Bu yazıyı okurken muhtemelen açıklanan Ocak ayı enflasyonunu biliyor olacaksınız. Enflasyonun yukarıya doğru seyrinin sürmesine yol açacak iki büyük şok yaşandı. Birincisi, dolar kuru 8 liradan birkaç ay içinde 13.5 lira civarına çıktı. İkincisi, bütün mal ve hizmetlerin temel girdisi olan enerjiye ve petrol ürünlerine büyük zamlar geldi. Bunun dışında, bazı sektörler için hayati olan çoğu girdinin fiyatları birkaç kat arttı. Dolayısıyla, enflasyonun en azından birkaç ay daha yükselmeye devam etmesi beklenir. Elbette, bunu söylemek de yeni bir şey söylemek anlamına gelmez; malumun ilanı olur.
Yanıtlaması daha zor olan soru enflasyonun nereye kadar yükselebileceğine ilişkin soru. Yanıtlayabilmek için bize ışık tutacak iki bilgi var. Birincisi, döviz kurundaki artışın enflasyona ne ölçüde yansıyabileceğini üç aşağı beş yukarı biliyoruz. Son çalışmalar yüzde 10’luk bir kur artışının artık enflasyonu 5 puan yükseltebileceğine işaret ediyor. Kur çok daha fazla arttı. Kur artışından enflasyona geçiş dört-beş aya yayılıyor ve en yüksek etki beşinci ay gibi görünüyor. Kurda asıl artışın Kasım ve Aralık ayında gerçekleştiği düşünülürse, geçiş etkisinin birkaç ay daha sürmesi beklenir. İkincisi, kamunun belirlediği mal ve hizmetlerin fiyatlarında ani ve yüksek artışlar çok, tüm mal ve hizmetlere kısa sürede yansıyor ve enflasyonu sıçratıyor. Bu fiyat artışları tekrar maliyetleri yükseltiyor ve fiyatlar daha da yükseliyor. Dolayısıyla, bu şokun dinamik etkisi aylara yayılabiliyor. Bir de bilmediğimiz var. Enflasyonu düşürmeye çalışacak bir ekonomik program uygulamaya girecek mi? Elbette ‘bu bilinmeyen bir şey değil, biliyoruz; ortada böyle bir niyet görünmediğine göre bu tip bir uygulama olmayacak” diyebilirsiniz. Haksızsınız diyemem ancak hep olumlu bir ihtimal olarak bu tip bir programa sarılma ihtimalini de yok saymamalı.
Bu çerçevede düşünüldüğünde ortaya çıkan şu. Şu anda enflasyondaki yükselişi sınırlayabilecek ve sonra onu biraz olsun aşağıya çekebilecek tek bir gelişme var. Kur bir ayı aşkın bir süredir 13.5 lira etrafında dar bir aralıkta hareket ediyor. Bir anlamda ‘sabit döviz kuru rejimi’ uygulanıyor. Bu rejimin sürmesi halinde enflasyonun yüzde 60’lara doğru yükseldikten sonra aşağıya doğru hareket etmesi beklenir. Ancak 2021 sonunda yüzde 36’ya ulaşan enflasyonun bu düzeyin altına bu yılsonunda düşmesi sürpriz olur. Öte yandan iktisat yazınından, sabit ya da şu anda yürürlükte olan ‘sabitimsi’ döviz kuru rejimlerinin sürdürülebilir olmalarının bazı ön koşulları olduğunu biliyoruz. Mesela belirgin bir parasal genişleme olmamalı. Ülkenin hazinesi ülkenin merkez bankasını finansör olarak görmemeli. Aksi durumda merkez bankasının bir penceresinden çıkan yerli para öbür pencereden döviz çıkışına yol açar; rezervler erir. Bir de sürdürülebilirlik/sürdürülemezlik açısından öncü göstergeler söz konusu. En belirginleri şunlar: Döviz rezervinin azalması, piyasa faizlerinin yükselmesi, risk priminin yüksek olması.
Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz: Enflasyonun düşmesi için döviz kurundaki dinginliğin korunması gerekiyor. Onu korumak için ise enflasyonu, faizleri ve dolayısıyla riski düşürecek bir programa ihtiyaç var. Yumurta-tavuk öyküsü gibi oldu ama değil. İnandırıcı bir program ve uygulama varsa enflasyonu düşürmek mümkün; yoksa yukarıda verdiğim çok kaba enflasyon tahminleri iyimser kalır.