Enflasyonda hadi haziran atlatıldı, sonrası ne olacak?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Bu köşede dün Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in görevi devralırken söylediği “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” sözünü hatırlatmıştım. Çok doğruydu tabii ki bu söz. Ama bu sözün altının doldurulması gerekiyordu. "Rasyonel zemine dönmek" yalnızca para politikasındaki tercih değişikliğiyle olamazdı. Türkiye sağlıklı veri üretmekten, özellikle de güvenilir, inanılır enflasyon verisi üretmekten uzaklaşmıştı. Güvenilir olmaktan tümüyle çıkan bu verilere dayalı olarak oluşturulacak politikalar da pek sağlıklı olmayacaktı.

TÜİK dün haziran ayının enflasyon verilerini açıkladı. Bu veriler yüzde 100 doğru olsa bile, bu verilere toplumun çok büyük bir kesimi güvenmiyor.

Ne kötü bir durum! Çok iyi çalışsanız, eksiksiz veri derleyip açıklasanız bile güven sağlayamıyorsunuz!

Bir kere geçmişten gelen büyük bir kambur var sırtınızda. Onu atmaya çalışmak bir yana üstüne yenilerini ekliyorsunuz. Örnek mi, madde fiyatlarını açıklamaktan vazgeçmek; örnek mi, madde sepetindeki kalemlerin ağırlıklarını tek tek vermek yerine grup olarak vermeyi tercih etmek.

İşte bütün bunlar birikiyor, birikiyor ve şimdi yapılan hesaplamalar, geçmişe sünger çekilmiş olsa bile inandırıcı bulunmuyor, bulunacak gibi de değil.

TÜFE Haziran ayında yüzde 3.92 artmış, böyle açıklandı. Yıllık oran da böylece gerilemeye devam etti ve mayıs sonunda yaklaşık yüzde 40 olan artış, haziranda yüzde 38’e indi.

Yılın ilk yarısındaki artış da yüzde 19.77 düzeyinde oluştu. Memur ve emeklilerin dört gözle beklediği oran da bu zaten.

ÜFE'deki artış öncüdür, dikkat!

Döviz kurundaki artış öncelikle üretici fiyatlarını etkiler ve haziranda bunu gördük.

Yİ-ÜFE’nin, haziran ayı artışı yüzde 6.5’i buldu.

Yİ-ÜFE ile TÜFE’yi kıyaslamak, üretici fiyatlarındaki artışın bir süre sonra mutlaka tüketici fiyatlarına yansıyacağını söylemek tabii ki doğru değil. Ama iki endeks arasında hiçbir şekilde geçişkenlik olmayacağı da söylenemez.

Dolayısıyla üretici fiyatlarındaki yüzde 6.5’lik artış, tüketici fiyatlarının gelecekteki artışı yönünden bir işaret sayılmalıdır.

Diyelim yüzde 3.92 tartışmasız doğru!

Bu köşede 4 Temmuz’da detaylı olarak yazdım, iki de grafik paylaştım. Tüketici fiyatlarının seyrini belirleyen temel etken döviz kuru, ağırlıkla da dolar kuru... Dolar kurundaki artışla fiyat artışı arasında çok sıkı bir bağ var. Kur artışı fiyatlara hemen o ay yansımıyor olsa bile, en fazla bir ay gecikmeyle bir yansıma yaşanıyor. Genellikle de kur artışının yarısı kadar bir TÜFE artışı ortaya çıkıyor.

Dolar kuru haziran ayında mayısa göre yüzde 17 arttı. Bu oran ay ortalamasındaki artışı gösteriyor, bu ayların sonundaki ya da herhangi bir gündeki değişimi değil, ortalamayı. Doğru hesaplama da zaten bu.

Normalde kur artışının yarısı kadar bir TÜFE artışı olduğunu belirttim, geçmiş deneyimler buna işaret ediyor. Ama dediğim gibi bu hemen o ay yaşanmayabiliyor. Zaten kurdan fiyatlara geçiş aynı ay olsaydı, hazirandaki yüzde 17’lik kur artışı ile bunun dörtte birini bile bulmayan yüzde 3.92’lik TÜFE artışını izah etmek mümkün olmazdı.

Tortu temmuza mı kaldı?

TÜİK’in yüzde 3.92’lik hesaplamasının tümüyle gerçekçi olduğunu varsayalım; bundan çıkan sonuç şu:

“Demek ki kurda yaşanan artışın fiyatlara yansıması temmuzda olacak.”

Ama kur artışı da devam ediyor. Daha temmuzun bir haftası bile geride kalmadı; dolar ay sonuna kadar bu düzeyde devam etse haziran ortalaması olan 23 liraya göre artış şimdiden yüzde 13.

Henüz hazirandaki yüzde 17’lik artış fiyatlara tam yansımamışken bu kez temmuzda daha şimdiden yüzde 13’lük artış adeta sıraya girmiş.

İşte yazımın başlığında bu yüzden “Haziran bir şekilde atlatıldı, peki sonra ne olacak” diyorum ya...

Sonra ne olacağı belli, fena olacak!

Fena olacak da, bu etiketlerde kalmayıp endekse de yansıyacak mı? Mehmet Şimşek’in ifadesiyle Türkiye enflasyonu ölçmede de “rasyonel bir zemine” mi dönecek, yoksa “anam babam” usulü devam mı edilecek?

Akaryakıt ve otomobil

Takibi en kolay fiyat, akaryakıt fiyatıdır. TÜİK’e göre benzin ve motorindeki zam oranı yüzde 14 dolayında. Gün ağırlıklı ortalama fiyata göre zam oranı ise yüzde 16. TÜİK hesaplamayı tüketim miktarı ve o günkü fiyatla ağırlıklandırıp yapıyor. Vatandaş zam olacağını öğrenince yeni fiyat yürürlüğe girmeden deposunu doldurmaya gayret ettiği için tüketim ağırlığına göre artış yüzde 14 dolayında kalıyor.

Otomobildeki zam oranı yüzde 15- 20 arasında ama belli ki TÜİK farklı marka ve modelleri hesaba katıyor, bu yüzden zam oranını yüzde 10 olarak almış.

Temmuz fena başlamıştı, vergi artışları da tuzu biberi oldu!

Temmuzdaki kur artışının daha şimdiden yüzde 13’ü bulduğunu belirttim. Oran belki zaman içinde çok daha yukarılara gidecek. Ki muhtemelen gidecek.

Temmuzda hem hazirandan kalan kur geçişi var, hem temmuzun kur artışı var.

Akaryakıt zamları devam ediyor. Benzine temmuz ayı başında yüzde 9 zam geldi, motorine ise bugünden geçerli olmak üzere yüzde 3 zam yapıldı.

Otomobil zamları adeta takip edilemiyor, bu gidişle aylık artış yüzde 30’u, 40’ı bulacak.

Akaryakıt ve otomobilin TÜFE’deki toplam ağırlığı yüzde 10.

Yalnızca akaryakıt ve otomobil mi; zam görmeyen mal ve hizmet neredeyse yok. Klasik bir ifade ama adeta tam bir zam yağmuru var. Bu yüzden temmuz ayındaki artış hazirandan çok daha fazla olacak gibi. Olması da normal zaten.

Haziranda “Faiz arttı, enflasyon da arttı” dedirtilmedi. Ama merak etmeyin, temmuzda hepsini unuturuz! Dolayısıyla temmuzda yıllık enflasyon artsa da olur, hem artacak da. Geçen yıl temmuzdaki aylık artış yüzde 2.37 idi, bu yıl o düzey aşılacak ve yıllık oran yönünü yeniden yukarı çevirecek; gidişat öyle...

Hele hele sanıyor musunuz ki çifte MTV ödemesi ve diğer vergilerde yapılan ve yapılacak artışlardan sonra temmuz enfl asyonu çok çok düşük gelsin. Artık düşük oranları unutun!

Tüm yazılarını göster