Onlarca değil, yüzlerce, belki daha da fazla kez enflasyon hakkında yazdım, bir o kadar da toplantılarda, daha az sayıda üniversitelerde, panellerde konuştum, üzerinde en çok çalıştığım iktisat konularının başında gelenlerden biri enflasyon oldu.
İktisatçı açısından bakınca; ekonominin karşılaştığı olgulardan biri. Sadece bir olgu, ama algı değil. Yaşamsal açıdan bakınca hani neredeyse “Bu enflasyona yürek dayanmaz” dedirten cinsten önemli bir sorun.
Günümüzün sayısal değerlerini de katarak uluslararası platformlarda konuya bir defa daha bakalım.
Bu defa komşudan başlayalım. Onlar yakın geçmişte çok sıkıntı çektiler. Birkaç yılını aralıklı olarak yerinde yaşayarak da gördüm. Bu yıl Yunanistan 1994’ten beri çift haneli enflasyonun en üst düzeyine en hızlı erişen AB üyesi ülke konumuna geldi. Yunanistan istatistik kurumu bunu %10,2 olarak ilan eti. Yunan ekonomisi telâşlandı. Doğal. Henüz tam atlatamadılar…
Enflasyonun %10'u aşmasıyla Yunanistan, Euro Bölgesi'nde Bulgaristan (%10,5), Slovakya (%10,9), Hollanda (%11,2), Çek Cumhuriyeti (%11,9), ardından resmi enflasyonun çift hanelere ulaştığı dokuzuncu ülke oldu. Listede Polonya (%12,3), Letonya (%13,2), Litvanya (%16,6) ve Estonya (%19). da var…
AB’ye göre liste ve enflasyon oranları çok ciddi. Bize göre ise bu oranlar kısa vadede ulaşılmasına çalışılan hedefler, hayaller mertebesinde. Halk arasında teselli amaçlı olarak derler ya; “Senin şikâyet ettiklerin başkalarının erişmeye çalıştığı hayaller”
Financial Times'ın bu hafta bildirdiğine göre, tüketici fiyat artışı AB ülkelerinin en az üçte birinde çift haneli rakamlara ulaştı ve en şiddetli artış Baltık bölgesinde görüldü. Bu da savaş nedenli olarak doğal karşılanmalı…
FT, tüm bu ülkelerdeki fiyat artışının Rusya Federasyonunun Ukrayna'ya yaptığı askeri operasyonundan etkilendiğini ve enflasyonun her ülkenin Rusya'ya olan enerji bağımlılığıyla orantılı olduğunu söylüyor. Bu esasen son derece de gerçekçi bir yaklaşım olarak kabul gördü. Bitcoin yönetimi Avrupa’da 1,2 milyon nüfusun çift haneli enflasyonu yaşamaya başladıklarını ifade ediyor. Kısa yoldan RF’nun doğal gaz kaynaklarının savaştan etkilenmesinin başta EU olmak üzere birçok ülkeyi etkisi altına alacağı kesinleşmiştir.
Şöyle de demek mümkün (mü?)
Enflasyon, bireysel satınalma gücünü sessizce (sinsice) öldürür.
Geçtiğimiz hafta analiz yapanlar ve ekonomistler ABD’ ye gelecek olan yükselen enflasyonu tartışıyorlardı. Evet, Yellen yönetimi ve Powell, enflasyonla mücadelede şimdilik faiz enstrümanını küçük oranlardaki artışlarla kullanarak enflasyonun en azından hızlı artışına direniyor. FED’i köşeye sıkışmaktan kurtarmaya çalışıyorlar. Bunu görüyoruz, izliyoruz.
Aşağıda bir tabloda yer alan Enflasyonun gösterimi var:
Tabloyu çarpıcı özelliği için yazımın içine aldım. 1913 yılında $20,00 ödenmek suretiyle satın alınan falanca ürünün, 2021 yılında karşılığı $528,45 oluyor ki bu durumda kümülatif enflasyon % 2.542,2
Sadece gençler için değil, hepimiz için çok çarpıcı sayılar…
Buyurun bir enflasyon tablosu daha;
(Tabloları yabancı kaynaklı bir kitaptan aldığım için İngilizce yazılı sütunlar var, ama herkesin anladığı kelimeler oldukları için çevirmeye gerek duymadım.)
Sonuç itibariyle enflasyon hem iktisatta, hem de hayatın içinde olan çok önemli bir ekonomi olgusudur. Fiyat artışlarının sürekli olması durumunu en iyi anlatandır. Süreklilik ve fiyat artışı.
Peki, çözüm?
Alternatifli olarak elbette var.
Nasıl?
- Enflasyona giden yola girmemek,
- Enflasyona giden yola girilmişse, çıkmaya çalışmak, çıkarken az hasar almak,
- Enflasyonu tek haneli bir düzeyde sabit tutabilmek için ekonomik önlemleri almak,
- TCMB bağımsız çalışmasını sağlamak, müdahalelere asla izin vermemek,
- Mali Politikaları (Para Politikası) en başından uygulamak ve kurumsal davranmak,
- Enflasyon, faizi kur ilişkisini aynı mesafede korumak,
- Enflasyona girilmişse, bunu kabullenerek yapılması gerekenleri derhal yapmak,
- vd…
İlk sağlanması gereken husus; “GÜVEN”dir ve asla kaybedildikten sonra tam olarak kazanılamaz. Böyle olsa ki böyledir, kazanabileceği kadarını kazanmak kurtuluşun bir aşamasıdır. Olmazsa gidiş yönü; hiper enflasyon ve resesyon dur.
Hemen ikinci husus; eğitimli ve yetenekli, deneyimli bir ekibin iş başına getirilmesi ve uygulamalarda onlara yardımcı olmak. Bu noktadan itibaren çok daha uluslararası iştiraklerin katılımıyla çözüm aramak daha uygun olacak. Örneğin IMF ile görüşmek, uygun koşullar varsa bunlar üzerinde çalışmak.
Artık, “ IMF düşmanımızdır, IMF’ye teslim olmayacağız” hamaseti yerine çok daha gerçekçi, profesyonel yollardan çözüm arayışlarında bulunmak şarttır. Bütün dünyada IMF ile standby sözleşmesi yapmak, iktidar partisini veya koalisyonlarını zorlar, muhalefet partilerine seçim kozu verir. Ama kredilendirme iyi çalıştırılırsa da sonuç alınır.
Esasen konuyu bu noktaya getirmemek lazım. IMF, adında da geçtiği gibi uluslararası bir kredilendirme kuruluşudur. Türkiye 1947 yılında üye olmuştur. Eğer başvuruda bulunursanız, görüşmeler neticesinde kredilendirme konusu IMF’de onanırsa, IMF ile kredi talebi sahibi ülke ayrıntıları görüşürler. Konu zordur. Anlaşma yapmak kadar, uymak da, o denetimleri karşılamak da zordur. Ama ortada kredi veren ile alan arasında bir uluslararası standby sözleşmesi vardır. IMF sözleşmesi kredi alan için zor olsa da orta vadede çözüme giden yollardan en çok kullanılanıdır.
Daha iyimser Enflasyon yazıları yazmak umuduyla… Nasıl olsa daha çok yazacağız hepimiz…