Dr. İsmail PAMUK-Yeminli Mali Müşavir
Son zamanlarda verginin ana gündemi enflasyon düzeltmesi. İlk olarak 2003 ve 2004 yıllarında uygulanan enflasyon düzeltmesi, yaklaşık yirmi yıl sonra istenmeyen bir misafir gibi görkemli bir sessizlik ve sorgusuz bir kabullenişle hayatımıza tekrar dâhil olmuştur.
Enflasyon düzeltmesi, paranın satın alma gücündeki değişmeler nedeniyle gerçek durumu ifade edemeyen mali tabloların, gerçek durumu ifade eder hale gelmelerini sağlamak üzere düzeltme işlemine tabi tutulması şeklinde tanımlanmaktadır. Enflasyon düzeltmesinin amacı ise; mali tabloların yüksek enflasyonun etkisinden arındırılması ve böylece vergileme üzerindeki enflasyondan kaynaklanan olumsuzlukların giderilmesini temin etmektir. Konuya ilişkin açıklamalar 555 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu (VUK) Genel Tebliğinde yapılmış, 165 Sayılı VUK Sirkülerinde ise örneklere yer verilmiştir. Her vergisel konuda olduğu gibi, bu konu da detaylara girilmeden önce; düzenlemenin temel esaslarının, konuluş amacı ile doğuracağı muhtemel sonuçların tartışılması önemli ve gereklidir.
VUK’un geçici 33’üncü maddesi uyarınca; 31/12/2023 tarihli mali tablolar, enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşup oluşmadığına bakılmaksızın enflasyon düzeltmesine tabi tutulur. Yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farkı geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilir. Bu şekilde tespit edilen geçmiş yıl kârı vergiye tabi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez. Bu düzenlemelerin anlamı; 2023 yılına ilişkin enflasyon düzeltmesinin vergisiz olacağı, bir başka ifadeyle vergisel etki meydana getirmeyeceğidir.
Esasen mesele de bu noktadan sonra başlamaktadır. Zira enflasyon düzeltmesi, 2024 ve müteakip dönemlerde (geçici vergilendirme dönemleri dâhil olmak üzere) gelir veya kurumlar vergisi matrahlarını etkileyerek vergisel sonuç meydana getirecektir. Bahsedilen vergisel etki her mükellefin bilançosuna göre farklılık arz edecektir. Bununla birlikte enflasyon düzeltmesi genel olarak; parasal olmayan aktif varlıkları (stok, bina, makine gibi), parasal olmayan pasif varlıkları ile özkaynaklarına göre nispeten güçlü olanlar için matrah artırıcı, tersi durumda ise matrah azaltıcı etki doğuracaktır.
Örneğin 15/01/2024 tarihinde 1.000.000-TL tutarında ticari mal satın alan bir mükellef, bu ticari malı 31/03/2024 tarihinde (ilk geçici vergi dönemi) henüz elden çıkarmamışsa ve 2024 yılının ilk geçici vergi döneminde düzeltme katsayısının da 1,15 olduğu varsayılırsa, stok değeri 31/03/2024 tarihinde 1.150.000-TL olacaktır. Bu halde sadece söz konusu ticari malın matraha etkisi (1.150.000 - 1.000.000=) 150.000-TL olarak gerçekleşecek ve bu tutarın vergisi ödenecektir. Konu, elbette bu kadar basit olmamakla birlikte bahsedilen şekilde temellenmektedir. Örnekteki ticari mal ikinci geçici vergi döneminde 03/05/2024 tarihinde 1.200.000-TL satılırsa, 31/03/2024 tarihinde enflasyon düzeltmesinde kaynaklanan 150.000-TL’lik tutar maliyete ekleneceğinden, satış kârı (1.200.000 - 1.150.000=) 50.000-TL olacaktır. Örnekten anlaşılacağı üzere, enflasyon düzeltmesi yapılsa da yapılmasa da satıştan elde edilen kâr toplamda 200.000-TL’dir. Ancak enflasyon düzeltmesi yapıldığı durumda, söz konusu kârın 150.000-TL’lik kısmı 2024 yılının birinci geçici vergi döneminde beyan edilip vergisi ödenecektir. Enflasyon düzeltmesinin yapılmaması durumunda ise kârın tamamı 2024 yılının ikinci geçici vergi döneminde beyan edilip vergisi ödenecektir.
Bu açıklamalara göre; enflasyon düzeltmesi örnekteki gibi durumlarda, bir nevi peşin vergiye dönüşmektedir. Hatta bu vergiyi, enflasyon vergisi şeklinde adlandırmak mümkündür. Zira aktifte bulunan; stok, arsa, arazi, fabrika binası, makine, tesis, demirbaş gibi iktisadi kıymetlerin enflasyon nedeniyle artan değerleri üzerinden vergi salınmaktadır.
Böylesi bir durumda; bir verginin kaynağının enflasyon olup olamayacağı, bu verginin Anayasanın mali güce göre vergilendirme, mülkiyet hakkı gibi ilkelerine uygunluğu, evrensel vergilendirme ilkeleri ve konuluşundaki amaç ile örtüşüp örtüşmediği hususları öncelikli tartışma konusu olmalıdır. Bu tartışma konularını olumlu bir sonuçla bitirmek mümkün görülmüyor. Ayrıca ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik konjonktürün, vergili enflasyon düzeltmesine uygun olmadığı da izahtan varestedir. Diğer yandan bu tartışma konularının genişletilmesi mümkün ve memnuniyet vericidir. Tenkit eden çözüm sunmakla da mükellefse, bizim önerilerimiz şu şekildedir:
1-2023 yılına ilişkin vergisiz enflasyon düzeltmesi yapılmalı, 2024 ve müteakip dönemlerde vergili enflasyon düzeltmesi yapılmamalıdır.
2-Vergili enflasyon düzeltmesi mutlaka yapılacaksa, mükellefin tercihine bırakılmalıdır. İsteyen enflasyon düzeltmesini yapar ve çıkması halinde vergisini öder, istemeyen yapmaz.
3-Vergili enflasyon düzeltmesi mutlaka yapılacak ve mükellefin tercihine bırakılmayacaksa; bu işlemden kaynaklanan vergi için indirimli bir oran belirlenmelidir. Nasıl ki Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32’nci maddesi uyarınca; ihracatçılara % 5, imalatçılara % 1 oranında indirim yapılıyorsa, enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kazançlar için de bu yönde bir uygulama yapılmalıdır.
Diğer yandan enflasyon düzeltmesi mutlaka yapılacaksa, geçici vergi dönemlerinde değil, bir kez olmak üzere sadece yılsonlarında yapılmalıdır.
4-Yazının ilk kısmında belirtildiği üzere, enflasyon düzeltmesine ilişkin açıklamalar 555 Sıra No’lu VUK Genel Tebliğinde yapılmıştır. Tebliğ aşırı derece yorucu, uzun ve detay içermektedir. Sahadan yansıyan en önemli tepki ise anlamakta çekilen güçlükle ilgilidir. Konu hakkında en azından bundan sonraki düzenlemeler basit ve anlaşılır bir şekilde kaleme alınmalıdır.
2024 yılının birinci geçici vergi beyan dönemi olan Mayıs 2024 döneminde vergili enflasyon düzeltmesinin başlamasıyla birlikte, yazının ilk kısmında zikredilen görkemli sessizliğin çok hızlı bir şekilde bozulması muhtemeldir. Umarız ki enflasyon düzeltmesi “kırk satır mı, kırk katır mı?” hikayesine dönüşmez.