Enerji ticaretinde tam serbestleşme beklemek zor

Neslihan GÖKDEMİR AĞAR Enerjide İnovasyon

SÜPERNOVA SÖYLEŞİ

AYDEM Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Ömer Fatih Keha ile şirket merkezlerinde enerji ticareti ekseninde kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik.

Yüzde 100 yenilenebilir kaynaklardan enerji üreten Aydem Yenilenebilir Enerji, UŞAK’taki hibrit enerji yatırımıyla Türkiye’nin temiz enerji arzına ve sürdürülebilir enerji geleceğine katkı sağlamayı amaçlıyor.  2014 yılı itibarıyla Aydem’in dikkat çeken yatırımlara imza attığını ve 500 MW’lık bir büyüme yarattığını hatırlatıyor şirket Genel Müdürü Ömer Fatih Keha.

Enerji ticareti eksenindeki sohbetimizde, entegre yenilebilir enerji firması AYDEM’in sektördeki olası yeni dinamiklerle ilgili beklentilerini tartıştık.

Yüzde 100 yenilenebilir enerji firması olarak AYDEM’i sektörde nasıl konumlandırıyorsunuz?

1997 yılında, özel sektör tarafından gerçekleşen, Türkiye’nin ilk hidroelektrik enerjisi yatırımı Aydem tarafından gerçekleştirildi. Şirketin enerji yolculuğunun da, sadece 3 MW’lık bu yatırımla başladığını söyleyebiliriz.

Bugün itibarıyla 1156 MW’lık bir kurulu güce sahibiz. Bizden daha büyük yenilenebilir portföyüne sahip firmalar da var. Fakat yüzde 100 yenilenebilir bir enerji firması olarak sadece biz en büyüğüz. Üretimden satışa ilk entegre enerji şirketiyiz. Özelleştirilmiş dağıtım bölgesini de içine alan ilk şirketiz. AYDEM adı da oradan geliyor, Aydın-Denizli Muğla… Anlayacağınız elektrik dağıtımından geliyoruz. Tübitak’ta yaptığımız bir mini GES projesi vardı; orada da ilk güneş hücresini üretmiştik. Özetle, ilklerin firmasıyız ve öyle olmaya devam edeceğiz.

“Yeni YEKDEM önemli; hibrit yatırımlar önceliğimiz”

YEKDEM mekanizması hakkındaki tecrübeleriniz neler? 2021’den itibaren yeni YEKDEM söz konusu; iddialı bir yatırımcı olarak, düşünceleriniz neler?

Bir yatırımın devreye girmesi için devletin minimum fiyattan bir garanti vermesi gerekiyor, -ki yurt dışından kredi çekebilelim. Bankacılar risklerini minimize etmek için en düşük noktayı seçiyorlar… Elimizde YEKDEM denilen bir mekanizma var… Bu mekanizma bazen piyasa fiyatının üstünde bazen altında ilerliyor. Bu bizim yatırımlarımızı formüle edebilmemiz için gerekli bir sistem. YEKDEM 2020 yılı sonuna kadar devam etti. Rüzgarda 73 USD, güneşte 133 USD veren bir sistemdi. Bu sistemle ciddi projeler devreye girdi. Ama ondan sonra bir duraklama yaşandı. Pandeminin etkisi de büyük oldu. Piyasadaki arz şokları ve enflasyon süreciyle, yeni YEKDEM de açıklanmayınca yeni yatırımlar devreye giremedi; hal böyle olsa da biz yatırımlarımıza devam ettik.

Kapasite faktörünüz nasıl? Hibrit çalışma sisteminiz?

Bir proje düşünün, bir rüzgar enerji santrali: Bir yılda toplam 8760 saat var. TEİAŞ size bir yapı bırakıyor; hattınız var; o kapasiteyi sizin için atıl bırakıyor. Diyelim, bizim rüzgar santralimiz yüzde 30 kapasite faktörü ile çalışıyor, % 70 ekipmanlar rüzgar bekliyor. O gücü geçmeyelim yine aynı altyapıyı kullanalım fakat rüzgar esmediği zaman güneşe geçelim, diyoruz…

Kapasitelerde bazı ayarlamalar yapıldı ve yaklaşık 300 MW’lık bir proje geliştirdik. Bu hibritin çalışma sistemi şöyle: Uşak sahası için konuşuyorum. Yazın güneşin pik olduğu saatlerde; Uşak sahası özel bir bölge. Güneşin doğduğu zamanlarda ve battığı zamanlarda meltemler esiyor ama gün içinde rüzgar esmiyor. Bizde buraya neden güneş olmasın, dedik ve bir güneş santrali projesi geliştirdik. 3 faz şeklinde sınıflandırdık. 61 MW olan Uşak projemizi 200 MW’a çıkartıp sonra 300-400 MW kapasitede ‘enerji hub’ı haline getireceğiz. Yaklaşık olarak, projemizi 6-6,5 katına çıkaracağız. Bunlar aşağı yukarı 2025’e kadar 400 MW’a çıkmış olacak. 17 adet türbin siparişi verdik… 11 türbinle 66 MW’lık kapasite artışımız olacak. Nisan’da da hibrit santralimiz ile GES’imizin kabulünü yaptık. Bunlar şu anda devreye girmiş en büyük hibrit santrallerdir. Bu santral özel bir santral, baktığınızda 156 GW’lık bir enerji üretiyor. 62 MW’ı rüzgar… Bir de GES kuruldu. Tam oturdu. Gündüzleri çok esen bir saha olsaydı; güneş de olacağı için fazla gelebilirdi ama sahamız sabah ve akşam rüzgârını iyi alıyor.

Enerji yatırımlarınızda ne gibi zorluklar yaşadınız?

Her bir enerji yatırımının ayrı bir zorluğu vardır. Güneşte çok fazla kişiyle muhatap oluyorsunuz; geniş bir arazi gerekir. Tarım arazilerine santral kurmak yasaktır. Rüzgar türbinlerinin altına yapmak zorundasınızdır. Bütün bu zorlukları üç ayda çözdük. Ekibin ciddi bir başarısı oldu… 1500 dönümlük bir arazi söz konusu. Toplamda 156 parselde 500 mahallenin olduğu bir parselde üç ayda kimse şikayet etmeden işi bitirdik.

“Sosyal projelerle bağ kuruyor, zorlukları hızla aşıyoruz”

Farklı farklı kişilerle gruplarla nasıl anlaşıyorsunuz? Formülünüz nedir?

Sosyal projelerle bağ kuruyoruz ve ilerliyoruz. 1500 dönümü uzun dönemli kiraladık ve hepsi şahıs yerleriydi. 35 yıllık lisans süremiz var; bu nedenle 35 yıllığına kiraladık. Hiç dava yok. 500 tane mahallenin 200’ü yurt dışındaydı. Buraya gelmek istemiyor ama vatanımda bir toprağım kalsın, diyor. Biz de uzun dönem kiralayalım, dedik.

Mesela endemik bitkilerden üretim yapılan bir tesis vardı biz destek olduk; paydaş olduk. Çatısına panellerle üretim yaptık; kalkınma ajansı ile birlikte hareket ettik. İl Özel İdareleri’nin yapması gereken köy aydınlatmaları var. Madem bu yatırımı yapıyoruz ve yenilenebilir bir şirketiz dedik; köyleri de panellerle aydınlatma kararı aldık. Hızlıca sahaya girdik. 55 milyon USD toplamda sadece güneş tarafı; bir de rüzgar tarafı var. Bu anlamda ilk fazın yatırım miktarı 130 milyon USD. 400 MW’a çıkabilmek için de toplamda yatırım tutarımız da 250 milyon USD’ye ulaşacak. Tabii köylerin de ihtiyaçları oluyor. Yollarını düzeltiyoruz; fırınını yeniliyoruz.

Arazileri alıyoruz ama hepsini de kullanmıyoruz. Elimizde kalan arazilere tohum ekiyoruz. Hibe tohumlar dağıtacağız. Dronla ilaçlamalara destek oluyoruz. Köylümüzle omuz omuzayız; biz de onlar da mutlu. Yenilenebilirde başarımız, yapılan doğru işleri doğru anlatmaktır. Böylece davalarınız da olmuyor. Herkesle uzlaşmaya çalışıyoruz. 9 ayda projeyi devreye alabildik.

“Yüzer GES ve depolama sistemleri gündemimizde”

2021’de halka arz edildiniz? Büyüme hedefleriniz?

Evet, AYDEM Yenilenebilir’i halka arzı ettik 2021’de. Böylece kurumsal yönetimli bir şirket olmayı hedefledik. Bir de finansal piyasalara uyumda zorlanmamaktı amacımız. Son üç yılın en büyük halka arzıydı. Bir başarıydı, yüzde 18’imizi halka arz ettik. Bundan kısa bir süre sonra da Eurobond tahvil ihracatı yaptık. 750 milyon USD bunun tutarı ve KOÇ ile beraber  Türkiye’ye gelen en yüksek paralardan biri bu oldu. Ayrıca bütün bankara borcumuzu ödedik, cebimizde nakit de kaldı. Bununla beraber yatırımlarımızı, kendi ürettiğimiz EBİTDA (Earnings Before Interests, Taxes, Depreciation and Amortization-Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Kar)’dan oluşan transfer kaynaklarla beraber hiç kredi kullanmadan finanse ediyoruz. Şu anda ne konumdayız?  Bu süreçte, 5 yılda iki kat büyümek gibi bir hedefimiz vardı. Şu anda bunun ışığında ilerliyoruz. Elimizde 1500 MW’lık proje var. 2025’e kadar 1000 MW’ı yakalayabileceğimizi öngörüyoruz. Bu sene için söz verdiğimiz büyümeyi  de gerçekleştirmiş olacağız.

8 hibrit projemiz var. Bir de Yüzer GES var.  Adıgüzel Barajı üzerinde 46 MW’lık bir yüzer GES projesi; bu da Türkiye’de bir ilk olacak. Projemiz bakanlık tarafından da kabul edildi. Bunun yanısıra küçük küçük 4-5 MW’lık projelerimiz var çeşitli illerimizde. Uşak projesi büyüklüğü nedeniyle çok önemli bir projedir. 500 kişiyle anlaşmak kolay değildi. Ben bile bire bir sahaya indim. Bunlar çok zor denen projelerdi. İzinlerini aldığımız çok projemiz var ve her şey kuralına uygun şekilde ilerliyor.

Depolama sistemleri ile ilgili süreciniz nasıl?

Yenilenebilir enerji depolama sistemleri de ‘evet’ yeni bir süreç; burada da varız. EPDK bir şirketin alabileceği max. bir sınır koydu. Bu da 500 MW. Biz 500 MW’lık başvurumuzu yaptık ve aldık. Bunun 400 MW’ı güneş santralidir; 100 MW’ı da Kırklareli’nde bir rüzgar kapasitesi planladık. Bununla ilgili lisansları da aldık, gerekli fizibilite çalışmalarına başladık. Tabii iki rüzgâr ve güneş projesinin gelişimi çok farklı.  Rüzgâr türbinlerinde yerin seçimi çok önemli 5 m bile oynattığın zaman iş olmuyor. Rüzgârda proje geliştirmek daha uzun süren bir iş. Bizim 25 santral projemizin 23’ünü kendimiz geliştirdik diyebilirim.

Personelimizin genetiği de çok güzel. O yatırım gelince herkes mutlu oluyor. Yapabileceğimiz en iyi şey büyüme; ülkeye de fayda bu. Finansal olarak sağlıklı büyümek çok önemli. Büyüdün büyüdün ardından toparlayamadın, bu da olmaz.

Bu hibrit projeler ne zaman devreye girer dersiniz?

Yeni YEKDEM daha bir yapıcı oldu. Dolara eskale bir fiyat konuldu; yeni teknolojilere, pompaj ve depolamalı sistemlere artı ne kadar hesap edileceği belirlendi. Yerli olursa ne kadar? Şu an fizibiliteler depolamalı sistemlerde çok tutmuyor. Çünkü her şeyin fiyatı malum... Faizler uçuyor. Lojistik, türbin fiyatları hala yüksek… Verilen 25.000 MW içinde belki 5000 MW vardır kurtarılabilecek. Bizim projelerimiz kurtarıyor. Bunların izin çalışmaları da 1,5-2 yıl sürecek. 2 yıl içinde koşullar nereye gider. YEKDEM’de bu noktada bir revize ihtiyaç doğabilir.

Bunları depolamalılar için söylüyorum. Yeni YEKDEM’ler eski santraller neyden satıyorsa o fiyata satıyor, yeni YEKDEM’e tabi olamıyor.  Bu YEKTEM 2021 yılından sonra devreye girecek sıfır santraller için bu YEKDEM geçerli. YENİ YEKDEM depolamalılara uygun şekilde çıktı, sistemi güvene almak için. Fakat sipariş noktasına gelene kadar, koşulların düzeleceğini öngörüyoruz. Fiyatların düzelmesi ve finansmanın açılması çok önemli… 20.000 MW’ları özel sektör 60.000 MW’lara çıkarmış bir özel sektörümüz var. Emtia fiyatlarının düşmesini bekliyoruz. Fiyatların düzeleceğini tedarik sorunlarının aşılacağını görüyoruz. Özel sektörün önü açılınca zaten ciddi şekilde bu yatırımlar da hızlanacaktır. İşi de öğrendik. Yeşil dönüşümün en önemli noktası yenilenebilir enerji. Finansmanın devreye girmesi çok önemli… Büyümenin bu noktada çok hızlı bir biçimde gerçekleşmesini bekliyoruz. Büyüme bizi motive ediyor. Reel sektörün en çok şikayet ettiği konular bunlar…

“Gelişmekte olan piyasaların ESG’sinde 1. olduk”

Bu yatırımların hızlanması için yeni ekonomi yönetiminin masasında neler bulunuyordur?

Bunlar büyük yatırımlar; 25000 MW’lık bir kapasitenin devreye girmesi bekleniyor. MW başına 1,3 milyon USD ile çarptığınızda 35 milyar dolar eder. Bu da ancak finansman olanaklarının açılmasıyla devreye girebilir. Biz 1-2 yıl sonra finansman sorununun aşılacağını düşünüyoruz. Finansmanın ülkeye girmesinin belirli koşulları var tabii… İzinsel koşulları var. Burada önemli olan nokta yeni bir YEKDEM’in belirlenmiş olması; en azından artık bir finansman modeli kurabiliyoruz.

Bankalarla şimdi görüşebiliyoruz ama bu yeterli mi? Bizim projelerin kapasite faktörü çok yüksek projeler onları biz görüşebiliyoruz ama… 25.000 MW’ın ne kadar atıl projeler bunun da değerlendirilmesi gerekir. O noktaya geldiğimizde ben koşulların düzeleceğini öngörüyorum. Tedarik zincirlerinde bir toparlanma gözleniyor. Örneğin, güneş panel fiyatları şu an düşmeye başladı. Ve her şey düştükçe bizim bu yatırımlar daha yapılabilir hale gelecektir. 1 MW güneş yatırımı yapmanın maliyeti 800.000 USD derken, panel maliyetleri yüzde 30 düştüğünde bu 500.000 USD’lere düştü demek. Bu ciddi bir rahatlama yaratacaktır sistemde. Ülkemizde yeni ekonomi yönetiminin bu yatırımların önünü açacağını da düşünüyoruz. Biz bu yatırımların hızlıca yapılabileceğini düşünüyoruz; çünkü arz güvenliği çok önemli; yenilenebilir enerji çok önemli; iklim değişikliği çok önemli.

Yeşil finansman çözümlerinin bu projeleri realize edebileceğini de düşünüyorum. Yeşil bond olarak çıktık biz. Şu anda ESG (Environmental, Social, Governance-Çevresel, Sosyal, Yönetişim) finansmanları ve greenbondlar açıldıkça bunların finanse edilebileceğini görüyoruz. ESG’ler arasında dünyada gelişmekte olan pazarlar içinde biz 1. olduk. İlkinde dünya ikincisiydik ve kendimizi geliştiriyoruz.

CDP’deki başarınız nasıl?

CDP (Carbon Disclosure Project-Karbon Saydamlık Projesi) tarafından karbon ayakizi düşürme noktasında global ağ listesine giren Türkiye’den tek firmayız. Hem iklim hem su yönetimi noktasında ve notumuz ‘A’. Ciddi büyük firmalar var; ciddi bir başarımız var. Yenilenebilirde şanslıyız ama bu şansımızı anlatabilmemiz de önemli. Çevresel olarak gerçekleştirdiğimiz önemli başarılarımız da var; mesela bizim bütün santrallerimiz EBRD kriterlerine uygun. Bütün enerji firmalarının bunlara adım atması özümsemesi gerek. Daha sürdürülebilirlik raporu yayınlamayan firmalar var. İşe biz vizyon kattık sürdürülebilirlik raporlarıyla… 35 milyar dolar ülkeye gelirken proje finansmanı neye bakacak çevresel koşullara uygun musunuz? CDP puanınız ne? Bunların bir artısı olacak.

Sürdürülebilirlik endeksine de giriyoruz. Türkiye’de yeni konular bunlar. Önce insan mottosuyla çıktık. Çalışanlarımıza değer veriyoruz en iyi işverenler listesine de girdik.

Kaç kişilik bir yapısınız?

537 kişilik bir kadromuz var. Bakım anlaşmalarımızı yeniledik. Rüzgar estiği zaman su geldiği zaman santraliniz hazır olacak. Emre amadelik önemli; biz orada da %98’i yakaladık. Bakım optimizasyonlarıyla maliyetleri düşürmeye çalışıyoruz; bu da çok önemli. Verimlilik de… Temiz ve verimli enerjiye ihtiyacımız var. Bu sadece EPDK ile değil, sektör olarak önemli adımlar atmalıyız atmamız gerekiyor ki ileri gidelim.

“Yüzer GES ve hidrojen önemli”

Kurulacak 25.000 MW üzerinden gidersek, değerlendirmeniz nasıl?

25.000 MW’ın 13.000’i GES ve 12.000’i rüzgâr; rüzgar bambaşka bir konu şimdi GES bağlamında sorunuzu cevaplayabilirim. Hepsinde sorun farklı? RES’e gelince orman noktasında kurulması; HES’e gelince suyun yerinin değiştirilmesi, GES’e gelince büyük alanları kapatması konuları var. Ülkemizin 1 MW’a bile ihtiyacı var. Buna yatırım yapılması çok önemli. Bunlara önce ön lisans veriliyor. ÇED çalışmaları, raporlar yapılıyor…. Tarım arazisine tabii izin verilmiyor.  GES sadece marjinal tarım arazilerine yapılabilir. Orman vasfını yitirmiş pek çok arazi var; buaralar yapılabilir. Bizim UŞAK’ta 1500 dönümlük bir arazi söz konusu. 1500 dönümde 114 parsel vardı. Şahısla niye anlaştık tarlası engebeli, ekilebilecek toprak değildi; herkes para kazandı, çevreye zarar verilmediğini de gördü. Yurdışından Dünya Bankası ve EBRD’den gelecek; sizin raporlarınızı inceleyecek. Bu raporlarınızın belirli standartlarda olması gerekiyor. Bu kötü örneklere bakarak güzel resmi de kaçırmamak lazım. Bu yatırımlar ortak akılla yapılmak zorunda. Biz 9 ayda bitirdik.

Kanun diyor ki, mutlak tarım arazisine GES yapılamaz. Birisi yaptıysa bu hukuki bir durum. Arabayla 120 ile gitmek var. 180 ile giden var diye 120 ile gidenleri de suçlamamak lazım. Kurallar tarımı da koruyor. Rüzgarda işler daha nokta atışı; daha zor… GES’leri kaydırabiliyorsun. Rüzgarda kuş yolları da çok etkileniyor RES’de. Hiçbir rüzgar santrali altında biz kuş ölüsü görmedik. Kuşlar sineği takip ediyor. En çok gri ve mor renklere gitmiyorlar. Devlet Hava Meydanları sisli havada görmez diye gri renk kabul görmedi ama mor renk de  kuşların ölümünü engelliyor. Bundan sonra bütün türbinlerimiz mor renk olacak.

Yüzer GES projelerimiz de çok değerli; onda da hemen eylemle karşılaştık. Ama durun daha anlatmadık ki, dedik. UŞAK’ta protokol imzalarken, bir gazeteci ikna oldum, ben artık en büyük savunuzum, dedi. Bu toplantılar önemli. Doğru anlatmalıyız. Biz bu dönüşümleri hızlıca yapmalıyız; çünkü üreticilerimiz satamayacak artık. Ciddi vergiler gelecek. Yakında sınırda karbon gelecek.

Elimizde çok portföy olduğu için jeotermale girmek istemedik. Üretici de artık bu yeşil yatırımlara girmek zorunda kalıyor. Kanunlar ve yönetmelikler ülkemizi koruyor; bu kanunların etrafından dolananlar kanunsuz iş yapmış oluyor. Onları yakalamak da hukukun ödevi. GES (Güneş Enerjisi Santrali)’i tarıma kuranlar da var. Doğru yapılsın. Panel fiyatları önemli Türkiye’nin dört bir yanında araziler var. Almanya’nın 60.000 MW güneş enerjisi kurulu gücü var; bizde ise daha 10.000 MW…

“Çandarlı limanı kararı çok doğru; önce sanayisi kurulmalı sonra işlerlik”

Ama onlar çatılardan başladılar. Bu ülke stratejileri ile de ilgili. Denizüstü RES’lerde durumunuz? Hidrojen konusu giderek önem kazanıyor, bakışınız nedir?

Çandarlı limanında off shore rüzgar türbinleri kurulacak. Biz bunların kapasitesini açıp ihalelerini verseydik; yine yabancılar dolacaktı… Bu karar bence doğru olmuş. 5000 MW’lık lisans açılacak ve kurulacak diye biliyoruz. Bu; devletin planında var; negatif değil pozitif etkisi olsun sektöre… Türbinlerin 2005’lere dayanıyor geçmişi; rüzgar türbinlerini daha yeni yeni üretmeye başladık. Yurdışından getirdik getirdik sonrasında üretimine girdik. Önce tesisleri kuralım sonra pazarı açalım mantığı çok önemli bir mantık. Depolamada da aynısı oldu. Güneş enerjisi yatırımının yüzde 90’ı panel. Paneli yurtdışından getirdiğinizde iş pahalı. UŞAK’ta biz yüzde 100 kendi panelimizi kullandık. Hücre önemli; yerlilik önemli, batarya önemli. Hidrojeni de yakından takip ediyoruz. Hidrojen söylediğiniz gibi çok değerli bir nokta…

Yılın 8760 saatinin 3000 saatinde rüzgar var geri kalanında yok. 100 MW’lık bir güneş enerjisi santraliniz olsun. Çok geldiği zaman bunu depolamak lazım. Bu çözümleri sübvanse etmek lazım. Rüzgar ya da su olmadığı zaman da bunları kullanmak lazım. Piller de kimyasal maddeler ama... Bir de ömürleri kısıtlı, doldur boşalt. Bunun için devasa piller gerekiyor; olmaz. Bunlarla ilgili ne yapılıyor… Şu an sektör bu nedenle hidrojen üzerinde çalışıyor. Elektroliz yapılıyor. Ama hidrojen yanıcı, kaçıcı ve depolaması zor. Amonyakla sıvı şekilde taşınabilir. Boru hatları var; ancak bunlarda da durum zor. Biz de çalışıyoruz.

Boru hatlarıyla yüzde 5’lik bir oranda taşınabiliyor ama… Ve Ciddi bir sıvılaştırma gerekiyor. Çok yüksek güvenlik gerekiyor.

Bunu da çözeceğiz. Başka şekilde depolama şansımız yok. Doğal gaz boru hatları gibi hidrojen boru hatları olacaktır. Başka şansımız yok.

Nükleer enerji ile ilgili düşünceleriniz?

Nükleer enerji de temiz enerji sayılıyor. Atığı var sonunda bu atık da doğru saklanırsa olur; sektörde bunu da yeşil enerji saymak lazım. AB yeşil enerji sayıyor…  Mikro nükleer santraller kurulabilir. Bu yeşil dönüşümler, nükleer dönüşümler hepsi gerekiyor. GES yapacağız, RES yapacağız. Asıl dönüşüm yenilebilir enerjide olacaktır. Sonra bazı santrallerin kapanmasını tartışabiliriz. Onlar olmadan bu noktaya varamazsınız.

“Piyasanın sürdürülebilirliği için AUF önemli bir işlev gördü ama…”

Azami uzlaştırma hala devam ediyor. Düşünceleriniz nasıl?

AUF mekanizaması zor şartlar altında kurulmuş bir mekanizma. Kaynak fiyatlarındaki aşırı artışlardan kaynaklandı. Aşırı kar elde edenlerin bu karlarını önleme düşüncesi vardı arkasında… Bu, piyasanın sürdürülebilrliği için normaldi. Bizim sektörümüzde YEKDEM vardı. Yurt dışında hep bize soruyorlar. Sizin ödeme sisteminizde hiç sorun oldu mu? İspanya’da YEKDEM’ler ödenemedi; bizde bir gün bile aksama olmadı. Piyasanın doğru yürümesi çok önemli.  Biz ülke riskini minimize ederek ve doğru işler yaparak ülkeye para getirebiliriz. Bu sistemin yürümesi lazım. Dağıtım, üretim hepimiz aynı gemideyiz. Bunların birisinin batması sektörün batması demek. Bir tarafın aşırı kar elde edip diğer tarafın kötü  durumda olması kabul edilemez. Ve bunların sonuçları bizim faturalara daha ağır yansıyacaktı. Ben bunu doğru bulmuyorum. Doğalgaz fırladı diye ben 70-80 dolara satarken benim 200 dolara satmam doğru değildi. Piyasa için önemli. Benim portföyüm HES ağırlıklı; peki su olmadığı zaman ne olacak? Bu AUF mekanizması bence piyasa normalleşene kadar olması gereken bir durum. Sistem yanlış değil; hiç alamayacağın bir parayı deftere yazsan ne olur?… Sistemin bozulmaması lazım…

Serbest tüketicilere geleceğim. Tarifeden almak daha karlı olduğu için onlar da oraya kaydılar. Bunu da AUF'daki paralarla sübvanse ediliyor. Hem esnaf hem hepimiz ucuz elektriği bu sayede alıyoruz. Hala Avrupa’nın en ucuz elektriğinin bizde olduğunu hatırlatalım. Doğalgaz ve ithal kömür fiyatlarının düşmesiyle AUF mekanizması da kaldırılacaktır.

Avrupa’nın en ucuz elektriğini kullanıyor olabiliriz ama ekonomik açıdan bunun rasyonelitesini ve piyasa dinamikleri açısından sakıncasını uzun vadede  bir yatırımcı olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Terazinin iki tarafından bakmak lazım. Bütün sistemin başarısız olup çökmesi ve yeni dengelerin sonradan kurulması mı kolay; yoksa sistemin müdahale görerek toparlanmasını sağlamak mı?

Avrupa’da da benzer uygulamalar oldu, denizüstü rüzgar performansında düşme olunca… Bir de sistem çökseydi o zaman daha büyük sıkıntı yaşardık. Şu anda AUF’u yapıp sistemi yürütebiliyorsak olumlu ilerliyoruz demektir. Negatif etki yok demektir. Bizim piyasamız gerçekten artık ekonomideki en güçlü piyasalardan biri haline gelmiştir.

Tabii dönemin dış politikası da bunda etkili oldu. Doğalgaz fiyatları açısından krize mahal verilmedi.

Biz beş kat daha fazla elektrik faturası ödeyecektik. Büyük karlar elde edilecekti ama ortak sistem sağlıklı olacak mıydı? Yüzde 300 enflasyonla da karşılaşabilirdik. Batan sistemler olacaktı. Regülasyon yerinde diye düşünüyorum. Tabii doğru zamanda da kaldırmak lazım. Fiyatlarda hala tam bir normalleşme oluşmadı.

HES ağırlıklı yapınız rakamsal olarak nasıl değişecek bu gelişmelerden sonra? 2028 gibi 90 gün aralıksız oluşacak sıcaklıklardan söz ediliyor? İklimsel riskleriniz nasıl?

Şu anda 850 MW HES’imiz var. 156 MW da RES’imiz. 256 MW RES ve 700 MW GES yatırımımız daha olacak. Yüzde 80 HES bağımlı bir portföyken, bu bağımlılık yüzde 30-40’lara inecek. Böylece portföy çeşitliliği de sağlamış olacağız. Bu da bizi olası değişimlerde, kuraklık gibi, risklerden koruyacak. Aslında portföyümüz Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış bir portföydür.

İklim değişikliği ile ilgili raporlar hazırlatıyoruz. Bazı yerler pozitif  bazı yerler negatif etkileniyor. Bizim pozitif ayrışan bir portföy olduğumuz söylenebilir.  Baktığımızda, yeni El Nino’da yağışlar görünüyor. Yazın ciddi sıcaklar bekleniyor ama kışın da ciddi yağışlar... Bu bizim işimize yarıyor. Pik üretimlerimiz hep El Nino zamanlarında olmuştur. HES açısından bizi güzel bir üç yıl bekliyor. Bunun yanında yatırımlarımız hızla ilerliyor. Kaynak çeşitliliğini sağlamış oluyoruz. Yatırımcımıza iki kat büyüyeceğiz dedik ve başarıyoruz. Depolamalı sistemlerde de güzel projeler aldık. Bunları realize etmek de bize heyecan verecek.

Hızlı ve planlı ilerleme odaklıyız. Dünyanın en ucuz yenilenebilir enerji hissesiyiz. Gold and Sachs’ın yaptığı değere baktığımız zaman, 1,7 milyar dolarlık bir şirketiz. Büyümeye ve emre amade santrallerle enerji üretmeye devam ediyoruz. Kaynak çeşitliliğini de sağladık. Bir hisse alındığı zaman yükselir, satıldığı zaman düşer. HES yatırımlarına böyle diyoruz ama yüzde 93 gibi bir EBİDTA marjımız var ve 1 yıl gibi de bir ömür. Bakım maliyeti düşük. 2022 yılı çok kötü değildi. Bu yılın ilk üç ayı ise kötü. Üç ayı da toparlayacağız; sonbahar rakamlarıyla 2022’yi yakalamayı bekliyoruz. 2024’de el nino yağışları da beklendiği gibi olursa pik yaşayacağımızı düşünüyorum. Yeni yatırımlar da geliyor. Santral devreye girince bunun bir hızlanmaya yol açacağını düşünüyorum. Finansal olarak yeni borçlanma yapmadan yatırım yapıyoruz ve gittikçe güçleniyoruz. Yeni borçlanma yapmadan yatırım yapıyoruz bunun üstüne Eurobond borçlarımızı kapattık. Yaklaşık 55 milyonluk Eurobond borcumuzu geri kapattık. Bu nedenle değerimizin altında fiyatımız.

Yüzer GES’te nasıl gelişmeler bekleyebiliriz?

2024’te üreteceğiz. Şu anda ilk aşamasındayız 25 MW’ı ileri aşamada sonra 21 MW daha var. 46 MW yaklaşık 70.000 panel demek.

Önceliğimiz büyük projeler olacak. Yüzer GES yakın diyebiliriz ama önümüze ne çıkacak bilmiyoruz. ÇED ile format da önemli. Bu kadar büyük yok dünyada. Genelde maden gölleri üstünde böyle büyüklükler kuruluyor. Yüzer GES’te çok büyük projeler yok. Bu yatırımda da suyun altına yosunlanma olur mu; yatırım suyu nasıl etkiler? Gibi konulara bakılıyor. Biz bunda da öncü olacağız.

Atatürk Barajı’nın üstüne de Yüzer GES’ler kurulabilir. Barajın yüzde3’üne yaparsanız, 2400 MW’a ulaşmış oluyorsunuz. Alan devasa… Kervan yolda düzelir; zorlukları göreceğiz.

 “Enerjide tam serbestleşmeyi beklemek zor”

Enerjide tam serbestleşme ne zaman gelecek? Büyümeniz nasıl devam edecek?

Enerji ticaretinde tam serbestleşmeyi beklemek zor. Devletin müdahale edebileceği noktalar sınırlı ama üretimde yüzde 20, güçte yüzde 25 civarında her zaman bir katkının olması beklenir. Baktığımızda, EÜAŞ’ın 27.000 MW’lık HES’i bulunduğunu görüyoruz. Doğal olarak, ticaretin içinde bir noktada. Dağıtımlar alanına çok fazla girmiyorum. Bizim santrallerimizin yüzde 80’inin YEKDEM’e girme hakkı var; eski YEKDEM’e.

Biz en büyük santrallerimizi bu sene YEKDEM’e sokmadık. Piyasaya satmanın daha karlı olacağını düşündük. %30 YEKDEM’de yüzde 70 ise piyasaya satacağız. Piyasa koşullarını belirleyecek olan doğal gaz ve ithal kömür; çünkü onlar sistem marjinal fiyatlarını belirliyor. Doğalgaz maliyeleri düşüyordu ve şimdi tekrar artmaya başladı. Burada yenilenebilir enerji santrallerinin devreye girmesiyle konrol daha çok elimizde olacak. Dışa bağımlılığı azalan, maliyetlerin belli olduğu ve on yıl boyunca sürdürülebilecek bir noktaya gelinecek.  Bunun pozitif etkisi görülecektir. Yenilenebilir enerji sektörü üç kat büyüdü; yatırımlar geldi para geldi finansman geldi ve büyüdük.

Yeni YEKDEM ile bundan sonraki yatırımları nasıl finanse edeceğimiz ortaya çıkmış oldu. Şimdi burada önemli olan nokta bizim bütün önemli giderlerimizin USD olmasıdır. Türbin alıyorsunuz dolarla, yedek parça da… Sadece sistem kullanım paraları ve ödediğiniz maaşlar TL cinsinden. Böyle bir ahvalde YEKDEM’de kurun da dolara bağlı olması çok önemli. Yüzde 60 dolar eskaleli olması bu sektörü rahatlattı.  Bizim büyümemiz demek; daha az kömüre ve doğalgaza bağımlılık demek ve dolayısıyla daha az kırılgan bir sistem demek. Bu yatırımların çok değerli olduğunu düşünüyoruz. Sektörde 25.000 MW az bile. Bunların yapılabilmesi için gerekli altyapıların olması lazım; öncelikle de ticari güvenin varlığı şart. Gün öncesi piyasasından o gün paranızı almanız önemli; sonrasında aybaşında uzlaştırmayla beraber bütün paraları almanız da...  Bu sistem bir gün bile başarısız olmadı; ve bu çok önemli.  YEKDEM açıklandığı zaman biz biliyoruz ki devlet bu kurala uyacak. Bu büyük bir artımız. Ama yabancılara anlatmak çok zor oldu. Biz aslında bunun çok dayağını da yedik. Dokunulamayacak en son piyasa enerji piyasasıdır. Yalnız ufak bir müdahale oldu AUF ile; bu önemli bir nokta. Ne kadar yenilenebilir devreye girerse, buna göre bir fiyat oluşacaktır; böylece yatırımlar rahatlayacaktır ve dışa bağımlılığımız azalacaktır; öngörülebilirlik olacak..

Sınırda karbon konusu etkilleri hakkındaki düşünceleriniz nedir?

Ticarete baktığımızda, sınırda karbon konusu da çok değerli. Bu da 3. konu… Şimdi çelik üretiyoruz. Çeliği katı yakıtla ürettik ciddi boyutta vergi ödenecek; belki de rekabet edemeyeceksiniz… Dolayısıyla malınız kalacak; o noktaya ilerliyoruz. Bu arada üretimin dönüşümü de çok önemli . Bunlar üst verimlilik arttırıcı projeler. Üretim verimliliği kritik. Enerji üretmek kadar talep tarafında verimliliği sağlamak gerek. Biz kendi açımızdan baktığımızda, son iki yılda üretimlerimizde enerji verimliliğimizi yüzde 8 ile 1 arasında; ortalama yüzde 3 artırdık. Üretimimizi verimli hale getirdik.

Santrallerimizi iyi tanıyoruz. Biz santrallerimizin önce bir röntgenini çekiyoruz; sonra da hedef odaklı, hızlı aksiyon alınabilecek konuları belirliyoruz. Böylece EBİDTA’mızda yüzde 3 bir artış oldu. Düşük harcama ile iyi bir verim yakaladık. Bu alanda Türkiye’de yapacak çok iş var. Her santralde bir kanuni zorunluluk olması gerekiyor.

Yeni enerji yönetiminin alacağı kararların önemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Çünkü ekonomi konjonktürü malum. Yatırımların finansmanı noktasında düğümlenen pek çok tartışma da devam ediyor.

Yeni enerji yönetimi yeni bir ekip değil… Uzun yıllardır bakanlık yönetiminde başarılı çalışmalar yürüten bir isim yeni enerji bakanımız Alparslan Bayraktar. Zaten gaz tarafındaki gelişmeleri yöneten de kendisiydi. Bence dışa bağımlılığımız azalacak. Yerli milli üretimlerle de enerji bağımlılığını çözecek projeler geliştirilecektir. Herkes bir tuğla koyarsa bu bir kardır. Bu alanlarda önemli adımlar atılacağını düşünüyorum. Enerji verimliliği de sürdürülebilirlikle birleştirilip yeni yol haritaları çizilecektir. Gerek teşvikler gerek kanunlar ve yönetmelikler konusunda da yeni bir kurallar silsilesi oluşacağını düşünüyorum.

Gerek taksonomi uygulamaları gerekse 2026’da karşılaşılacağımız konular endüstriyi nasıl zorlayacak?

Yenilenebilir enerji sistemlerinin başarıyla ilerleyebilmesi için yatırımların iyi planlanması çok önemli. Biz ne kadar üretirsek üretelim, TEİAŞ’ın bağlantı noktası olmadıktan sonra ben hiç bir yere bağlayamam; şebeke yatırımları daha önemli hale gelecek.

Satamadıktan sonra üretsem ne olacak?

Sakarya gaz sahamız var artık bu da çok önemli. Sektöre girmesi tam kapsamda çalışması ve yeni sahaların bulunması çok önemli. Petrol konusu da önemli. Trakya hub açıklamaları da öyle.

“Ülkemizde HES’lerde pompaja acilen önem verilmeli”

Peki hidrojen konusunda ne düşünüyorsunuz?

Hidrojen de dönüşüm konularının önemli bir parçası. Onu kapattık, bunu kapattık yenilenebilir hepimize yetiyor mu? Hayır, dengesiz bir yük bu. Esmediği zamanlar ya bunu depolamalardan karşılayacağız ya da katı yakıtlarla karşılayacağız. Bunun önüne de hidrojenle geçilmesi planlanıyor. Hidrojenin de çeşitleri var. Biz yeşil hidrojenle ilgileniyoruz. Altyapısı çok değerli. Siz de çok hakimsiniz konuya. Taşınması çok zor, depolanması çok zor. Altyapı bambaşka; beklenense çok hızlı. Bu kadar dönüşüme bu kadar hidrojenin yetişmesi çok zor. Bundan dolayı bataryalar önemli. Depolamalı sistemlerle ilk başta başlayacaktır bu pil sistemleri. Pompa işine de ülke olarak çok önem verdik. 2012 yılında Japonların Gökçekaya fizibilitesi var. Ne yazık ki karar alamadık.. Bu kadar hES potansiyeli olan bir dünyada… Japonya’nın HES potansiyeli yüzde 19 diye hatırlıyorum.

Norveç nasıl? Fazla suyu pompa ile başka bir alana basıyor ve daha sonra tekrar kullanabiliyor?

Norveç’te 10 baraj varsa beşi boş duruyor beşi elektrik üretiyor. Fazla ürettiği elektriği motor gibi kullanıyor suyu yukarı basıyor… Bu dünyada çok kanıtlanmış bir şey. Bu sadece pille olacak iş değil. Pil ne yapıyor? O, bizim gün içinde oynamamızı sağlıyor. Enerjinin pahalı olduğu saatlerde  enerjimi satıp fiyatımı düşürüp enerjinin ucuz olduğu saatlerde ise alış yapıyor… Pompaj ise  mevsimsel çözümler yaratıyor. Mart-nisan mayıs aylarında ciddi sularımız oluyor. Deriner barajında bile suları attığımız oldu. Fazla suyu başka bir baraja pompalasak? Bana göre, HES potansiyelinin yüzde 10’u kadar yapmak lazım. Dünya standardı civarında bir orangerek. Pilot bölgeler olabilir, standart bölgeler var. Gökçekaya seçilmişti tam da Türkiye’nin ortasında Ankara’ya yakın. Denge sağlamak gerek… Bir de Doğu Karadeniz’den başlanabilir. Biz inşaat konusunda da çok geliştik. 20-30 sene önce Bolu Tüneli’ni yapamazken, şimdi koskoca tünelleri çok kısa sürelerde bitiriyoruz.  Ilısu’yu kendimiz yaptık mesela. Bunlar önemli; biz bunu yaparız.

Yanlış teknoloji seçimi olmaması için neler yapılabilir?

Biz; Türkiye olarak, hatalarımızdan öyle dersler çıkartmışız ki, Çandarlı Limanı çok önemli bir proje. Orası bir ihtisas bölgesi. Burada üretilerek gelecek ve burası bir hub olacak; yurt dışına sürekli satış yapılacak; ihraç noktası olacak. Bu nedenle, önce üretim tarafını düşünüp sonra devam etmek lazım. Pilde de aynı şekilde. Piller iki yıl sonra geliyor. 25.000 MW’ın 10.000’i yapılamadı diyelim; 15.000 MW'ın pile ’htiyacı var. Şimdi kurulan fabrikanın kapasitesi 2500 MW/yıl. Kontrolmatik’in pil fabrikası evet çok önemli. Sadece yüzde 12’sini karşılayabiliyorsun. Geri kalan ne olacak? Zor bir iş.

“Türkiye artık oyun kurucu oldu”

Türkiye olarak; bilimsel, yönetimsel, çevresel ve etik olarak doğru çalışan firmalarımızı özel olarak kayırmamız lazım diye düşünüyorum. Bu kötü bir şey değil. İstihdam demek, teknoloji demek, ihracat, inovasyon ve tabii ‘enerji’ demek.   Ayrıca Elçiliklerimizde dünya üzerindeki iş insanlarımızın işlerini kolaylaştıracak mekanizmalar da kurulmalı.

Peki, Jeopolitik açıdan açıdan durumu nasıl değerlendiriyorsunuz artık jeoekonmik gerçekler de var... Çin Rusya yakınlaşması malum. Yeni dengeler kuruluyor. Resmi nasıl görüyorsunuz? Türkiye nasıl bir denklemin içinde olacak?

Türkiye oyun kurucu bir rol üstlendi. Biz bununla gurur duyuyoruz. Kartlar yeniden karılıyor ve dünyada önemli değişimlerin olacağı besbelli. Çünkü artık Çin’in adımları güçlendi; ticarette dönüşler var. Ülkemizde ‘enerji hub’ı kurulması da gündemde. Bütün bu gelişmeler yeni dengeler yaratacaktır.

Doğalgaz çok önemli. Gri hidrojenden mavi hidrojene döndürebilirsek çok sağlıklı olacak. Bunlara finansman gerekecek. Siz hidrojene geçecekseniz, bunun ciddi bir maliyeti var. Bu maliyetler nasıl karşılanacak? Demir çelik vb sanayilerimizin dönüşümü, sanayi dönüşümü çok önemli. Evet ama sübvanse edilmeleri konusunda ne düşünüyorsunuz?

Sanayicilerimizde ciddi bir dönüşüm isteği var. Bununla ilgili kapasiteler açıklanıyor. Çoğu sektör bunun farkında. Hatta biz de Kocaer Çelik’e jeotermal sahamızı verdik böylece kendi enerji ihtiyaçlarını bu sahadan karşılayacaklar; bağımsız bir biçimde... Bunun bir artısı var. Özellikle üretilen çelik ‘yeşil çelik’ olacak. Böylece rekabeti yakalayabilecekler. Almanya da gitti 40 Euro alım garantisi verdi. Almanya böylece panel endüstrisi kurdu. Ülkesine 60.000 MW kurdu. Enerji açısından bizim komşularımız güçlü ülkeler değil. Almanya’nın batısında Fransa var. Yüzde 80’i nükleer santral. 24 tane bağlantısı var ve hepsi de büyük hatlar.  Kendi içindeki dengesizliği hemen Fransa ile dengeliyor mesela.  Bizim böyle bir şansımız yok. Enerjide de dengeleme işi çok önemli. Dönüşüm sadece depolamayla olmaz bu dönüşümler hidrojenle olacak. Bütün dünya buna bağlandı.

Enerjide hidrojeni pek çok zorluk ve ön yargıya rağmen, Türkiye’de, üst düzey karar vericilerle, dünya bilim insanlarının katılımlarıyla, ilk olarak 2001 yılında  tartışmaya açmış da bir kişi olarak, bugün gelinen noktadan umutlandığımı söyleyebilirim. Hidrojen meselesi hızlı ilerliyor; tabii hala pek çok zorluk ve belirsizlik alanları mevcut.  Türkiye Enerji Forumu’nu Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kurulmasıyla başlatmıştık. Muazzamdı gerçekten; 50 yıllık bir perspektifle 2050 mottosuyla yola çıkmıştık; sürdürülebilirliği ilk defa geniş kitlelere anlatmıştık. Sene 2001. Bugün o günlerde  yaptığımız ulusal enerji lobisinin ülkeye ve sektöre nasıl bir bir farkındalık yarattığını görmekten de ayrıca müthiş heyecan duyuyorum.

Hatta EPDK’nın ilk Başkanı Yusuf Günay,  “Neslihan Hanım bu hidrojenin ne olacağı daha belli değil diyorlardı; bugün kendileri de bir dernek kurmuşlar; ne kadar sevindirici. Hidrojenci oldular; eşsiz bir durum. Bir bilinç oluşturmuşuz. O zaman daha inşaat firmaları da ortada yoktu; inşaat firmalarını ilk olarak seferber etmek de gurur duyuyorum. Bu da eşsiz bir sonuç yarattı. Enerji sektörümüz; yapıp ettikleri ve gelecek beklentileriyle, dünyada olumlu yönde ayrışan bir sektör oldu. Bunu hep beraber başardık ve daha iyisini başarabiliriz.

Çok memnuniyet verici sektör önüne hedef belirlendiği zaman kimse tutamaz. Size bravo.

Hidrojen bilgisi dünyanın da henüz sığ… Hepsinin üstüne güneşimiz, rüzgarımız da var. Hidrojeni amonyak olarak gemilerle taşıyabiliriz. Bunlar için eşsiz çözümler oluşturulabilir.

Son olarak başka neler yapılabilir sektör için?

İzin süreçleri sadeleştirilmeli. Rüzgar türbinleri aslında ormanın bekçisi de olabilir. İmkanı yok, yangın çıkmaz o zaman... Çünkü ara yolları açıp ulaşılabilirliği sağlıyorsunuz. Ve kendi kendine koruma sağlıyorsunuz. Biz en çok orman izinlerinde sıkıntı yaşıyoruz. Kapalıdır, giremezsin bitti, diyorlar.

“Tarımsal arazi haritaları çıkarılmalı”

Bu konu bilim tarafından da araştırılırsa doğruya ulaşılacaktır.

Güneşte de arazi edinimlerinde sıkıntı yaşıyoruz. Tarımsal olmayan arazilerde sıkıntı yaşamamamız lazım. İzin prosedürleri belirleme kriterlerinin değişmesi lazım. Tarım arazisi belirleme kriterlerinin gözden geçirilmesi de yerinde olacaktır. Kuralların bir data setinde ilerlemesi lazım.  Tarım il Müdürlükleri il bazında bütün tarım arazilerinin haritasını çıkartsın. Biz de bu tarım dışı arazilerde otomatik olarak arazi geliştirelim. ÇED, EPDK kararı alıyoruz. Ben pek çok adım atıyorum; tarım arazisi mi değil mi sonra öğreniyorum. Burada ciddi sorunlar yaşıyoruz. Bir de tarım arazisi haritası çıkarılmalıdır.

Bir şeyler yapılıyor ama bunların hangi teknolojiyle yapıldıklarına da bakmak lazım. Yerlileşme çok önemli.

Atik ve yenilikçi performans:

AYDEM Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Ömer Fatih KEHA, ODTÜ Elektrik – Elektronik Mühendisliği Bölümü mezunu. 10 yılı aşan bir yönetim tecrübesine sahip. Sektörde, atik ve yenilikçi performasıyla dikkat çekiyor. Kariyerine Kalyon Grup’ta başlayan Keha’nın T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda Elektrik Üretim A.Ş.’de Genel Müdür Danışmanı olarak çalıştığını öğreniyoruz. Keban HES ve Karakaya HES’in rehabilitasyon projelerinin başlayıp ilerlemesinde ve yönetiminde, EÜAŞ-TETAŞ birleşmesinde de önemli görevler üstlendiği görülüyor. 2018 yılında Aydem Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü olarak göreve başlayan Keha, Aydem Yenilenebilir Enerji’yi 2021 yılında borsaya açtı. Hibrit GES projelerine yenilerini ekleyeceklerini ifade eden Aydem Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Ömer Fatih Keha, “Temiz enerji üretimi ile Türkiye’nin enerji arzına ve sürdürülebilirliğine katkı sağlamaya devam edeceklerini vurguladı.

AYDEM Yenilenebilir Enerji, kurulu gücünü iki katına çıkarma hedefinde

Türkiye’nin en büyük hibrit GES projesi Uşak’ta devrede

Çevresel - Sosyal - Yönetişimsel (ESG) performans sıralamasında, dünyanın en önemli bağımsız derecelendirme şirketlerinden Vigeo Eiris/Moody’s tarafından Türkiye’de ve “Gelişmekte Olan Pazarlar” dünya sıralamasında elektrik sektörünün lideri seçilen şirket, insan kaynağına yaptığı yatırımlarla Great Place to Work® Türkiye Enstitüsü tarafından Türkiye’nin En İyi İşverenleri Listesi’nde yer alıyor. Aydem Yenilenebilir Enerji, iş dünyasının geleceğine yön verecek evrensel ilkeler öneren dünyanın en kapsamlı sürdürülebilirlik platformu BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin de katılımcıları arasında bulunuyor.

Uşak Hibrit GES: Rüzgar az olduğunda GES’lerden, güneş az olduğunda RES’lerden enerji üretilebilecek. Barajların üzerine kurulacak panellerin olduğu santrallarin de kurulması planlanıyor.

AYDEM Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Ömer Fatih Keha, “Uşak'taki mevcut rüzgâr santralimize ek kaynak olarak kurulan GES ile Türkiye’nin en büyük kurulu gücüne sahip hibrit güneş enerjisi santralinin hizmete alındığını söyledi.

Aydem Yenilenebilir Enerji, Haziran ayında Uşak RES’te 54 MW kapasiteyi devreye almış bulunuyor. Böylece 2023 yılının ilk 6 ayında, Uşak Hibrit GES ile kapasitesi 136 MW artmış oluyor.

Enerji üretimini en verimli şekilde sağlayacak tek eksen takip konstrüksiyon sistemine sahip olan Uşak Hibrit GES; çift yönlü enerji üretim teknolojisiyle, standart panellere göre yüzde 20 daha verimli. Projede 155 bin panel kullanıldığı ifade ediliyor. Uşak Hibrit GES, özellikle kış aylarında yerdeki kardan yansıyan ışıktan dahi enerji üreterek maksimum performans sağlamayı amaçlıyor.

82,15 kurulu gücündeki Uşak Hibrit GES, 164 MWh yıllık üretim kapasitesi ile 59 bin 420 konutun yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak. Üretilen enerji ile yıllık 106 bin 305 ton CO2 emisyon azaltımı da sağlanacak.  Öngörülen azaltım miktarı, 259 bin kızılçam ağacının absorbe ettiği emisyon miktarına eşit.

Aydem Yenilenebilir Enerji; ‘Karasal Hibrit GES’, ‘Yüzer Hibrit GES’ ve ‘RES Kapasite Artışı’ projelerine de odaklanacak. 2025 yıl sonuna kadar toplam 8 hibrit santral yatırımını daha hayata geçirme hedefinde. Bu kapsamda toplam kurulu gücü iki katına çıkacak.

Bu sene içerisinde Uşak RES’te 48 MW ve Söke RES’te 12 MW olmak üzere toplam kurulu gücünü 60 MW daha artırmayı hedefliyor.

2025 yılında, depolamalı üretim tesisi yatırımlarıyla birlikte 500 MW ‘lık pil tesisi de dahil toplam kurulu gücün 2.469 MW’a çıkarılması öngörülüyor.

Verimlilik odağında yatırımlarına devam eden Aydem Yenilenebilir Enerji, sahip olduğu santrallerde verimliliğin artırılması için 2020 yılında başlattığı rehabilitasyon projelerini de; 100 milyon dolarlık yatırım ile 2023 yılında tamamlamayı hedefliyor.

Türkiye geneline yayılmış, 25 yenilenebilir enerji santralinin toplam kurulu gücü 1.156 MW’tır. 20 hidroelektrik, 3 rüzgâr, 1 jeotermal, 1 hibrit GES kaynaklı yenilenebilir enerji üretimi ile Türkiye’nin dört bölgesine (Karadeniz, Marmara, Akdeniz ve Ege) yayılmış santrallerinde enerji üretiyor.

Uşak Hibrit GES ile Türkiye, en büyük hibrit güneş enerjisi santraline sahip oldu.

 YAZI HAKKINDA: Bu yazı; EKONOMİ GAZETESİ Enerji Yazarı Neslihan Gökdemir Ağar tarafından, 23 Haziran 2023 tarihli gazetemizde yayınlanan TEE ‘ENERJİ TİCARETİ’ yayınına özel olarak hazırlanmıştır.

SORU VE YORUMLARINIZ:

Tüm yazılarını göster