Her ne kadar resmi TÜİK rakamları bugün yayınlanacaksa da, salı günü yayınlanan ve öncü enflasyon göstergesi olarak değerlendirilebilecek İTO’nun İstanbul Geçinme Endeksi eylül ayı için beklentilerin oldukça üzerinde bir aylık enflasyona işaret etti: yüzde 3,9. Daha önce de yazmıştım: İki seri arasında her ay birebir bir ilişki beklemek doğru değil. Örneğin, geçen ay İTO verisi yüzde 1,73 gelirken TÜFE yüzde 2,47 ile bunun oldukça üstünde gelmişti. Ancak tarihsel verilere baktığımızda orta-uzun vadede 2 serinin birbirine çok yakın hareket ettiğini görüyoruz. (Tabii, Nisan 2022-Mayıs 2023 arasındaki 14 ayı saymazsak!)
Merkez Bankası enflasyonu mevsimsellikten arındırılmış aylık enflasyon rakamları (buna MA-TÜFE diyebiliriz) üzerinden takip ettiğini söylüyor. Hatta, ağustos başında yayınlanan yılın 3. Enflasyon Raporu’nda bu değerin 2. çeyrek ortalamasını yüzde 2,5 ve 3. çeyrek ortalamasını yüzde 1,5 olarak hedeflediğini belirtiyordu. Açıklanan bu hedefler neredeyse bir merkez bankası tepki fonksiyonu olarak bile görülebilir. Şöyle ki, eğer enflasyon bu hedeflerle uyumlu hareket ederse para politikasında bir gevşeme söz konusu olabilir; tam tersi durumda ise gevşeme ileriye atılmak durumunda olacaktır. Bu nedenle özellikle bu ay MA-TÜFE rakamı önemli olacak. (Biz bu rakamı bugün değil, yarın MB “Aylık Para Gelişmeleri” raporunu yayınladığında öğrenmiş olacağız.)
MA-TÜFE henüz seri halinde yayınlanmadığı için Aylık Para Gelişmeleri raporundaki grafik üzerinden aylık verileri kabaca bulmaya çalıştım. Gördüğüm kadarıyla verilerin tekrar inandırıcılık kazandığı son 15 ayda TÜFE ile MA-TÜFE verileri arasında sadece marjinal bir fark var. (İki veri seti arasındaki korelasyon katsayısı 0.98. Bu sayı 1.0 olsaydı, iki veri seti eşit olacaktı.) Her ne kadar 15 ay uzun bir süre değilse de, eğer 2 veri arasında bu kadar az bir fark varsa neden TÜFE değil de, MA-TÜ- FE hedef olarak gösteriliyor, onu da pek anlamadım ama neyse.
Şimdi işin can alıcı kısmına gelirsek: Bugün ben TÜ- FE’nin yüzde 3’ün altında gelmesini beklemiyorum. (Zaten son 6 ayda İTO ve TÜİK serileri arasında İTO lehine biraz rahatsız edici bir fark görüyorduk. Bu sürede TÜFE yüzde 14,7 artarken İTO’daki artış yüzde 19,1 oldu. Bu farkın bu ay yüzde 1 kadar daha açılması, soru işaretlerine sebep verebilir.) Bu da MA-TÜFE 3. çeyrek ortalamasının da en az yüzde 3,0 olması anlamına gelecek. MB’nin bu çeyrekteki hedefinin yüzde 2,5 olduğu hatırlanırsa, bu önemli bir fark. Bu şartlar altında yakın zamanda para politikasında gevşemeye gitmesi MB’nın bugüne kadarki yaklaşımına zıt bir hareket olur. Bu durumun kısa zamanda faizlerde indirim süreci bekleyen kesimlere tereddüte mahal bırakmayacak bir şekilde açıklanması gerekiyor.
Döviz kurları kaynaklı bir baskı olmadığı ortadayken enflasyonun neden beklenenden daha fazla direnç gösterdiği sorusuna “hizmetler” sektöründeki fiyat artışlarının önüne henüz geçilemediği şeklinde cevap verilebilir. (İlk sekiz ayda TÜFE yüzde 32 artarken, Hizmet fiyatlarındaki artış yüzde 51 oldu!) Bu durumda da enflasyon beklentilerinin hem tüketicilerde hem de reel sektörde hâlâ çok yüksek seyretmesinin önemli bir payı var. Eylül PMI verilerinin ortaya koyduğu gibi ekonomik aktivitede iyice belirginleşen bir zayıflama da söz konusu. Belki de piyasa bu zayıflama karşısında MB’nın yelkenleri erken suya indireceğini düşünüyor. Bu algının bizzat MB tarafından mutlaka kırılması gerekiyor