Kendimiz ettik kendimiz bulduk. TÜİK’e göre 2023 yılını yüzde 64,8 düzeyinde bir enflasyon ile kapattık. İstanbul için İTO’nun hesapladığı enflasyon yüzde 74,9. ENAG ise yüzde 127,2 olarak ölçüyor 2023 enflasyonunu.
Para politikası bir saçmalamaya görsün. Çoğu şey çığırından çıkıyor. Birkaç sene önce enflasyona ilişkin yorum ya da haber yapanlar farklı ölçümlere değinmezlerdi. Sadece TÜİK’in açıkladığı enflasyon değerlerini kullanmak yeterli olurdu. Ne yazık ki yayınlanan istatistiklere güven sarsıldı. Bu güveni yeniden tesis etmek çok zor... Artık olmazsa olmaz bir yapısal reform gereği var. Şu: Bir an önce TÜİK’i bağımsız bir yapıya kavuşturmak. Bunu bir gecede değil, sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturup, enine boyuna tartıştıktan sonra gerçekleştirmek. İşe iyi tarafından bakarsanız, sonuçta görece çok kolay bir reform bu. Öyle kayıt dışı ekonominin üzerine gitmek gibi siyaseten yapılması çok güç bir iş değil. Bütün mesele “bakın biz yaptık oldu” kolaycılığına kaçmadan yapmak bu işi.
Enflasyon açısından bir başka sevimsizlik en azından Mayıs’a kadar yükselecek olması. Merkez Bankası’nın tahminlerine göre Mayıs’ta yüzde 75 civarına ulaşması söz konusu. Siyasetçi, ‘rasyonele dönüş’ kod adlı program uygulanmaya başlandıktan yaklaşık bir yıl sonra enflasyonun bırakın düşmesini, programın başladığı tarihe kıyasla çok daha yüksek bir düzeye çıkmasına tahammül eder mi?
Ederse ve mevcut program -hiçbir yapısal reform adımı taşımasa da- sürdürülürse, yılın ikinci yarısında işler daha kolay. Birincisi, malum, ‘baz’ etkisi devreye girecek. Geçtiğimiz Temmuz’da yüzde 9,5 ve Ağustos’ta yüzde 9,1 olan aylık enflasyonlar yerine çok daha düşük aylık enflasyonlar devreye girecek; böylece yıllık enflasyon düşecek. Bir ölçüde Haziran ve Eylül ayları için de geçerli olacak baz etkisi.
İkincisi, dış koşullar enflasyonu düşürmek açısından olumlu yönde gelişiyor. ABD Enerji Ajansı, Brent ham petrol fiyatının 2024 ortalamasının hemen hemen 2023 ortalaması düzeyinde kalacağını öngörüyor. Öte yandan Fed ve ECB gibi önemli büyük merkez bankalarının faiz artırma süreci sonlandı, bir süre sonra faiz düşürmeye başlayacaklar. Bizim gibi ülkelere sermaye girişinin artması imkânını sağlayacak söz konusu faiz politikası. Elbette ekonomi politikasında saçmalamayan ülkeler için geçerli olacak bu imkân. Bu koşullar altında Merkez Bankası bir süredir sürdürdüğü artış oranı sabit kur politikasını liradaki reel değerlenmeyi sınırlı tutacak biçimde devam ettirebilir.
Söz konusu gelişmeler, enflasyonu Mayıs gibi ulaşacağı zirve noktasından 2024 sonu için tahmin edilen düzeye ulaştırma yolunda önemli katkı sağlayacaklar. Ama iç talep artışının da yardımcı olması gerekir. Yine çılgın bir kredi artışı pompalanırsa, onu izleyecek talep artışı ile hem mal ve hizmet üretenlerin kâr oranlarını rahatça yükseltmeleri hem de döviz kuru kontrolünün elden kaçması tehlikesi var. Her ikisi de enflasyonu yükseltici unsurlar. Kurun kontrolden çıkma tehlikesi, kredi artışının ekonomi politikasında U-dönüşünün başladığı anlamına gelmesinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla, özellikle seçim öncesinde kredi musluklarının sonuna kadar açılmaması şart. Yetmez, politika faizini düşürmekte de acele etmemek gerekir.