Çok iyi hatırlıyorum, geçen ay enflasyon oranı açıklandığında “bundan sonra işimiz zor” demiştim. Çünkü Merkez Bankası'nın faizleri düşürmek için geriye çektiği enflasyon hedefi son açıklanan TÜFE rakamıyla beraber herkes için büyük bir yük haline gelmişti. Hatta "bundan sonra enflasyon ortalama olarak her ay %0.4 gelecek ki hedef tutsun" diyerek durumun ciddiyetinin altını çizmiştim. Bir ay önce açıklanan Mayıs enflasyonu beklentilerin üzerine bomba gibi düşünce, eli vicdanında olan herkes geçen haftaki toplantı için “bu sefer ancak 25 puan indirir, daha fazlası mümkün değil” diye yorum yapmıştı.
Çünkü bundan önceki toplantılarda Merkez Bankası'nın 9 kez üst üste faizleri düşürürken amacı koronavirüsten önce ve sonra ekonomiyi büyüme yolunda stabilize etmekti. Ancak enflasyonla ilgili Ankara’dan gelen cesur açıklamalara rağmen Mayıs ayında fiyat artışlarının beklenenin çok üzerinde gelmesi, ekonomideki karar alıcılarda endişeye neden oldu diyebilirim. Hastayı yaşatmak için çalışırken hastayı kaybetme riski ortaya çıkıverdi.
Diğer taraftan, COVID-19 pandemisi çerçevesinde piyasadaki daralmayı kontrol altına almayı hedefleyen düzenlemeler ile Hazine ve Maliye ile Ticaret bakanlıklarının aldığı sert tedbirler, Türkiye’yi piyasa ekonomisinden koparıyormuş gibi bir görüntü vermişti. Bunu da düzeltmek gerekiyordu.
Bu sebeple benim de aralarında bulunduğum birçok ekonomist Merkez Bankası’nın bu sefer 25 baz puanlık bir indirimle yetineceğini tahmin etti. Ancak Merkez Bankası yönetimi siyaset cephesini ‘doğru işleri’ yaptığına dair ikna etmiş olmalı ki büyümeyle ilgili sıkıntıların çekildiği bu dönemde enflasyon endişelerini gözeterek faizi cesaretle sabit bıraktı. Yani bizim beklediğimizden de doğru bir hareket yaptı.
“Bu ayki enflasyon açıklaması bir öncekinden önemli olacak...”
Merkez Bankası ile siyaset arasında koordinasyon bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak Merkez Bankası son kararıyla piyasa gerçeklerinden de sapmamış olduğunu gösterdi. Özellikle MSCI Gelişen Ülkeler Endeksi’nden Türkiye’nin çıkarılma ihtimalinin seslendirildiği bu dönemde Merkez Bankası’nın piyasa gerçekleriyle koordineli şekilde davranmasını, daha önce de söylediğim gibi hem basiret hem cesaret göstergesi olarak değerlendiriyorum.
Merkez Bankası’nın önümüzdeki dönemde sadece büyümeye değil, fiyat istikrarına da odaklanacağını öngörüyorum. Banka yönetiminin, sayısı 12’ye çıkarılmış Para Politikası Kurulu toplantılarından önce enflasyon rakamlarına, ardından da büyüme dinamiklerine bakacağını tahmin ediyorum. Bu, faiz indirimlerinin bittiği anlamına gelmiyor ama kısa bir tatile çıkılmış olduğu anlaşılıyor. Cuma günü açıklanacak Haziran enflasyonu bu açıdan oldukça önemli.
Eğer Haziran ayı enflasyonu yüksek çıkar ve Merkez Bankası faizde tekrar pas geçerse, son toplantıda verilen kararın “taktik” değil “stratejik” olduğunu anlayacağız. Elbette Haziran ayı enflasyonun yüksek çıkmaması en büyük dileğimiz. Bunu da bugün açıklanacak İTO rakamlarından anlayacağız diyebilirim.