Seçim popülizmiyle yol alan siyasetçi çözemez. Telafi eder ama “telef” edemez. Onunla borçlarını hafifletir, yükümlülüklerinden sıyrılır, alacaklarına şahin kesilirken borçlarına karga oluverir. Bu da sandık olan yerde enflasyonla mücadelenin yalan olduğunu gösterir bize ve zaten sonuç da getirmez.
Merkez Bankası çözemez. Gerçi ana işi “fiyat istikrarını sağlamak” yani enflasyonla mücadele olsa da sadece para politikası ve faiz silahıyla yapabilecekleri sınırlıdır. Zaten 9 ayda şutladığımız Hafize Gaye Erkan elinden geleni yapmış ve faizi %45’e tırmandırmıştır. Şimdi iş Merkez’in kabiliyetini aşmıştır.
DONMASIN DİYE ATEŞİ PAMUĞA SARMAK
Enflasyonu üreten, enflasyonu çözemez. Sistemi bozandan onu düzeltmesini istemek; donmasın diye ateşi pamuğa sarmaktır. Oksimorondur. Fiyatlar daha da artacak yaklaşımıyla enflasyon külfetini bir başkasına devreden olduğu sürece anti enflasyonist her mücadele, başarısızlığa mahkûm olacaktır.
Yandaş akademisyen çözemez. Sadece iktidar tabasbusu (yaltaklanma) ile hükümete yanlış yaptırır. Gerçekleri eğip büker. Bir ülkede bilim insanı bozulmuşsa o ülke çok ağır bedel ödeyecek demektir. Nitekim yüz kızartıcı suç olan enflasyonun çözülmesi için bilime sadakat iktisada hürmet gerekiyor.
İKİ SORU İKİ CEVAP / ENFLASYONA DAİR…
* Ne yapmak gerek?
Seçimin hemen ardından OVP revize edilmeli, acı reçete eklenmeli. Sıkı para politikası sözde değil özde uygulanmalı hatta sımsıkı para politikasına geçilmeli. Eğer kararlılıkla uygulanırsa enflasyon beklentisi kırılabilir ve ilk olumlu neticelerini 9 ay içinde alabiliriz. Enflasyon alkışla düşmez zira...
* Nelerden kaçınmalı?
Ekonomiyi soğutmak için alınacak daraltıcı tedbirler, göz ameliyatı hassasiyetiyle yapılmalı. Zira ekonomiyi soğutayım derken, dondurabiliriz de... Hipotermik ekonomiyi hayata döndürmek, çok zaman alabilir. Oysa Türkiye’nin kaynamaya başlayan küresel rekabet içinde böyle bir şansı yoktur.
not
ESKİ LİBAS GİBİ EKONOMİMİZ SÖKÜLDÜKTEN SONRA DİKİLMEZ İMİŞ
Âşık Seyrani bize çağlar öncesinden şöyle sesleniyor; “Eski libas gibi aşıkın gönlü / Söküldükten sonra dikilmez imiş…” Bu bilgece söz bizim aşkımız ekonomi için de geçerli… Eskimiş, reforma muhtaç haliyle, dikmeye çalışıyorsun dikiş tutmuyor, onarmak istiyorsun, başka yeri elinde kalıyor. Misal kredi kartını yavaşlatsan, halk perişan, krediyi kessen işyeri perişan, para basmasan devlet iflas eder, ücreti arttırsan etiketler zıplar, faiz indirsen dolar çıkar, faizi indirsen enflasyon tırmanır. Say say bitmez. Sahi biz nerede yanlış yaptık? Galiba kök sorunu ararken ana sorgu bu olmalı…
Yanlış yaptık zira matematiği dışladık, ekonomi bilimini hiçe saydık. Yanlış yaptık zira faizi nas, enflasyonu gaz yaptık. Yanlış yaptık zira herkes mersine giderken biz tersine gittik. Yanlış yaptık zira popülizm ile aktüeryal dengeyi bozduk, bütçeyi şişirdik, oy uğruna tüm kurumlarımızı çürüttük. Üreten millet olmayınca tüketen devlet, çöküşe taşır ülkeyi… Seçim ile geçim arasında gidip gelen aklımızı artık başımıza devşirsek iyi olacak. Çünkü pabuç artık pahalı. Seyrani’den açtım sözü yine onunla kapatayım; “Ben gönlümü toprak sandım taş imiş / Meğer taşa tohum ekilmez imiş.”