Enflasyon endişeleri piyasalar açısından önemini koruyor

Yeşim SARIŞEN YAPI KREDİ YATIRIM

Küresel piyasalarda jeopolitik riskler, yüksek enflasyon, büyüme endişeleri ve merkez bankaları politikaları takip edilen ana konu başlıkları olmaya devam ediyor. Büyümede yavaşlama ve parasal sıkılaşma endişeleri eşliğinde satış baskısı altında kalan ve riskli varlık sınıfında yer alan hisse senetlerinde, tepki denemeleri ardından zayıf eğilim etkisini sürdürüyor. Mayıs ayındaki FOMC toplantısında FED’in sözlü yönlendirmesi doğrultusunda, henüz sıkılaştırma sürecinin sonuna gelinmediği konusunun öne çıktığını, beklenenden güçlü gelen ABD Nisan ayı enflasyon verilerinin ise FED’in agresif tutumunu devam ettireceğini ve dolayısıyla da büyüme endişelerine, hisse senetlerindeki satış baskısına destek olduğunu takip etmiştik. Kısacası yatırımcılar büyüme endişeleri, jeopolitik riskler ve merkez bankaları politikalarıyla ilgili çelişkili gelişmeleri hazmetmeye çalışırken volatilitenin de yüksek kaldığını takip ediyoruz. Örneğin küresel risk barometresi olarak da izlenen S&P500 endeksi geçen hafta yüzde 3 düşüşle 2001 yılından bu yana ilk kez art arda yedi haftalık düşüşe işaret etti. Özellikle Çarşamba günü endekste 2020’den bu yana en büyük bir günlük düşüş yaşandı. Cuma günü, bu yıl başlarında gördüğü zirve seviyeden yüzde 20 civarı bir gerilemeye işaret ediyordu. Yeni haftada aşırı satım bölgelerinden tepki denemelerinin etkili olduğu piyasalarda Snapchat'ten gelen karlılık ve gelir uyarısı, büyüme endişelerine destek olan PMI ve konut gibi bazı zayıf ABD verileri soru işaretlerine neden oldu ve riskli varlıklardaki zayıf eğilime destek oldu. Benzer şekilde, geçen hafta artan maliyet baskılarına vurgulayan Target ve Walmart gibi şirketlerden gelen açıklamalar, perakendecilerden gelen zayıflama sinyalleri de dikkat çekiciydi.

Önümüzdeki döneme baktığımızda, Rusya-Ukrayna ile ilişkili risklerin gündemde kalmaya devam edeceğini öngörüyoruz. Daha uzun süre yüksek kalması beklenen enflasyon ve ayrıca büyüme, yani artan stagflasyon riskleri eşliğinde merkez bankalarından gelecek politika mesajlarının önemli olmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Bu doğrultuda da 9 Haziran’daki Avrupa Merkez  Bankası (ECB) ve 15 Haziran’daki FED FOMC toplantıları, kısa vadede piyasalar için en önemli gündem konularından biri olacak. Bilindiği üzere bu yıl piyasalar, Merkez Bankası hareketlerini oldukça agresif bir şekilde fiyatladı. Daha şahin FED beklentileriyle birlikte dolar endeksi son yirmi yılın zirvelerini, ABD 10 yıllıklarının son üç yılın en yüksek seviyelerini test ettiğini gördük. FED ve ECB, BoJ gibi merkez bankaları arasındaki politika ayrışması, dolar lehine hareketin devam etmesine katkıda bulundu. Son fiyatlamalara baktığımızda FED'in şahin duruşu enflasyon beklentilerini kontrol altında tutmaya yardımcı oluyor gibi görünüyor. Enflasyon beklentisini yansıtan 10 yıllık breakeven oranlarındaki gerileme dikkat çekiyor.

Son dönemde güçlenen resesyon endişelerine rağmen enflasyon endişeleri piyasalar açısından önemini koruyor. ABD’de en son açıklanan TÜFE verisinde hem manşet hem de çekirdek TÜFE’deki geri çekilme enflasyonda tepe beklentilerine destek olabilecekse de, FED’in Haziran ve Temmuz ayında 50 baz puan faiz artışı tartışmalarına destek olduğunu görüyoruz. Devam eden tedarik zinciri sorunları, hizmet fiyatlarının ivme kazanması ve fiyat baskılarının geniş olması, enflasyonda beklenen düşüşün uzun ve yavaş olacağına işaret ediyor olabilir ve FED'in faizleri hızlı artırması gerekebileceği görüşlerini destekliyor.

FED’den gelen mesajlarda da önümüzdeki iki toplantıda, 50’şer baz puanlık faiz artışına yönelik mesajların devam ettiğini görüyoruz. Örneğin FED Başkanı Jerome Powell, ekonomide gidişatın beklendiği şekilde olması halinde, Haziran ve Temmuz aylarında 50’şer baz puanlık faiz artışlarının uygun göründüğünü yineledi. Powell, enflasyonda açık ve ikna edici bir düşüş yaşanana kadar faizleri artıracaklarını, FED’in faizleri nötr kabul edilen seviyenin üstüne yükseltme konusunda tereddüt etmeyeceğini belirterek sıkılaşmanın rahatsızlık yaratabileceğini söyledi.

Ancak bizim, çok daha büyük ve kredi piyasalarını da kapsayan bir satış dalgasıyla birlikte FED’in çıktığı yoldan sapacağı ve havlu atacağı yönündeki görüşümüz hala devam ediyor. S&P500'de 3. çeyrekte 4400-4500 seviyelerini aşması muhtemel olmayan bir karşı trend rallisinin ardından, yeni dipler göreceğimiz yeni bir düşüş dalgası olmasını bekliyoruz. Bu doğrultuda Atlanta FED Başkanı Raphael Bostic’ten gelen, FED’in faiz artışlarına ara vermesine ilişkin ilk açıklamanın da dikkat çekici olduğunu düşünüyoruz. Bostic, Haziran ve Temmuz’da, FED’de üzerinde konsensus sağlandığı anlaşılan 50’şer baz puanlık faiz artışlarının ardından Eylül ayında faiz artışlarına ara vermenin mantıklı olabileceğini söyledi. Ayrıca yüksek enflasyon FED’in agresif tutumunu desteklese de, orta vadeli enflasyon görünümünde sınırlı da olsa gevşeme işaretleri var. İşgücü piyasasında enflasyonist baskıların yavaşladığına dair bazı belirtiler bulunuyor. İşgücü katılımında toparlanma görülüyor ve ücretlerde sınırlı da olsa daha ılımlı bir görünüm var. Ayrıca öncü sinyaller görebileceğimiz ABD konut piyasasının tepe yaptığına dair bazı emareler mevcut. Son açıklanan zayıf konut verileri, bu görünüme destek oluyor. Fiyatlar ve mortgage faizlerindeki yükseliş ve piyasaya daha fazla arz geleceğine dair beklentiler, konut sektöründe yavaşlama olasılığını artıyor. Konut sektöründeki yavaşlamanın, FED'in faiz oranları görünümünü yeniden değerlendirmesi için tetikleyici olabileceğini düşünüyoruz. Bu doğrultuda da bu hafta açıklanacak ve tüketim harcamalarına sinyaller üretecek olan kişisel harcamalar verisini takip edeceğiz. Verinin güçlü gelmesi, büyüme endişelerini hafifletebilir. Ayrıca, Cuma günü açıklanacak ve enflasyonda tepe görünümünü teyit edip etmeyeceğini izleyeceğimiz çekirdek PCE verisi de önemli olabilir. 

Avrupa tarafında ise Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde’ın açıklamalarının önemli olduğunu düşünüyoruz. Piyasada, Temmuz’da 25 baz puanlık faiz artışı beklentileri öne çıkarken, Ocak ayından önce aynı oranda en az iki ilave faiz artışına gidebileceği de gündemde. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde, bu hafta muhtemelen temmuz ayından itibaren faiz oranlarını artırmaya başlayacaklarını ve negatif faizden Eylül sonuna kadar çıkabileceklerini, enflasyonun orta vadede yüzde 2 seviyesinde istikrar kazandığının görülmesi halinde faizin daha da artırılabileceğine işaret etti.

Tüm yazılarını göster