Geçen hafta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki Hazine ve Maliye Bakanlığı 2025 yılı bütçe görüşmelerinde TCMB’nin yükselttiği enflasyon tahminleri ve vergi yükü tartışmaları öne çıktı. TCMB Başkanı Fatih Karahan’ın 8 Kasım’daki enflasyon raporu sunumunda “Enflasyonun ana eğilimi öngördüğümüzden yavaş iyileşiyor.” diyerek açıkladığı yükseltilmiş enflasyon tahminleri bütçe hedeflerini daha şimdiden tartışılır hale getirdi. İki ay önce açıklanan OVP ile uyumlu olarak 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi (MYB) gelir ve gider tahminleri yapılırken yılsonu TÜFE enflasyonu yüzde 17,5 olarak hedef alınmıştı. Ancak, TCMB’nin, enflasyon tahminlerinin tamamını yukarı yönlü revize etmesiyle 2025 bütçe hedeflerinin sapabileceği daha bütçe görüşülürken konuşulmaya başlandı. 2024 enflasyon tahmini 3,9 puan artırılarak yüzde 44’e, yüzde 17,5 olan 2025 yılı tahmini de 3,5 puan artışla yüzde 21’e yükseltildi. Daha önce 2026 için tek haneli (yüzde 9) olan tahminin, yüzde 12’ye yükselmesiyle, tek haneli enflasyon hedefi de 2027’ye sarktı.
Vergi yükü tartışması
Hazine ve Maliye Bütçesi görüşülürken öne çıkan tartışma konularından biri de vergi yükü oldu. Mükellefler üzerindeki vergi yükünün ağırlığı ilgili değerlendirmelere karşı çıkan Bakan Mehmet Şimşek’in sözleri tartışmayı derinleştirdi. Şimşek şöyle dedi: “Toplam vergi yükü sıralamasında yüzde 20,8'le 38 OECD ülkesi arasında en düşük vergi yüküne sahip 3'üncü ülkeyiz. Vergi yükü ortalaması OECD'de yüzde 34, AB’de ise yüzde 41,2 seviyesindedir. Dolaylı vergi yükünün çok yüksek olduğu yönündeki kanaat de doğru değildir. Vergi sistemimizdeki temel sorun, dolaysız vergilerin yeterli düzeyde olmamasıdır.” CHP’nin Komisyon sözcüsü Rahmi Aşkın Türeli’nin OECD verileriyle ilgi şu sözlerini dikkatle not ettik: “Siz vergi yükünün OECD ülkeleri arasında en düşük seviyede olduğunu söylediniz ve temel sorununun da dolaysız vergilerin yeterli düzeyde olmaması dediniz. OECD’yle bir kıyaslama yaparken şunu yapmak lazım: Orada vergi yükünün en yüksek olduğu ülkeler İskandinav ülkeleri ama bunlar aynı zamanda kamu harcamalarının da en yüksek olduğu ülkeler, yani o ülkelerin kendi yapısı içinde vergi ve kamu harcamaları birbiriyle bağlantılı; bizde kamu harcamaları düşük.”
Türkiye’de bebek ve çocuk yoksulluğu ürkütücü boyutta
Tek haneli enflasyona yeniden ulaşma hedefi (yüzde 9) 2027’ye sarkarken enflasyonla mücadelenin zamana yayılması gelir dağılımı eşitsizliğinin en acı sonucu olarak bebek ve çocuk yoksulluğunu gündeme getirdi. OVP açıklandıktan sonra TEPAV mali izleme uzmanı Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz şu saptamayı yapmıştı: “Açıklanan OVP’de çocuk eşitsizliğiyle mücadeleye yönelik gerek bütçe programları özelinde (harcama ve vergi) gerekse yapısal reformlar alanında bir politika önerisi bulunmamaktadır. OVP’de bir anlamda çocuğun adı yok diyebiliriz.” Önümüzdeki dönemde ekonomide olası daralma (veya düşük büyüme), işsizlik oranlarındaki olası artış ve süre gelen hayat pahalılığıyla yoksulluk çizgisi sınırında olan riskli hanelerin yoksul tanımına girmesiyle yoksul çocuk sayısının daha da artması beklenebilir.
Yoksul çocuk sayısı 7 milyonun üzerinde
Çocuk yoksulluğuna yönelik TEPAV bünyesinde yayımlanan Ekrem Cünedioğlu ve Yağmur Uzunırmak çalışmasında da Türkiye’de çocuk yoksulluğunun kişi başına gelir baz alındığında artış eğiliminde olduğu ortaya konuluyor. Yaş gruplarına göre ayrım yapıldığında, 0-2 yaş bebekler ve 3-14 yaş çocuklarda yoksulluk oranı artış eğiliminde. 2017’de yoksul bebek oranı yüzde 36,8 iken 2022’de bu oran yüzde 41,4’e yükseldi. Yüksek enflasyonun hüküm sürdüğü 2017-2022 yılları arasında yoksul çocuk oranı ise yüzde 40,8’den yüzde 43,8’e çıktı. TEPAV çalışmasında, TÜİK, eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ı yoksulluk tanımı olarak kullanılmış. Buna göre, 2022 verilerinden 2023’te yayımlanan istatistiklere göre, 0-17 yaş grubunda 7,03 milyon çocuğumuz yoksulluk içinde yaşıyor. Yoksul çocuklarımızın oranı bizleri derin derin düşündürmesi gereken şekilde yüzde 31,3 olarak ölçüldü. Çalışmada, 2017’ye kıyasla artış eğilimi gözlenmekle birlikte, yaş gruplarına bakıldığında bazı gruplardaki artışın yüksekliği dikkat çekti. Yoksulluk hesabında eşdeğer hane fert geliri (hanelerde yaşayan kişi sayısının eşitlenerek fert geliri oluşturulması) yerine bir başka istatistiki tanım olan kişi başına gelir dikkate alındığında, medyan gelirin yüzde 60’ının altında yaşayan çocukların yoksulluk oranı yüzde 42,2 olarak hesaplanıyor. Yoksul çocuk sayısı ise 9 milyon 590 bin kişiye ulaşıyor.