Ekim ayı ile birlikte 2024 yılının son çeyreğine girdik. Enflasyonla mücadele adına kazanılmış bir cephe henüz yok. Bu ana kadar olan geçtiğimiz yıl TÜİK tarafından gerçekleştirilmiş finansal mimarinin meyvelerini toplamak oldu. Yani enflasyonda iyileşme dediğimiz aslında 2023 yılı Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarının yüksek gelmesinden kaynaklanan baz etkisiyle bir düşüş.
Fakat asıl Merkez Bankası’nın baktığı aylık fiyat hareketlerinde gözle görülür bir iyileşme yok. Hatta Eylül ayı İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi (her ne kadar İstanbul’un enflasyonunu ölçse de) moralleri epey bozdu. Aylık yüzde 3,90’lık bir gerçekleşme ile enflasyonla mücadelede yol alabilmek çok güç.
İstanbul’da Eylül ayında; perakende fiyatlarda bir önceki aya göre diğer harcamalar grubunda yüzde 14,62, kültür eğitim ve eğlence harcamaları grubunda yüzde 13,24, giyim harcamaları grubunda yüzde 6,67, konut harcamaları grubunda yüzde 4,18, ev eşyası harcamaları grubunda yüzde 3,62, gıda harcamaları grubunda yüzde 2,63 artışlar yaşanmış.
Bunlar çok yüksek aylık artışlar
Merkez Bankası hala TÜİK enflasyonunu referans alıp, modellemesini buna göre kuradursun, hane halkının yılsonu enflasyon beklentisinde de kayda değer bir iyileşme yok.
Türkiye Hane Halkı Enflasyon Beklenti Anketi (TEBA) Eylül 2024 sonuçlarına göre; Hane halkının ‘sizce 2024'ün başından sonuna kadar, yani Ocak'tan Aralık'a kadar fiyatlar yüzde kaç artmış olacak?’ sorusuna verdikleri cevap yüzde 94 olmuş. Bir önceki aydan iyileşme ise sadece 2 puan. Üstelik kurun çok sınırlı bir artış gösterdiği bir ortamda bu verilerin gelmesi daha da düşündürücü.
Diğer taraftan imalat sanayinde durum giderek daha da kötüleşiyor. İstanbul Sanayi Odası 2024 yılı üçüncü çeyreğinin son ayı olan Eylül 2024 Türkiye PMI Sanayi Raporu’nu 1 Ekim. 2023 tarihinde yayınladı.
Rapora göre Ağustos 2024’te 47,8 olan manşet PMI, Eylül ayında sektörde sert bir yavaşlamaya işaret edecek şekilde 44,3’e gerilemiş. Bu arada eşik değerin 50 olduğunu hatırlatmakta fayda var. Söz konusu yavaşlama Mayıs 2020’den bu yana yani pandemiden bu yana en belirgin düşüş. Faaliyet koşullarındaki bozulma ise üst üste altıncı ayına ulaşmış durumda. Eylül ayında en çok belirtilen husus talep düşüklüğü olmuş. Bu talep düşüklüğü nedeniyle de yeni siparişlerde son dört buçuk ayın en sert düşüşü yaşanmış. Anlaşılan ihracatta beklenildiği gibi gitmemiş ve yeni ihracat siparişleri yeniden yavaşlamaya geçmiş. Dış talepte durgunluk görülüyor.
Talepteki zayıflık ve buna bağlı olarak üretimdeki azalış nedeniyle Eylül ayında imalatçıların hem istihdam hem de satın alma faaliyetlerini yavaşlatmalarıyla sonuçlanmış. İstihdam hacmindeki daralma da Nisan 2020’den bu yana en belirgin daralma.
Raporlanan 10 sektörün tamamında PMI verisi 50 eşik değerin altında. Gıda Ürünlerinde PMI 47,7 iken, Ana Metal Sanayi’nde PMI 42,2.
Mesela önemli bir role sahip Ana Metal Sanayi verilerini mercek altına aldığımızda, Yeni Siparişler değeri Ağustos 2024’de 43,3 iken Eylül 2024’de 37,5’e gerilemiş. Diğer sektörlerde de az çok benzer durumlar mevcut.
Yılın son çeyreği (Ekim-Kasım-Aralık) mevcut durumdan daha kötüsü ile karşılaşabiliriz.
Buradaki en büyük sıkıntı katlanılan fedakarlığa karşılık enflasyonun bir türlü düşmüyor olması.
Elbette yine en büyük zaaf para politikası ile bütünleşik bir maliye politikası ve kur politikası olmaması. Bunu çokça dile getirdik. Son umut Orta Vadeli Program’dı ama oradan da para politikası ile eş güdümlü, dört başı mamur bir politika seti çıkmadı.
Şimdi tam büyüme ile ödünleşme zamanı gelmişken aylardır konuştuğumuz risk artık kapımızda.
Hükümet bir seçim yapması gerekirse enflasyonu mu yoksa büyümeyi mi tercih edecek?
Sanayi temsilcileri, iş insanı örgütleri bu kez biraz daha temkinli gibiler. Enflasyonla mücadele edilmesi gerektiği yönündeki söylemlerine denk düşebiliyoruz.
Ancak finans sektörü temsilcileri reel sektör temsilcilerinden daha sert bir şekilde hem faiz indiriminin ne zaman olması gerektiğini hem de oranını aynı anda telaffuz ediyorlar. Faiz indirimi daha fazla kredi daha az ödememe riski anlamına geleceği için, zamanlamasının doğru olup olmadığına, enflasyonla mücadelede ilerleme kaydedilip kaydedilmediğine bakmaksızın faiz indirimi isteyebiliyorlar.
Aslında herkes işine geldiği şekilde ekonomiyi yönlendirmeye çalışıyor.
Enflasyonda yukarı yönlü riskler hala mevcutken, aylık enflasyon görünümünde iyileşmeden daha henüz uzakken, hane halkının ve reel sektörün enflasyon beklentilerinde belirgin bir gerileme olmamışken faizi yıl sonunda beklendiği gibi 500 baz puan indirmek, sanayiyi kurtarır mı? Yoksa sorunlar aslında mevcut faiz oranından çok daha başka yerlerde mi?
Bence esas tartışılması gereken konular bunlar ancak yine de bir faiz indirimi olacaksa eğer, burada esas konu kimin neyi, ne zaman istediği değil, hükümetin ne istediği sorusu olacaktır.