Zafer Özcivan - SERBEST KÜRSÜ
Kullandığım başlık, maalesef emekliler için istemediğimiz fakat her dönemde emeklilerin sanki kaderi imiş gibi gerçekleşen durumu özetlemek için uygun bir terimdir. Bugüne kadar alınan her zam kararında en çok olumsuz etkilenen, alım gücü her geçen gün negatif yönde olan, hayat pahalılığını en çok hisseden, yaşam koşullarını en ağır bicinde idame ederek hayatını devam ettirmeye çalışan kesim emekliler olmuştur.
Emeklilik, bedeli peşin ödenmiş bir haktır. Yıllarca gece gündüz çalışıp didinerek devlete prim ödemiş ve gerek yaş gereği gerek başka sebepler yüzünden emekli olmuş vatandaşlar, sürekli olarak maddi konularda en son plana itilmiş ve günümüzde en çok ezilen taraf olmuştur. Ülkemizde yaklaşık 15,5 milyon emekli mevcuttur ve bunun 5,5 milyon kadarı en düşük maaş olan 10 bin ve daha altında aldıkları maaş ile yaşam savaşı vermektedir.
Geçtiğimiz son seçimlerden bugüne kadar geçen sürede emekli maaşları hakkında oluşan gelişmeleri ele alacak olursak, seçim yatırımı olarak 5 bin 500 TL olan en düşük maaş 7 bin 500 TL ye Mart 2023 de çıkarılmıştı. Zam dönemi olan haziranda ise seçim bitmişti ve memurlara 8 bin 700 TL seyyanen ve asgari ücrete %50, memurlara %49 zam verilirken emekliye %25 oranında artış yapılmıştı. Yani yukarıda belirtmeye çalıştığım gibi emeklilere üvey evlat muamelesi devam etmiş ve en son sınıf olarak görüldüğünden en az oranda zam yapılmıştı. Doğal olarak yapılan itirazlar ve serzenişler dikkate alınmış olmalı ki Cumhuriyet Bayramı’nda önce çalışılmayan sonra da özellikle sigortalı çalışan çiftçilerin diretmeleri üzerine çalışan emeklilerin de dahil edildiği 5 bin TL ve bir defaya mahsusu olmak üzere ikramiye ödemesi yapılmıştı. Ancak başkent kulislerinde özellikle muhalefet partilerinin sesini yükseltmesi ve emekli vatandaşlarının beklentisinin karşılanacağı dönem dönem belirtilen yılbaşına ulaştık ve emekliler olarak hepimiz verilecek seyyanen zam ve yüksek bir artış beklemekteydik. Ama gene beklentiler hayalden öte gidemedi.
-İlk olarak %37,50 olan enflasyonun üzerine %5 refah payı eklenerek %42,25 zam yapıldı.
-İkinci olarak 7 bin 500 TL olan en düşük emekli maaşı 10 bin TL ye çıkarıldı.
-Üçüncü olarak ise zam oranı memurlar gibi %49,25 e yükseltildi.
Yani üç aşamalı yapılan değişiklikten sonra beklenen gene oluşmadı ve emeklinin çilesi devam ediyor. Çünkü ortada adaletsiz bir maaş sistemi mevcut.7500 TL en düşük emekli maaşı 10 bin TL ye yükseltildi ama yapılan zam oranı %33 de kaldı. En çok paraya ihtiyacı olan bu grup en az zammı almış oldu. Bunun yanında en düşük maaş 2 bin 500 TL gibi komik oranda yükselirken 20 bin TL alan emekli 30 bin TL alacak ve 10 bin TL gelir artışı elde edecek. Adalet bunun neresinde? Bu sorun en kısa zamanda en düşük maaş alanların lehine çözülmeli ve en düşük emekli maaşı asgari ücret kadar olmalıdır.
Asgari ücret ise daha bir ay geçmeden açlık sınırının altında kaldı ve basından öğrendiğimize göre marketlerde bir gecede 700 ürünün fiyatı değişti. Yani verilen zam daha cebimize girmeden geçen dönemlerde olduğu gibi erimeye çabuk başladı. Dolayısıyla her zaman olduğu gibi sonuçta enflasyonun önlenmesi gerektiği aşikârdır. Üretime dayalı ekonomik faaliyetler desteklenip artırılmadıkça enflasyonun düşme seyri oldukça zor olacaktır. Fiyat artışları devam ettiği sürece yapılan maaş artışlarının önemi kalmamaktadır. Sorunun en adil ve optimal çözümü maaşların makul ve mantıklı bir seviyeye getirildikten sonra her ay TÜK tarafından açıklanan tüketici fiyat endeksi baz alınarak güncellenmesidir. Başka türlü enflasyonun altında ezilme devam edecektir. Hükümet yeklileri geçen dönem olduğu gibi temmuzda daha yüksek zam yapılacağını açıklasalar da yeterli olamayacağı açıktır.
Emekli maaşları konusunda beklentimiz, geçen seçimlerden önce Cumhurbaşkanımız tarafından yapıldığı gibi seyyanen bir zam yapılması ve en düşük emekli maaşının asgari ücrete eşitlenmesidir. Özellikle büyük kentlerimizde bu maaşlarla geçinmenin mümkün olmadığı aşikardır. Kırsal kesimde hayat nispeten daha ucuz olduğu için bu kadar problem olmayabilir.
Son günlerde gündemden düşmeyen bir diğer sorun ise özellikle emekliler başta olmak üzere halkın tamamını ilgilendiren ilaç fiyatları ve emekliden yapılan kesintilerin yüksekliğidir. Kendimden örnek vereceğim. Diyaliz hastası olduğum için günde 26 tane ilaç alıyorum ve bunları almak zorundayım azaltmak mümkün değil. Geçtiğimiz hafta 12 kutu ilaç için 148 TL maaştan ve 248 TL elden olmak üzere yaklaşık 400 TL ödemek zorunda kaldım. Tabii ki bu bir defaya mahsusu değildir ve yaklaşık her ay ödeme çıkacaktır. Dolayısıyla en azından emekliler için hastane muayene ve ilaç farkı alınmamalıdır. Hepimizin bildiği gibi emekliler çoğunlukla yaşlı insanlar oldukları için sağlık sorunları her geçen gün çoğalmakta; hastaneye ve ilaca olan ihtiyaçları gündemde kalmaktadır.
Kış dönemini yaşadığımız şu günlerde birçok emekli doğalgaz parasını ödeyemediğinden battaniye gibi çözüm arayışındadır. Bazı emekliler ise yakıt tasarrufu için sabah 9.00 akşam 17.00 arası zamanlarının kahvelerde geçirerek tasarruf etmeye çalışmaktadır ama bir çayın 10 ile 25 TL olduğu gerçeği de tasarruf olanağını ortadan kaldırmaktadır.
Sonuç olarak biz emeklilerin çilesi bitmek bilmiyor ve umutlar hep başka bahara kalıyor. Bir de bu yılı emekliler yılı ilan ettiler ama zor bir yıl olacağını tahmin etmek abartı değildir. Umutlarımız Cumhurbaşkanının vereceği seyyanen zamda ve Allah ömür verirse temmuz ayında yapacaklarını söyledikleri ve üstüne basa basa belirttikleri zam oranlarının yüksek olmasında. Bekleyip göreceğiz.