Merkez Bankası’nın politika faizi ağırlıklı tahminlere uyumlu olarak 5 puan artırılarak yüzde 30’a yükseltildi. Böylece politika faizi hazirandan itibaren dört toplantıda 21.5 puan artırılmış oldu.
Öncelikle şunu vurgulamak isterim. Ben Merkez Bankası'nın faizi tümüyle bağımsız bir şekilde belirleyebildiği kanısında olmadığım için “Merkez Bankası’nın faizi şuraya çıkarıldı-indirildi” demeyi tercih ediyorum. Merkez Bankası buna itiraz eder ve “Hayır, faizi biz dilediğimiz gibi ve gerekli gördüğümüz ölçüde artırıyoruz” derse o zaman şu basit soruyu sorarım:
“Hazirandan temmuza ne değişti de artışı 6.5 puandan 2.5 puana indirip sonra ağustosta bu kez 7.5 puana çıkardınız?”
Bu başka bir konu ama çok önemli olmakla birlikte bugünün konusu bu değil.
Ne amaçlanıyor, ne olabilir?
Faiz 5 puan artırılıp yüzde 30’a yükseltildi...
Peki, ne amaçlıyoruz şimdi bu artışla?
Önceliğimiz enflasyonla mücadele mi, yoksa yabancı girişini sağlamak mı?
Sora sora ilerleyelim... Enflasyonla mücadele için yüzde 30 yeterli bir oran mı? Buna evet demek mümkün mü?
Merkez Bankası geçen ay olduğu gibi bu ayın PPK metninde de enflasyonun yıl sonunda enflasyon raporundaki tahmin aralığının üst sınırına yakın seyredeceğini belirtiyor. O üst sınır yüzde 62. Hem zaten OVP’de yer alan tahmin yüzde 65. Kaldı ki yüzde 65’in de aşılacağı ve gerçekleşmenin yüzde 70-75 arasında olacağı tahmini ağır basıyor.
Şimdi aynı soruyu tekrar edelim; bu enflasyonla yüzde 30 faiz uyumlu mu, bu faiz yeterli mi?
“Daha yıl sonuna kadar üç toplantı var, faiz daha da artırılabilir” diyenler çıkacaktır. Acaba Merkez Bankası da öyle mi düşünüyor? Kim bilir...
O zaman sormazlar mı, “Temel amaç enflasyonu arkadan takip etmek mi, yoksa amaç enflasyonu önleyecek faizi belirlemek mi” diye...
Ve yine sormazlar mı, “Madem enflasyon çok hızlı gidiyor, agresif bir faiz artışı daha iyi olmaz mıydı” diye... Biz şimdi arkadan bakıyoruz:
“Enflasyon arttı mı, hadi faiz artıralım!”
Dolayısıyla bu faiz oranı enflasyonla mücadele anlamında işe yarar ama çok az işe yarar!
Döviz girişi yaşanabilir
Diğer amaca, yurt dışından döviz çekme çabasına gelince...
Bu faiz artışı o anlamda işe yarayacak etki doğurabilir.
Hep vurguluyoruz ya, yabancı gelirken ve alırken kazanmak ister.
Gelirken kazanmanın temel koşulu olan görece yüksek kur gerçekleşti sayılır. Seçim öncesiyle kıyaslanırsa yüzde 40’ı aşan bir kur artışı var.
Şimdi yapılması gereken ve aşama aşama yapılan yabancıya alırken kazanma olanağı verecek faiz artışı.
Hazine'nin borçlanma faiziyle politika faizinin paralel gittiğini varsayarsak 100 lira nominal bedelli bir kamu borçlanma kağıdının temmuz ayında yüzde 17.5 faiz üstünden 85 lira olan satış fiyatı, şimdi yüzde 30 faizle 77 liraya indi.
Dünkü faiz kararından sonra dolarda da yüzde 0.5’e yakın bir artış yaşandı. Bir yandan kur artışıyla gelirken kazanmak, bir yandan faiz artışıyla alırken kazanmak...
Yabancıların portföy yatırımlarında önümüzdeki dönemde bir miktar kıpırdanma görebiliriz.
Gerçek doğrudan yatırım ise öyle bugünden yarına, hatta bu yıldan seneye olacak bir gelişme değil; biz varlık satışını doğrudan yatırım sayar avunuruz.
Aydan aya değişen ne ki faiz artışında zikzak çiziliyor?
“Politika faizi, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirlenecektir. Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir.”
Bu ifade Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun dünkü toplantısından sonra yapılan açıklamadan alındı.
Söz konusu ifade, noktasına virgülüne kadar aynı olmak kaydıyla ağustos ayı PPK açıklamasında da vardı.
Aynı ifadeye temmuz ayı açıklamasında da yer verilmişti. İki cümleden oluşan o bölüm, haziran ayı PPK metninde de büyük ölçüde aynı şekilde yer almıştı. En azından içerik ve verilmeye çalışılan mesaj aynıydı.
Yeni ekonomi yönetimi dört PPK toplantısı yaptı ve faiz sırasıyla 6.5 puan, 2.5 puan, 7.5 puan ve 5 puan artırıldı.
Amaç belli ve hep vurgulanıyor:
-Enflasyonun ana eğilimini gerileteceğiz.
-Enflasyonu yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacağız.
-Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırmaya devam edeceğiz.
Yüzde 5 bizim aylık hedefimiz!
Enflasyonda yıllık yüzde 5 hedefinin hangi yıl gerçekleşmesinin öngörüldüğüne ilişkin elimizde herhangi bir veri yok ama bu oranın en azından 2026 sonrasında beklenmesi gerektiğini biliyoruz. Çünkü 2026’da öngörülen Enflasyon yüzde 8.5. Demek ki yüzde 5’e ilişkin en erken yıl 2027.
Amaç böylesine net olarak ortaya konuluyor ama vade çok uzun; en erken 2027. Bizim şu sıralar hedefimiz zaten aylık enflasyonu yüzde 5’e indirebilmek. Yıllık yüzde 5 hedefinden o kadar uzağız ki...
Ama en azından kontrolden çıkmış görünen artışın durdurulması amaçlanıyor. Elbette bu yapılmalı...
Yapılmalı da, hedef aynıyken Türkiye’de aydan aya ne değişiyor da dört toplantıda dört faiz artırımı ve dört farklı oran görüyoruz?
Faizi niye zikzak çizerek artırıyoruz; bilen var mı? Hadi haziranda 8.5’te kalınamazdı ve bir artış gerekiyordu, adeta düz hesap yapalım dercesine 15’e çıkıldı.
Temmuzda nasıl görece bir iyileşme gördük ki artışı 2.5 puanda tuttuk?
Temmuz, faiz artışını hızla aşağı çekecek kadar iyiydi de ağustosta nasıl bir tehlike sezildi de birden 7.5 puan artış tercih edildi?
Peki eylül ayı; ya ağustosa göre daha iyi durumda olmalıyız ya da gidişat daha iyi görülüyor ki bu kez artış tercihi 5 puan oldu.
Eylül enflasyonu görece düşük bekleniyor
Eylül için hemen şu savunma gündeme gelecektir: (PPK açıklamasından)
“Son dönemde etkili olan ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar ile vergi düzenlemelerinin enflasyona önemli ölçüde yansıdığı ve aylık enflasyonun ana eğiliminde düşüşün başlayacağı değerlendirilmiştir.”
Belli ki Merkez Bankası da eylül ayında temmuz ve ağustosa göre daha düşük bir enflasyon bekliyor. Zaten gidişat da bunu gösteriyor. Bu köşede dün yer alan yazımda aynı konuya değinmiş ve eylül ayı oranının yüzde 5’i aşmayabileceğini dile getirmiştim.