Merkez Bankasının 5. kez faiz ile ilgili pas geçmesi zaten beklediğimiz bir gelişmeydi. Durgunluk içinde enflasyon yani stagflasyona girmekte olduğumuzu söyleyenlerim sayısı artıyor. Her ne kadar hükümete yakın kaynaklarla görüştüğümüzde "merak etmeyin emniyet subaplarımız var" cevabını alsak da, TCMB'nin sıkı para politikası adı altında yaptığı uygulamalardan vazgeçeceğini pek sanmıyorum. Maliye de vergileri artırmaya devam edecek.
Asgari ücret ve emekli maaşlarına bir ara zam gelmesi de şu an itibarıyla imkan dahilinde değil. Yabancı haber ajansları bile, Türkiye’deki yüksek faiz-düşük döviz ile yaratılmış ballı kazancın bitmemesi için uğraşıyor. Asgari ücrete zam meselesinin bu haber ajansları tarafından “enflasyonla mücadelede samimiyet testi” olarak adlandırılmasını hem cahillik hem de ahlaksızlık olarak değerlendiriyorum. Ayrıca güdümlü yazdırıldığını düşünüyorum.
Geçenlerde canlı yayında şunu dedim:
"Programın ilk altı ayında Türkiye hızlı bir şekilde Avrupa'dan bile pahalı hale gelince, iç tüketim dışarıya kaymaya başladı. İngiltere'deki market alışverişi bile Türkiye'den daha mantıklı hale gelince, vatandaşlar arzu ettiklerini internetten sipariş ederek yurtdışından getirmeye başladı. Bunun üzerine hemen koruma önlemleri alındı, bazı firmalar faaliyetlerini gözden geçirmek zorunda kaldı.
Şimdi ise ana sektörlere tedarik sağlayan firmaların konkordato veya iflas yaşayacağı bir süreçteyiz. Sektörler zorlanan yerli tedarikçilerden mal almayı başaramayınca yurt dışına yönelecek. Bu sefer bunun için de koruma önlemlerine başvurulacak. Böylece bir darboğaza daha girilecek..."
Aslında programın en anlamsız tarafına dikkat çekmeye çalışıyorum. Efektif talep fonksiyonunu bir kez daha hatırlarsak anlatım kolaylaşır:
Y = C + I + G + (X-M)
Burada C özel tüketim, I özel yatırım, G kamu harcamaları ve (X-M) de ihracat/ithalat farkı olarak tariflenmiş. Enflasyonu düşürmek için efektif talebi aşağıya çekmek lazım, bu doğru. Ancak yanlış politikalar sebebiyle tüketim yavaşlasa da yola devam ediyor ve muazzam bir kamu harcaması var. Çünkü ekonomi yönetiminin tasarruf söylemi tavsiyeden öteye geçmiyor. İhracat var gücüyle çalışıyor, ithalat ise üretim yavaşladığı işin sakinleşti. Ekonomi yönetimi bunu kendi marifeti gibi anlatıyor. Yukarıdaki denklemden anlaşıldığı gibi sadece yatırımlar durmakta. Bu yolla enflasyonu düşürmeye çalışmak ve tek haneye indirmek olasılık dahilinde değil. İlkokul talebesi bile anlar bunu.
“Merak etmeyin sert iş olmayacak” iddiasında bulunan yetkililere de şunu hatırlatmak istiyorum: Dünya tarihinde yumuşak inişin reçetesini yazabilmiş kimse yok. Bu denemeler ya hızlı daralma, ya da vazgeçildiği için tekrar enflasyonist büyüme olarak sonuçlanmış.
Çözüm: Enflasyonla mücadelenin sadece faiz artışıyla ve paranın piyasadan çekişmesiyle olmayacağını, dövize baskı uygulamanın başımıza daha büyük belalar getireceğini, ballı döviz kazancı yaratan carry trade’i serbest kura geçip hemen durdurmanın gerektiğini, enflasyon rakamlarını ezip büzmenin en başta ahlak sorunu olduğunu, kamu harcamalarına radikal bir fren atmadan başarsızlığın kaçınılmaz olacağını, dış ticaret rejiminden vergi rejimine tarımdan ticarete, müteahhitlere garantili ödemelerden mega projelere, birçok faaliyetin enflasyon yarattığını kabul etmeden bir yere varamayız. Dolayısıyla önce bu gerçekleri kabul edeceğiz ve ardından yanlış uygulamalara son verip akılcı, vicdanlı ve uzun vadeye yayılmış, toplumun her kesiminin sahipleneceği bir reçeteyi uygulayacağız.
Yedi yılda tek haneden buralara gelmiş enflasyonu üç yılda tek haneye düşürmeye çalışmak zaten mantıklı değildi. Aklı başında bir yol haritası ile zamana yayılmış bir plan daha doğru olacaktı. Kim bilir bunu kaç defa yazdım. Sayısını hatırlamıyorum.