En tehlikeli fay hattı yeraltında değil!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Türkiye'nin meğer her yerinden fay hattı geçiyormuş! Hem bu öyle bir fay hattı ki tahmin edilenden daha aktif, daha yıkıcı...

✔ Böylesine büyük bir felaket bile toplumdaki ayrışmayı gideremedi, hatta tam aksine daha da derinleştirdi.

Tanımda bile ortak bir dil tutturamadık. Birileri illa “asrın felaketi” denilmesini istiyor. Öyle denilecek ki, “Ne yapalım” gerekçesine sığınmak mümkün olabilsin.

Peki asrın felaketi diyelim... Böyle tanımlayınca “Evet, yapılabilecek bir şey zaten yoktu” diye boynumuzu büküp kenara mı çekilelim?

Sanki yüzlerce yıl öncesindeyiz, sanki bu konuda hiç bilimsel çalışma yok, sanki böyle bir deprem yaşanacağına ilişkin hiçbir işaret bulunmuyor, kimse bir şey bilmiyor, bilenler de söylememiş; asrın felaketi diyerek sorumluğu üstümüzden atacak, “Yapılabilecek ne vardı ki” diyerek avunacağız, öyle mi?

Deprem öncesinde bir şey yapmadık!

Aslında yaptık da, depreme karşı bir şey yapmadık!

Müteahhit hırsızlık yaptı, belediye ve denetim yetkisi verilen kuruluşlar göz yumdu, siyasetçi de bu hırsızlığı meşru hale getirdi. Yaşadıklarımızın özeti bu.

Hadi depremden önce doğru dürüst bina inşa etmedik...

Hadi deprem olduktan sonra hemen harekete geçemedik, insanları bu soğukta enkaz altında bıraktık, bölgeye erkenden ulaşabilenleri koordine edemedik. Geç kalmakla belki kurtarılabilecek çok can kaybettik.

Hadi güvenlik güçlerini hemen devreye sokup yağma ve talanı önlemede geç kaldık ve böylece birilerinin durumdan vazife çıkararak kendilerini güvenlik güçlerinin yerine koymasını önleyemedik.

Bunlar da olmamalı da, oldu!

Ama biz bu sorunların varlığı konusunda bile görüş birliği sağlayabilmiş değiliz ki.

Tam ortadan!

Sanki zaten istenen bir durumun tümüyle gerçekleştiğini izliyoruz.

Toplum bir karpuz gibi ortadan ikiye ayrıldı.

En büyük fay hattı orada!

Böylesine büyük bir felaket bile toplumu birleştiremedi. Tam tersine giderek ayrıştık.

“Devlet deprem bölgesine zamanında ulaşamadı” diyenler neredeyse vatan haini ilan edilecek.

Zamanında ulaşıldıysa, oradaki insanlar niye feryat ediyor?

Bazıları depremden beş gün, altı gün geçtikten sonra gidip oralarda çekim yaparak, “Hani çadır yoktu, iş makinesi yoktu, hani asker polis yoktu, işte hepsi var” diye konuşuyor. Şimdi yok diyen mi var ki, geç kalındı, geç!

Ev yanmış, orman yanmış, “İşte itfaiye geldi” demek gibi bir durum. Söndürülecek ne ev kalmış, ne orman kalmış artık!

Herhalde deprem bölgesindeki feryatların, yardım gelmedi çığlıklarının sahte olduğu, insanların rol yaptığı düşünülüyor! Sahi böyle mi düşünülüyor acaba?

Yanlışa yanlış diyebilmek!

Diyelim ortada bir eksiklik, bir yanlışlık, bir gecikme var. Ya da çok iyi yapılmış, dört dörtlük bir iş. İki durumda da her şey apaçık ortada...

Bir değerlendirme yapacaksınız.

Bu olumlu durumu sağlayanı ya da olumsuzluğa yol açanı “kim olduğuna bakarak” değerlendiriyorsanız, kendinizi sorgulayın!

Hakkı ödenmeyecek olanlar belli

Ha yıkıldı, ha yıkılacak bir beton parçasının, tonlarca enkazın altına girmek ve oradaki bir kişiyi kurtarmaya çalışmak...

Bu nasıl bir özveridir, nasıl bir cesaret örneğidir...

Depremde hakkı ödenmeyecek olanlar bu insanlar.

Ama bir ekibin kurtarmak üzere olduğu kişinin şovunu yapmaya çalışanlar olduğunu da gördük. Bu da kocaman bir ayıptır; yapana da, yaptırana da...

Bunu yabancı ekiplere karşı da yaptı birileri. Adamlar bir türlü anlayamadı bunu, şaşkın şaşkın bakakaldılar.

CARİ AÇIKTA DOKUZ YILIN REKORU...

Bir haftadır depremle haşır neşir olmaktan diğer konulara fazla eğilemedik. Kimse eğilemedi zaten. Her şey ikinci planda kaldı, çok da önemsenmedi.

Ama hayat bir şekilde sürüyor, ekonomik sorunlarımız da bir şekilde devam ediyor.

Depremin, şu dönem haliyle pek konuşulmayan ekonomik faturası çıkacak. Yıkım çok büyük. Bu kentler yeniden kurulacak. Bu maliyeti tüm Türkiye topluca göğüsleyecek tabii ki.

Ama göğüsleyebilecek güç ne kadar var? Ekonomik sıkıntılar artacak.

Merkez Bankası’nın dün açıkladığı ödemeler dengesi örneğin. Durum zaten fazlasıyla tatsız, 2023’te daha da kötüye gitmek şaşırtıcı olmayacak.

Merkez Bankası dün ödemeler dengesinin 2022 sonuçlarını açıkladı ve gördük ki 2022’de son dokuz yılın en yüksek cari açığını vermişiz. 2022’deki açık 48.8 milyar dolar. Daha önce en yüksek açığı 55.1 milyar dolarla 2013 yılında vermiştik.

En yüksek borçlanma

Ödemeler dengesinde 2022'nin en dikkat çekici iki kalemi portföy yatırımlarındaki çıkış ve borçlanmadaki artış.

Portföy yatırımlarında geçen yıl 13.4 milyar dolarlık bir çıkış yaşandı. Bu 2015’ten sonraki en yüksek çıkış.

Doğrudan yatırımlar önceki yıllara göre çok büyük fark göstermedi ve çoğu (6.3 milyar dolar) gayrimenkulden oluşmak üzere 8.1 milyar dolar oldu.

Borçlanma ise rekor kırdı ve 42.3 milyar dolara ulaştı.

Yıllık bazda bir rekor da 24.2 milyar dolarla pozitif net hata ve noksan kalemi.

22 milyar mümkün değil

Cari açıkta bu yılın hedef 22 milyar dolar. Yani açığı geçen yıla göre yarı yarıya azaltmayı planlamış durumdayız.

Normal şartlarda bile mümkün görünmeyen bir hedefti bu, hele şimdi tümüyle mümkün olmaktan çıktı.

 

Tüm yazılarını göster