Enflasyonda 2020 bitti ama tortusu kaldı

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ 2020'de sepet kurun yaklaşık yüzde 39, buna karşılık Yİ-ÜFE'nin yüzde 25 artması kur-fiyat geçişkenliğinin eksik kaldığının bir göstergesi. Ne var ki aradaki fark yılın ilk yarısında oluştu; ikinci yarıda kur ve fiyat artışı neredeyse aynı düzeyde.

✔ Enflasyonla mücadele programı çerçevesinde talep artışını frenlemeye dönük uygulamalardan dolayı üretici fiyatlarından tüketiciye olan yansıma çok fazla olmayacak gibi. Zaten iki endeks arasında yapılarından ötürü bire bir geçiş de söz konusu değil.

Kur artışı ile fiyat artışı arasında bire bir olmasa da bağlantı var. Bu bağlantı özellikle üretici fiyatlarında kendini gösteriyor. Üretici fiyatlarındaki değişim de ılımlı ölçüde olmak üzere bir süre sonra tüketici fiyatlarına yansıyor.

Üretici fiyatlarından tüketici fiyatlarına yansıma “iki endeksin yapısı, aynı maddelerin kapsanmıyor olması ve aynı maddelerde de ağırlıkların farklılığı” dolayısıyla sınırlı, bunun da altını çizmek gerekir.

Ama kesin olan kur-fiyat geçişkenliğinin yadsınamayacak bir gerçek olduğu. İşte bu geçişkenlik geçen yıl büyük ölçüde gerçekleşmedi.

Ama önce gelin 2020 yılının oranlarına bir göz atalım.

Geçen yıl tüketici fiyatları aralık ayında yüzde 1.25, yılın tümünde yüzde 14.60 arttı. Merkez Bankası’nın 2020 artışına ilişkin son tahmini yüzde 12.10, yeni ekonomi programı açıklanırken üç ay önce dile getirilen tahmin ise yüzde 10.50 idi. Bakar mısınız, eylül sonunda kayda geçirilen tahminde neredeyse yarı yarıya bir sapma olmuş!

Yurtiçi üretici fiyatlarında ise aralık ayında yüzde 2.36, yılın tümünde yüzde 25.15 artış kaydedildi.

Hem TÜFE, hem Yİ-ÜFE’de geçen yılın tümündeki artışlar, 2018’den sonraki en yüksek yıllık artışlar oldu. Tabii ki bu durum, 2003 bazlı yeni endeks dönemi için söz konusu. Yoksa Türkiye’nin çok daha yüksek enflasyon yaşadığı dönemler tabii ki var.

Kur-fiyat ilişkisi biraz koptu

Yıldan yıla farklılık gösteriyor olsa da kur artışı ile üretici fiyatlar arasında belirgin bir paralellik söz konusu. Son dört yılın verilerini bir grafikte bir araya getirdik. 2017, 2018 ve 2019 yıllarında sepet kurdaki yıllık artışla Yİ-ÜFE’deki yıllık artış neredeyse hep aynı oranda olmuş. TÜFE ise daha ılımlı bir eğri çiziyor.

Geçen yıla geliyoruz; kur-fiyat bağlantısı büyük ölçüde kopuyor.

Bu arada kur olarak bir dolar ve bir eurodan oluşan sepet kuru esas aldığımızı, fiyatlar ay ortalamasını gösterdiği için sepet kurda da aralık ayları ortalaması üstünden değişim hesapladığımızı belirtelim.

2020’nin tümünde sepet kurda yüzde 38.86’lık bir artış oldu. Daha önceki yıllarda sepet kurdaki artışa paralel bir artış sergileyen Yİ-ÜFE’deki artış ise 2020’de yüzde 25 düzeyinde kaldı.

ÜRETİCİ KESİM İKİNCİ YARIDA KUR ARTIŞINI YAKALADI

Yılın tümünde sepet kurda yüzde 39, Yİ-ÜFE’de yüzde 25 artış var ve arada 14 puanlık fark oluşmuş durumda ama aslında yılın ikinci yarısında neredeyse aynı oranda artış gerçekleşti. Yani 2020’deki fark, aslında ilk yarıda ortaya çıktı.

2020’nin ilk yarısında sepet kur yüzde 17.5 artarken Yİ-ÜFE’deki artış yüzde 6.9’da kaldı.

İkinci yarıdaysa kur artışı aynı hızla devam etmekle birlikte fiyat artışı müthiş bir tempo yakaladı. İkinci altı ayda sepet kur yüzde 18.2, Yİ-ÜFE yüzde 17.1 artış gösterdi.

İlk yarıdaki fark kapanır mı?

Elbette kapanır; zaten üretici kesim bunun için çaba gösterecektir. Bu farkı kapatmanın birkaç yolu var:

Birincisi, kur artışı yavaşlamanın ötesinde durur ve hatta son zamanlarda olduğu gibi geri dönüş yaşanır, böylece ılımlı zamlarla giden üretici kesim ilk yarıdan kalan tortuyu yok etmeye çalışır.

İkincisi, üretici kesim yüklü zamlarla farkı kısa sürede kapatma yolunu seçer.

Ama ikinci yol seçilebilir mi, bu o kadar kolay olur mu?

Talep sanki yeni yeni kımıldamaya başlayacak gibi. Ancak enflasyonla mücadele için adeta “talebin başı görüldüğü yerde ezilecek” düsturuyla hareket etmenin benimsendiği bir döneme girilmiş durumda.

Dolayısıyla üreticilerin kur yükünü üstlerinden atmaları pek kolay olmayacak. Onlar için şu aşamada en büyük teşvik, bugünkü kur düzeyinin uzun süre sabit kalması ve yüksek kura göre oluşmuş fiyatlardan (kur düştüğü için fiyat indirimi beklenmediğine göre) satışa devam etme avantajının korunması.

Tüm yazılarını göster