Yıllar önce bir akşam karnımda inanılmaz bir sancı duydum. Hastanenin aciline gittik. Film çekildi, muayene yapıldı. Safrakeseniz patlamak üzere hemen ameliyata alacağız dediler. Doktor korkum olduğundan sancım azaldı sabah gelip ameliyat olayım dedim. Kabul ettiler. Sabah gittim. Bir de ultrasondan bakalım dediler. Baktılar, sonuç gaz sıkışması. Eğer gece önerilen tedaviyi yapsalardı safrakesem yoktu. Yanlıştan geri dönüldü.
Bu anımı boşuna anlatmadım. Yaşamda karşılaştığımız sorunları çözerken önce teşhisi doğru koymalıyız. Eğer teşhis yanlış ise uygulanana tedaviden sonuç alınmaz. Ekonomide yaşanılan sorunlara da böyle bakmak gerekir. Enflasyon bir sorun. Üstelik yeni de değil. Enflasyonun binlerce yıllık tarihi var. En bilinenlerden birisi Mısır’da piramitlerde çalışanların bira fiyatlarının artması sonrası işçileri-kölelerin ayaklanması. Bir başka örnek Amerika kıtasının keşfi sonrası Avrupa’ya akan altın ve gümüşün yarattığı enflasyon. Tarihte yaşanılan en yüksek enflasyon (hiperenflasyon) I. Dünya Savaşı sonrası Almanya’da yaşandı, Temmuz-Kasım 1923’de enflasyon oranı yüzde 373 milyon oldu.
Türkiye ilk ciddi enflasyonla II. Dünya Savaşı sırasında tanıştı. 1958’de yüksek enflasyon ve cari açığın bedelini IMF ile stand by antlaşması yaparak ödedi. Zamanla enflasyon ile yaşamayı öğrendik. 2001 krizi sonrasında uygulanan enflasyon hedeflemesi ile 1980 sonrası ilk defa tek haneli enflasyonu gördük. Enflasyon hedeflemesi bir para politikası tercihiydi. Hükümete kurala dayalı para politikasını öğretti. Popülist hükümetler kuraldan hoşlanmaz. Nitekim tek haneli enflasyonun kalıcı olmasına yönelik yapısal reformlar yapılmadı. Cumhurbaşkanlığı sistemi sonrasında kuralcı para politikasından vazgeçtik. Türkiye yine yüksek enflasyon ile karşı karşıya kaldı.
2023 sonrası kurulan Hükümet yarattığı enflasyonu çözmek için yeni bir program uygulamaya başladı. Program hazırlanırken enflasyona koyulan teşhis talep artışı kaynaklı olduğuydu. Toplam talebin bileşenleri hanehalkı, özel sektör ve kamu tüketimi ve yatırımlar olarak görüldüğü için de talebi kısmaya yönelik sıkı para ve maliye politikası uygulamasına geçildi. Ancak politika uygulamasında yapılması gereken ayrıştırmalar yapılmadı. Bu ilk yazıda maliye politikasını ele alacağız.
Hükümet sıkı maliye politikasında ağırlığı vergi bacağına verdi (vergi politikası). Bu sırada ciddi hatalar yapıldı. Örnekleyelim;
-Bütçe dışı fonları, gelirleri bütçe içine almak yerine yeni fonlar yaratıldı.
-Kamu kurumları genel bütçe kısıtlarına karşı kurdukları vakıflarla harcama yapmaya devam ettiler. Diyanet vakfını örnek verebiliriz. Bu kurumu öne çıkarmamızın nedeni lüks harcamalarının basında yer alıyor olması.
-Sıkı maliye politikası uygulanırken harcama politikasında hatalı tercihler yapıldı. Örneğin eğitim harcamaları reel olarak düşerken, diyanetin bütçesi artırıldı.
-Vergi politikasında temel olarak dolaylı vergilere başvuruldu. Toplam vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payı Kasım 2024 itibariyle yüzde 51,3 oldu. Bunda da homojen bir çizgi takip edildi. Bunun sonucunda hem fiyatlar arttı hem de gelir dağılımı daha fazla bozuldu.
-Gelir vergisi tahsilatı yine ücretli sınıfın üzerinde kaldı. 2024 yılının ilk on bir ayında toplam gelir vergisi tahsilatının yüzde 92,7’si tevkifat üzerinden yapıldı.
- Kamu harcamalarında tasarruf lafta kaldı. Zaten programdaki tasarruf önlemlerine ilişkin yöntemin uygulanabilirliği yoktu.
-Maliye politikasına güven duyulması ve hedef bütçe dengesine erişmek için kural gerekir. Bunun da ilk adımı mali kuraldır. Yani borçlanmaya kural getirmektir.
Enflasyonun toplam talepten kaynaklandığı teşhisi kısmen doğru. Ancak hangi kesimin talep artışından kaynaklandığı konusunda hükümetin söylemi ile gerçekleşmeler farklı. Hükümet talep artışını emeklilerin, asgari ücretlinin üzerine atmakta. Halbuki gerçek farklı. Kaynak, yüksek ücretli kamu çalışanları, yüksek ücretle çalışan özel sektör çalışanları, yüksek gelir elde eden kendi hesabına çalışanlar (sporcular, doktorlar, diş hekimleri, diyetisyenler vb.) ve adı vergi listesinde olmayan ancak yüksek kar oranları ile çalışan kayırılmış şirketler.
Mevcut maliye politikası kayıtlı vergi mükelleflerinin üzerine yeni yükler bindirirken kayıtsızları göz ardı ettiği gibi kayırılmışlara yönelik yeni düzenlemelerle onları korumaya almakta.
Haftaya para politikası ve enflasyonu ele alacağız.
Okuma önerisi: Ömer Faruk Çolak, Ekonomide Masallar Gerçekler.