noem çıkabilecek tartışmaları öngörerek, hedef saptırmak için mi taktı saati?

Çünkü saat tartışması olunca bazı önemli sorular gözden kaçıyor. Örneğin, “Hani USA,  özgürlük ülkesi idi, bir  hukuk devleti idi? Yargı kararına rağmen, neden bu adamlar gerekli delilleri tam toplamadan apar topar sınır dışı edildi? Bu adamlar Venezuelalı iken neden El Salvador’a getirildiler? Trump her yerde olduğu gibi otoriter, söz dinleyen, çabuk gaza gelen liderlerle işbirliğini kolay yaptığı için mi El Salvador’u seçti?

Sonuç

A.B.D.’de ikinci kez başkan seçilen Trump, züccaciye dükkanındaki fil gibi davranıyor. Mevcut hukuk kurallarının, yasaların dışına çıkıyor. Ama bu olgu sadece A.B.D.’ye özgü değil; başka yerlerde de görülmeye başladı. Ülkelerinde demokrasi sayesinde seçilenler, başa geçince yasaları unutup “Devlet benim” mantığı ile hareket eder oldular. Yukarda aktardığım olay bunun bir örneği. Özgürlüklerinin elden gittiğini görmeyenler de  yukardaki olayda olduğu gibi esas mesele yerine saat türü  ayrıntılara takılıyorlar. 

Bakalım dünya daha neler görecek?

Tüm yazılarını göster