En iyi faizi devlet veriyor

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Hesabı yapan, devletin bir kurumu, TÜİK. Hesaplanan, finansal yatırım araçlarının nominal ve reel getiri oranları. Dönem; son ay yani kasım ayı, son üç ay, son altı ay ve son bir yıl.

Sonuç mu; tuhaf ama gerçek, en yüksek faizi, faize hep karşı olduğunu dile getiren bugünkü siyasi iktidarın yönetimindeki devlet veriyor.

Dedik ya bu bizim ya da bir üniversitenin, bir araştırma şirketinin hesaplaması değil, Türkiye İstatistik Kurumu’nun hesaplaması.

Gerçi oranlar belli; bunlara sahip olan herkes bu hesaplamayı pekala yapabilir. Ama bu oranları bulan ve açıklayan TÜİK olunca herhalde kimsenin itiraz edecek bir sözü kalmaz.

En yüksek getiri DİBS’te

TÜİK her ay mevduat faizi, hisse senetleri, dolar ve euro, külçe altın ve devlet iç borçlanma senetlerinin nominal ve TÜFE artışından arındırılmış reel getirisini açıklıyor. Yİ-ÜFE'ye göre de reel getiri açıklanıyor ama biz TÜFE’ye göre olanı kullanmayı tercih ediyoruz.

TÜİK’in dün yaptığı açıklamaya göre kasım ayında en yüksek reel getiri yüzde 4.77 ile hisse senetlerinden elde edildi. Ama hisse senedindeki fiyat hareketleri tümüyle apayrı bir alan. Bizim bakmak istediğimiz kontrol edilebilir, hatta daha da ötesi belirlenebilir oranlar. Bunların başında da devletin borçlanma senetleri için verdiği faiz geliyor. Yani DİBS faizi. DİBS’te kasım ayındaki reel getiri yüzde 4.59 oldu. DİBS, bu oranla en yüksek getiri sağlayan ikinci yatırım aracı durumunda.

İç borçlanma senetlerinin reel getirisinin yüksek olması faizin artmakta olduğunu değil, düşmekte olduğunu gösteriyor. Bu konuyu kaç kez yazdık; elinde iç borçlanma senedi bulunanlar faiz artınca değil, tam aksine düşünce daha çok para kazanır.

Ne var ki faizin düşmesi için çok temel bir koşul gerekiyor.

Faiz ancak bir dönem yüksek olursa düşebilir.

Nominal oranlara bakalım, devlet iç borçlanma senedi son altı ayda nominal yüzde 32 getiri sağlamış. TÜFE artışından arındırılmış net getiri de bu dönemde yüzde 25 olmuş.

Dikkat ediniz, altı ayda net yüzde 25 getiriden söz ediyoruz, altı ayda!

Hazine, çok değil, daha temmuz ayında yıllık yüzde 20 net faizle tahvil ihraç etmişti. Ama faiz hızla gerileyince yıllık net yüzde 20 faiz bir anda altı ayda yüzde 32’ye çıkıverdi.

“İyi ya işte faizi hızla aşağı çekmişiz” denilebilir.

Buna karşı “İyi de temmuzda ne diye yüzde 20 faizle borçlanmak durumunda kalınmıştı” diye sorma hakkı doğmaz mı?

Faiz yüzde 12'ye indi

Hazine son dönemde yıllık yüzde 12 faizle borçlanıyor. Bu oran bankaların mevduata verdiği faizden az da olsa yüksek. Ancak mevduat faizinde anaparadan kayba uğramak söz konusu değil. Enflasyon yüksek gerçekleşir ve reel bir kayıp ortaya çıkabilir, o kadar.

Devlet iç borçlanma senedinde ise nasıl faiz düşerken para kazanılıyorsa, bu kez faiz artarsa elinde senet olanlar zarara uğrar. Karmaşık ve yanlış gibi görülen bu ilişki, iç borçlanma kağıtlarının çoğunlukla iskontolu satılmasından kaynaklanır.

Şimdi yüzde 12'den kamu kağıdı alan bir yatırımcı ya bir yıl bekleyip bu faizi cebine koyacak ya da faiz daha da düşerse vadeyi beklemeden iyi bir getiriyle kağıdını satacak.

Ama ya faiz artarsa... Koşullar faiz artırmayı gerekli kılacak şekilde değişirse... O zaman yüzde 12’den alınan kağıdın fiyatı düşecek.

100 lira nominal bedelli bir kağıt yüzde 12 faizle yaklaşık 89 liradan satılıyor. Faiz örneğin yüzde 15’e çıkarsa 100 lira nominal bedelli bu kağıdın fiyatı bir anda 87 liraya düşer.

Şu dönemde kamu kağıtlarından uzak durulmasının bir nedeni de budur; faizin yükselmesi olasılığı.

Aynı şekilde mevduat faizinde giderek daha kısa vadenin tercih edilmesinin altında da faizin yeniden yükselme eğilimine girebileceği kaygısı yatmaktadır. Mevduat faizinde stopaj öncesi brüt getiri son üç ayda yüzde 0.80 oldu. Bugünden bir yıl sonrasına bakarsak reel faiz negatif, onu da görüyoruz. Hele bir de enflasyon yükselirse bu reel oran daha da artacaktır.

Tüm yazılarını göster