Merkez Bankası’nın politika faizi tahminler doğrultusunda yüzde 47,50’den yüzde 45’e indirildi. Bir sürpriz yok. Para Politikası Kurulu’nun şubatta toplantısı olmadığına göre bir sonraki toplantının yapılacağı 6 Mart’a kadar faiz yüzde 45 düzeyinde uygulanacak.
Politika faizinin yüzde 45 olarak belirlenmesiyle gecelik borçlanma ve borç verme faizi de yüzde 43,5 ve yüzde 46,5 oldu.
Söylem ne kadar değişti?
Para Politikası Kurulu açıklamasında artık ezberlediğimiz bir ifade vardı; neyse ki bu ifadeye bu kez yer verilmedi. Neydi o:
“Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir.”
Görüyoruz ki Merkez Bankası artık aylık enflasyonun ana eğilimine bakmayacak.
Merkez Bankası enflasyon beklentilerinin öngörülen tahmin aralığına yaklaşmasını da gözetmeyecek.
Peki Merkez Bankası neye bakacak?
“Enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir.”
Kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı!
İyi de var mı bunlar şimdi?
Herhalde var, faiz düşürüldüğüne göre!
Tabii ki hemen şu görüş dile getirilebilir:
“Faizi indirdik ama bu sıkı para politikası duruşundan vazgeçildiği anlamına gelmez.”
Merkez “Aylık” demekten niye vazgeçti?
Biraz önce de belirttim. Merkez Bankası aylar boyunca aylık enflasyonun seyrine dikkat çekti.
Bu kez aylık enflasyon vurgusu yok.
Nasıl olsun ki?
En azından ocak ayında yüksek bir enflasyon geleceğini tabii ki Merkez Bankası da biliyor. Zaten PPK açıklamasının ilk paragrafında buna vurgu yapılmış:
“Öncü veriler ocak ayında öngörülerle uyumlu bir artışa işaret etmektedir.”
Ne kadar yuvarlak bir ifade!
“Öngörülerle uyumlu bir artış...”
Kaç ola ki bu artış?
Ya da öngörülerle uyumlu her oran faiz indirimine elverecek bir artış anlamı taşımayacağına göre demek ki ocak ayı artışı Merkez Bankası için “makul” bir düzeyde gelecek.
Geçenlerde Merkez Bankası’nın enflasyon tahmini yaparken kullandığı ifadeden kopya çekerek tahminimi yazmıştım:
“Ocak ayı enflasyonu orta noktası yüzde 5 olmak üzere yüzde 4,5 ile yüzde 5,5 arasında gelebilir.”
Kamuoyundaki genel tahminler de bu yönde.
Şimdi ocak ayındaki artış yüzde 5 dolayında olursa, bu “öngörülerle uyumlu” bir artış mı sayılacak; herhalde!
Bu arada ocak ayında öngörülerle uyumlu bir düzeyde beklenen artışın görece yüksek olacağı zaten hemen bir sonraki cümlede örtülü biçimde itiraf ediliyor:
“Bu gelişmede, zamana bağlı fiyat belirleme ve geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi yüksek hizmet kalemleri öne çıkmaktadır.”
Ve “Korkuyorum senden” cümlesi!
Kim, kimden mi korkuyor?
Korkulan belli; enflasyon!
Korkan kim; bu cümleye göre Merkez Bankası!
Cümle ne; “Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları iyileşme eğilimi sergilemekle birlikte, dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam etmektedir.”
Bu kaygı aralık ayındaki PPK metninde de dile getirilmiş ama faiz yine indirilmişti. Bu ay da durum değişmemiş; aynı kaygı yine var ama faiz yine indirilmiş.
“Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları iyileşiyormuş ama yeterli değilmiş ve risk unsuru olmaya devam ediyormuş!”
Enflasyondan korkulduğu halde faiz indiriliyor; ilginç!
Peki bu risk unsurunun varlığını öncelikle faiz indirimi körüklüyor olabilir mi? İlk yanlış adım, faiz indirimi mi acaba?
Ya da “Maliye politikasının artan eşgüdümü de bu sürece önemli katkı sağlayacaktır” ifadesi aslında “Maliye politikasından henüz kayda değer bir katkı gelmiyor” itirafı mı ve bu yüzden mi beklentiler iyileşmiyor ve enflasyon riski devam ediyor?
Kalıcı düşüş ne demek?
Merkez Bankası enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı duruşun korunacağını söylüyor ama kalıcı bir düşüşün söz konusu olmadığını da diğer satırlarda itiraf ediyor.
Piyasanın beklentileri denilse, oranlar bir tek piyasa katılımcıları anketine verilen yanıtlara göre iyi. Bu ankete göre 2025 sonu enflasyonu yüzde 27 düzeyinde bekleniyor. Reel sektörün beklentisi yüzde 48, hanehalkının yüzde 63 düzeyinde.
Merkez Bankası faizi aşağı çekmeye devam etmekle bir anlamda “Ben kendi tahminim olan yüzde 21’e bakarım, başkalarının ne düşündüğü beni ilgilendirmez” mi diyor?
İyi de başkaları niye böylesine farklı oranlar düşünüyor acaba, onları böyle düşünmeye iten ne?