Enflasyona dair çok analiz ve değerlendirme yapıldı ama bence halen içinden geçmekte olduğumuz enflasyon şokunu en iyi tanımlayan ve bizi bekleyen tehlikeye dikkat çeken açıklamalardan biri ekonomist Cevdet Akçay’dan gelmişti.
“Ekonomist” diyorum çünkü geçmişte çeşitli üniversitelerde akademisyen olarak çalışan ve doçentliğini Boğaziçi Üniversitesi ekonomi bölümünde alan Cevdet Akçay, bu açıklamayı yaptığı zaman Merkez Bankası başkan yardımcısı değildi, bir ekonomist ünvanı ile özel sektör kuruluşlarında danışman olarak görev yapıyordu.
Akçay, EKONOMİ Gazetesi’nden Burcu Göksüzoğlu ile 2022 Mayıs ayında yaptığı söyleşide, “Ben 30 yıldır enflasyona takıntılı bir insanım, en çok onunla ilgili çalıştım. Bu enflasyon dinamiği benim gördüğüm en kötü enflasyon dinamiği. Daha yüksek düzeyleri gördük enflasyonda ama dinamik anlamında bu kadar kötüsünü görmedik” diyor ve şöyle devam ediyordu:
“Kimse 2001 krizinden sonraki enflasyonun aşağı inişiyle mukayese etmesin. Onun aşağı inişi temizdi. Nedenini bulup, temizlemiştik. Mali dinamikleri düzeltmeyi başardık. Bunun çözümü çok daha zor. Burada kur ve TÜFE baskısı var. Hadi onları hallettik çok acayip bir inertia var arkada.”
Gerçekten de yaşadığımız bu enflasyon öncekilerden çok farklı. Göz göre göre besledik, büyüttük; sonra da “niye küçülmüyor” diye şaşırdık.
Türkiye’nin enflasyonda yüzde 15’lerden 85’lere uzanan yolculuğu üzerine çok yazıldı, çizildi. Bu saatten sonra asıl üzerinde durulması gereken bundan sonra ne olacağıdır. O noktada da Cevdet Akçay, bundan 2 yıl önce çok doğru bir noktaya dikkat çekmiş; önemli bir uyarıda bulunmuş. Diyor ki; “Benim derdim enflasyonun kaça çıkacağı değil, inmeye başladığında nerede takılacağı. Bu 60 olmayacak ama 30-35’e kitlenip kalması facia. Enflasyonun 100’e vurması sonra aşağı gelmesi facia değil.”
Akçay bizi bekleyen tehlikeyi çok iyi açıklamış. Diğer ülkelerin deneyimleri de bunu destekliyor. Bizim gibi inatçı enflasyon şoku yaşayan ekonomilerin neredeyse hepsinde enflasyon ilk üç yılda “maddi olarak” bir ölçüde düşmüş düşmesine, ancak yüksek bir seviyede sabit hale gelmiş ya da yeniden hızlanmış. Çünkü bu ekonomiler ya para politikasını erken gevşetmişler ya da hükümet bütçelerini erken gevşetmişler. Yani “enflasyon düşüyor” diye erkenden havaya girip, kutlama yapmışlar.
İşin ümit veren tarafı bu tehlikenin farkında olan Akçay’ın Merkez Bankası yönetiminde yer alması. Aynı şekilde Başkan Fatih Karahan da enflasyonla mücadelede “erken kutlama” havasına girilmemesi için de son zamanlarda çeşitli uyarılarda bulunuyor.
Cevdet Akçay’ın dediği gibi “Türkiye’nin 4-5 sene için 30 enflasyonuna kitlendiğini düşünün, 30’u kırmakta başarısız olduğunu düşünün. Bu felaket bir şey… Benim derdim enflasyonun çok yukarılarda bir yerlerde inatçı hale gelmesi.”
Ekonomistlerin “inertia” dediği şeyin Türkçesi atalettir. Yani enflasyonun düşürülmesi konusunda alınan önlemlere rağmen enflasyonun belirli bir seviyenin altına indirilememesidir. Ekonomideki tüm taraflar, geçmiş dönem enflasyon beklentilerini sürdürdükleri için enflasyon direnç gösterir, yapışkan hale gelir. Bu katılığı kırmak için beklentileri şekillendirmek ve geleceğe dair olumlu beklentiler yaratmak gerekir. Bu da tek başına Merkez Bankası para politikası ile yapılabilecek bir şey değildir.