“Enflasyonla mücadele yarım porsiyon yapılmaz...”

Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI

Geçen hafta Ekonomi Yönetiminden "Temmuz Ayında yabancı yatırımcı girişi oldukça yüksek geldi" diye bir açıklama yaptı. Ancak gün içinde haber ajanslarından akan bilgiler, bu cümlenin neden sarf edilmiş olduğunu ortaya koydu. Temmuz ayına ait veri belki güzeldi ama artık eylül ayının ortasına geldik ve gelişmeler çok da olumlu değil. Dilerseniz bazılarını arka arkaya paylaşayım:

-  TCMB verisine göre yurt dışında yerleşik kişiler, piyasa fiyatı ve kur hareketlerinden arındırılmış verilerle 6 Eylül haftasında 50,6 milyon dolar net hisse satışı yaptı. Böylece yabancıların sattığı hisse miktarı son beş ayda 2,8 milyar doları buldu.

- BDDK verilerine göre, 6 Eylül haftasında kur korumalı mevduatlarda 19,7 milyar TL'lik düşüş gerçekleşti. Böylelikle son 10 haftanın en yavaş düşüşü izlendi. 

- Yine TCMB verilerine göre, yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatları parite etkisinden arındırılmış veriye göre, 6 Eylül haftasında pariteden arındırılmış olarak 847 milyon dolar arttı. Döviz mevduatı pariteden arındırılmış haliyle gerçek kişilerde 251 milyon dolar azalırken, tüzel kişilerde ise artış 1,1 milyar dolar olarak kaydedildi.

-  Son olarak, 29 Ağustos haftasında 20 milyar doların altına inen swap hariç net rezervler 6 Eylül haftasında 18,5 milyar dolardan 17,4 milyar dolar düzeyine geriledi.

Tüm bunlar gösteriyor ki, Fed ile başlayacak olan faiz indirimi hareketine TCMB'nin de er ya da geç katılacağını göre yatırımcılar, büyümenin sert şekilde yavaşlaması ve reçetenin arzu edilen sonucu vermemesi sebebiyle kendilerini sağlama almaya başlamışlar. Bu sebeple geçen hafta Cuma günü bazı fonların Ankara’da yetkililerle temasa geçtiğini duyduk. “Görev süreniz ile ilgili tehlike var mı ?” diye soruyorlarmış. Aldıkları cevap ne kadar tatmin edici bilemiyorum. Piyasaya bakıp anlamaya çalışacağız. 

Yabancı fonların yeni para sokmak için değil, mevcut paranın akıbetinden endişelendikleri için bu soruyu sordukları aşikâr. Şimdi ana meseleye dönelim. 

Türkiye yüksek faiz ve düşük kur politikasından arzu ettiği faydayı göremiyor ancak yerlisi yabancısı çok ciddi paralar kazanıyor. Ancak bunun da sonuna yaklaşıyoruz gibi gözüküyor. Sanırım ekonomi yönetimi inattan siyaset zoruyla vazgeçerek, makamı korumak adına enflasyonla mücadeleyi daha sakin ve uzun bir patikada devam ettirmeye razı olacak. Diğer koşulda tekrar isimler değişecek. Bu şu an itibarıyla kimsenin arzu ettiği bir durum değil. 

Benim itirazım her zaman şu oldu: Kamuda disiplin olmadan enflasyon ile mücadeleyi sadece özel tüketim ve yatırımları azaltarak devam ettirmek yanlış. Kritik karar alıcı doğru iş için ikna edilemiyorsa, vazifenin hakkı verilmiyor emektir. Enflasyonla mücadele yarım porsiyon yapılmaz. Bunun kabahati işi yaptırmayanlarda ama koltukta kalmaya ısrar eden kişi kabahate iştirak etmiş olur. 

Bu sebeple bazı meslektaşlarımın “başka çareleri yok, boşuna eleştiriyorsun” şeklindeki yorumlarına katılamıyorum. Eğer görevin hakkını veremeyeceğini anlıyorlar ve çok fazla yan etki üretiyorlarsa, inat etmek yerine “bizi çalıştırmadılar” deyip, sessizce ayrılıp eski hayatlarına geri dönebilirler. Bunu kendim üç kez yaptığım  için rahatlıkla söyleyebiliyorum. Baktım ki çabalarım tek taraflı, yaptığım işler “yapmadı” diye anlatılıyor, çarpışmanın beyhude olduğunu anlayıp ait olduğum yere geri döndüm. Bu kurumlardaki personelin bugün hala sevgiyle bana sarılmasının sebebi budur. Çünkü karar alıcıyı ikna edemediğim için personeli yıpratmak yerine kurumu korumak adına gittiğimi anladılar. Çalıştığım kurumların itibarı her zaman şahsi itibarımdan önemli oldu. Görev alan bazı meslektaşlarımı eleştirmemin sebebi budur. 

Bugün benimle beraber çalışan meslektaşlarımın da birçoğu çok önemli görevlerde bulunurken benzer sebeplerle makamlarını ve buna bağlı avantajlarını bırakıp geldiler. Biz bu seviyede bir etik anlayışla yaklaşırız. Hatalarımız oluyor elbette, ancak tekrarlamamak için bu hataları her gün kendimize hatırlatırız. Başkalarının bu hataları bize söylemeleri bu sebeple kalbimizi kırmaz. 

Sözün özü: 2025’te %25 ile 30 arası bir enflasyon ile %3 ile %3,5 arası bir büyümeye herkes razı durumda. Yeter ki daha fazla soğumasın ekonomi. Yanlışın neresinden dönülse kardır. 

Tüm yazılarını göster