Ünlü iktisatçı Milton Friedman demiş ki; "Enflasyon, insanların gelecekteki para değerine dair beklentileriyle doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle, beklentileri düzeltmek, enflasyonu kontrol etmenin anahtarıdır."
Dün CNBC-e’de “4’te Ekonomi” programında Mahfi Eğilmez ile beklentileri konuştuk. Sadece dün değil aslında birçok programda söz dönüp dolaşıp beklentilere geliyor. Çünkü beklentiler ekonomide gidişatı belirleyen en önemli etkenlerden birisi hatta Friedman’ın deyişiyle anahtarıdır. Beklentiyi düzeltmeden bir programın başarıya ulaşma şansı yok gibi.
Mahfi Eğilmez’in de yayında dediği gibi “beklentiler, gerçekleşmelerin öncüsüdür. Genellikle beklentilere göre hareket edildiği için beklentiler büyük ölçüde gerçek olur.” Fed’in eski başkanı ve maestro lakabı ile anılan Alan Greenspan, “Enflasyon, para politikasının bir sonucu değil, enflasyon beklentilerinin bir sonucudur,” derken tüketicilerin ve iş dünyasının beklentilerinin enflasyon dinamikleri üzerindeki nihai etkisini vurgulamıştı.
Kısacası beklentileri yönetmek ve şekillendirmek işin can alıcı noktasıdır. Yine Fed’in eski başkanlarından Ben Bernanke’nin dediği gibi "Enflasyon beklentileri, enflasyonun nasıl davrandığını belirlemek için kritik öneme sahiptir." İşte bundan dolayıdır ki her merkez bankası gibi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da ekonominin değişik kesimlerindeki beklentileri görebilmek için düzenli olarak anketler düzenler, çalışmalar yapar. Reel sektörün beklentisini ölçmek için imalat sanayindeki işyerleri arasında anket düzenler. Hane halkının beklentisi için ülkenin çeşitli kesimlerden seçilmiş yaklaşık 4500 hanede anket yapar. Bir de yine her ay düzenlediği piyasa katılımcıları anketi vardır. Çok değerli bir çalışmadır, çünkü bence bekleyişleri yansıtan en güvenilir kaynaktır. Üniversitelerde, finansal ve reel sektörde karar alıcı ve uzman pozisyonunda olan bilgili kişilere sorar. Sonuçları toplulaştırarak açıklar.
Genelde geriye dönüp bakıldığında bu anketlerde çıkan tahminler ile gerçekleşmeler arasında önemli farklar olduğu ortaya çıkar ama bu bence çok önemli değildir. Önemli olan bu anketlerin piyasanın beklentisi hakkında bir fikir vermesidir.
İşin metodolojisi bir yana bu anketler bize beklentilerin hala bozuk olduğunu ve piyasanın hükümetten kötümser olduğunu gösteriyor. Daha da önemlisi toplumun farklı kesimlerinin beklentileri arasındaki ciddi farklılığın devam ettiğini ortaya koyuyor. Bir yıl sonrasındaki enflasyon için piyasa katılımcıları anketindeki profesyoneller yüzde 27,59 beklerken, reel sektörde bu oran yüzde 51,10 ve hane halkı arasında ise yüzde 71,56. Öte yandan Orta Vadeli Program’da 2025 yılı sonu için ortaya konulan tahmin ise yüzde 17,50. Bu fark çok daha açıktı gittikçe daralmaya başladı ama hala geniş bir farklılık var. Beklentiler düzeldikçe bu fark kaybolmasa da daralacaktır.
Eski Fed başkanlarından alıntılarla başladığımız yazıyı yine efsanevi bir Fed başkanının sözüyle sonlandıralım. Paul Volcker demiş ki; "Enflasyonla mücadelede, halkın beklentilerini doğru bir şekilde yönetmek, sadece ekonomik bir gereklilik değil, aynı zamanda bir güven meselesidir.” Bu sözlerde vurgulanan unsur güvendir. Bu nedenle, inandırıcı ve kendi içinde tutarlı bir programın toplum nezdinde itibarlı bir ekonomi yönetimi tarafından toplumu enflasyonun düşeceğine ikna edici bir şekilde uygulanması önemlidir.
Ama benim en beğendiğim söz yine Volcker’a aittir. Diyor ki; “Enflasyonla başa çıkmanın en iyi yolu, onun oluşmasını önlemektir.” Basit ama meseleyi çok iyi anlatan bir söz değil mi? Enflasyonun oluşmasına ve katılaşmasına bir kere göz yumulduğunda onu tekrar düzeltmenin çok sancılı ve çok zor olduğunu anlatıyor bize. Aynı Türkiye’nin enflasyon hikâyesinde olduğu gibi…