Liselere ya da üniversitelere giriş sınavlarının değişmez kuralıdır; belli sayıdaki yanlış, bir doğruyu götürür. O yüzden de öğrencilerin doğruluğundan emin olmadıkları yanıtları vermemeleri gerekir. Belki doğrudur diye verilecek bu yanıtlar, yanlış çıktığı takdirde birikir, birikir ve bir doğrunun da yok olmasına yol açar.
TÜİK’in iki yılı aşkın süredir açıklamadığı madde fiyatlarının ne olabileceğine ilişkin bir çalışma yaptım ve bunu iki gün önce yazdım. Bazı kalemler için dün de izah ettiğim gibi ancak yaklaşık fiyat hesaplanabilir, bazı kalemler için ise nokta atış yapmak ve tam fiyatı vermek mümkün. Detaylar önceki iki yazımda var zaten.
TÜİK Başkanı Erhan Çetinkaya önceki gün gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya geldi ve enflasyon konusundaki eleştirileri yanıtladı. Toplantıda kuşkusuz madde fiyatlarıyla ilgili benim yazımın üstünde de duruldu; ya da durulmuş demeliyim, çünkü toplantıda ben yoktum.
Öncelikle şunu belirteyim; TÜİK Başkanı benim bu köşede 8 Temmuz Pazartesi günü yer alan yazımda yer verdiğim madde fiyatlarının doğru olmadığına ilişkin bir ifade kullanmadı, zaten kullanamazdı.
Çünkü yazdığım fiyatların tartışılır bir tarafı yoktu.
En fazla grup bazında yer alan ürünlerin bazılarındaki fiyat değişiminin bir miktar farklı olduğu dile getirilebilir ve buna göre de fiyatın yazdığımdan bir miktar farklı dikkate alındığı söylenebilirdi.
Bazı kalemlerde ise; ki örneğin doktor muayene ücretinde, örneğin kirada, örneğin yurt ücretinde farklı bir fiyat verilemezdi. Çünkü bu kalemlerin hesaplamasında “Acaba” denilecek bir durum yoktu.
Aslında yaptığım hesaplama birkaç kalem için yanlış olsa ne olur ki... Önemli olan büyük fotoğraf!
Çabaladıkça batmak buna denir!
Biraz önce de vurguladım, TÜİK’in yazdığım fiyatları kabullenmekten başka çaresi yok, çünkü bu fiyatlar doğru. Toplantıda tabii ki bu fiyatları niye açıklamadıkları soruldu.
Bu konudaki gerekçeleri okudukça doğrusu ne diyeceğimi bilemedim!
Farklı fiyat: Fiyatları gizlemedeki klasik gerekçe belli. Örneğin domates fiyatı Van’da şu kadar, İstanbul’un lüks semtinde şu kadar, biz bir anlamda ortalama alıyoruz, o zaman da İstanbul’daki vatandaş bu fiyata domates nerede diyor ve verilerimize inanmıyor, deniliyor.
Yani özünde “Vatandaş açıkladığımız verinin ortalama olduğunu anlamıyor” denilmiş oluyor. Bu konu izah edilirken “anlatıcılığı olmayan fiyatlar” gibi ne anlama geldiği pek belli olmayan bir ifade kullanılıyor. Oysa merak edilmesin, vatandaş ortalama fiyat nedir, bunu anlar! Yani bu yaklaşım yanlış!
Son fiyat: Bir diğer gerekçe son fiyatın akılda kalacağı varsayımı. TÜFE kapsamındaki mal ve hizmetlerin fiyatı ay ortalamasındaki düzeyi gösterdiği için son fiyata göre kıyaslama yapılıp açıklanana inanılmayacağı belirtiliyor. İyi de belki son fiyat düşük olur ve akılda o kalır. Bunu izah etmek herhalde zor olmasa gerek. Fiyat açıklamamanın bir gerekçesi de buymuş. Yanlış!
Diğer ülkeler: Gelişmiş Batı ekonomilerinin hiçbirinde fiyat açıklanmıyormuş. Yıllık enflasyonu zaten bizim aylık enflasyonumuz kadar olan ülkeler fiyat açıklasa ne olur, açıklamasa ne olur. Bu gerekçe de yanlış!
Kapsam genişledi: Bir başka gerekçe veri sayısının çok artmış olması. Bu durum izah edilirken düşük bir cümle kurularak şöyle deniliyor:
“Çünkü 2022 öncesi İTO gibi sadece saha verisi ile (bakkal, manav, pazar...) 2020 yılından başlayan çalışmalarla artık toplam verinin yüzde 50’si dijital olarak toplanıyor ve veri miktarı kat kat arttı.”
Biliyorum cümle bozuk ama aynen böyle.
Ayrıca oradaki 2020 yılı 2022 mi olacaktı, belli değil.
Yani özensizlik, yani bir yanlış daha!
Matematik bilmemek: Ne denilmek istenildiği pek anlaşılmayan bir izahta bulunulurken basit bir matematik işlemi hatasına düşülüyor. Onlarca, yüzlerce istatistikçi ve matematikçinin çalıştığı bir kurum böylesine basit bir hatayı nasıl yapar, anlaşılır gibi değil. Söylenen şu:
“Fiyat artışı 30-2/2=14 kat iken 60-2/2=29 katmış gibi yansıtılsın diye bekleniyor.”
Matematikte işlem sırası önce bölme ve çarpma sonra toplama ve çıkarma şeklindedir. Yani önce 2’ler 2’ye bölünür ve 1 sonucu elde edilir, 30’dan ve 60’dan 1 çıkarılınca da sonuç 29 ve 59 olur. TÜİK bunu bile hatalı yapmış; büyük özensizlik ve yanlış!
Çok çalışma gerekliliği: Son gerekçe ise öncekileri adeta mumla aratıyor... Enflasyon hesabının diğer ülkelere göre çok erken açıklandığı belirtildikten sonra “Hesap ucu ucuna yetişirken, kalkıp bir de anlatıcılığı (ne demekse) olmayan fiyatlar ‘hesaplamaktan’ vazgeçtik, bu yüklü, ağır ve dünyada kimsenin yapmadığı bir iş” deniliyor.
Durun bitmedi! TÜİK Başkanı, fiyatları açıklamak için bir gün daha çalışmak gerektiğini söylüyor. Çalışın!
Bu konu sosyal medyada “TÜİK hesap yaparken herhalde hâlâ facit kullanıyor, bilgisayar bağışlama kampanyası başlatalım” şeklinde espri konusu bile oldu.
Sanırsınız TÜİK’te excel programı hiç kullanılmıyor ve madde fiyatı açıklamamak “Daha çok çalışmamız gerekir” gerekçesine dayandırılıyor... Yanlış ki ne yanlış!