Eleştiren hayvan

Dr. Ferhat DEMİR
Dr. Ferhat DEMİR İNOVASYON DELİSİ

Keşif, icat ve inovasyonların kökeninde ne vardır? Bunları gerçekleştiren insanı, doğada sıradan bir canlı olmaktan çıkartıp piramidin en tepesine yerleştiren nedir?

Darwin’in yanıtı net: Doğal seçilim. Doğa, tüm canlılara pençeleri ve kırmızı keskin dişleri ile saldırır. Bu ataklarla baş eden, değişen dış şartlara uyum sağlayan ayakta kalır. Karl Popper ideolojik bulduğu bu görüşe itiraz eder. Ona göre insanlığın ilerlemesinin arkasındaki temel motivasyon; dışsal değil içsel baskıdır. İnsan olasılıklarını artırmak ister ve yeni olasılıkların arayışı doğrultusunda girişimlerde bulunur. Doğamızda olan temel bir içgüdüdür bu.

Kısacası doğanın özgürlüklerimizi kısıtlamasına bir tepki göstermekten çok sürekli kendi özgürlüklerimizi artırma dürtüsü ile hareket ederiz. En az dışsal bir seçilme baskısı kadar içten gelen bir seçme baskısıyla karşı karşıyayız. Benzeri yorumları Spinoza felsefesinde ve Bergson’da da görürüz.

İnsanı bugün geldiği noktada diğer tüm canlılardan ayıran bilincidir. Belki evrenin de öngöremediği şekilde nasıl bu kadar ilerlediği halen gizemlidir. Muhtemelen en iyi olasılığı seçme dürtümüz büyük rol oynamıştır. Hayvanlarda bilinç yoktur diyemeyiz ama düzeyi farklıdır. İnsan bilinci değerlendirme yapar. Kritik düşünür, olasılıkları analiz eder ve en optimumu seçer. Amaç başarı ve başarısızlık ihtimalini önceden kestirmek ve organizmaya yol göstermektir. Verdiği karar neticesinde üzülür ya da sevinir. Bu duygular sayesinde öğrenir ve bir sonraki kararı daha isabetli hale gelir.

Bu şekilde verilen kararlar, deneme-yanılmalarla ilerleriz ve problemlerimizi çözeriz. Yine Popper’a göre yaşamın ve bilincin en büyük buluşu; dildir. Söz konusu bu dil sadece ifade ve iletişim işlevi görmez. Benzeri özelliklere hayvanlar da sahiptir. Hayvanlarda işaretler, semboller hatta ayinler görürüz.

İnsani dil tüm canlılardan farklı olarak önermelerde bulunur. Yani nesnel bir vakayı çözümleyen ve gerçek olgularla örtüşen önermeler ortaya atar. Bu önermelere diğerleri karşı savda bulunur. Tez-antitez diyalektiği bizi bir sonraki buluşa götürür.

Burada altı çizilmesi gereken; insanın eleştiri yeteneğidir. Kritik düşünme kabiliyeti. İnsanlık sadece doğal ayıklanma ile değil bilinçli ayıklanma ve bilinçli seçim ile yükselmiştir. Eleştirel ve kültürel ayıklama, doğal ayıklamayı tamamlar ve günceller. Asıl büyük evrim hatta devrim bu şekilde gerçekleşir.

Rasyonel kritik yani gerçek zannettiğimiz şeyin eleştirel sorgusu olmazsa, bilgi de olmaz. Hayvanlarda bu anlamda bilgi yoktur. Buna bilimsel bilgi diyebiliriz. Kaynağını rasyonel eleştiriden alır.

İnsan için düşünen hayvan ifadesi bu anlamda doğru değildir.  O eleştirebilen hayvandır. Özetle insanın doğasında eleştirel düşünce vardır. Bu sayede buralardayız. Eleştirel düşünceyi susturmaya çalışmak, bir manada o insanları ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Böyle bir varoluşsal tehdit ile karşılaşanlar ebette içgüdüsel olarak direnç göstereceklerdir. Bırakın insanı hiçbir canlı hayati bir tehlike hissederse yok olmaya rıza göstermez. Her canlı yaşamak ister. İnsan yaşamı sadece biyolojik boyuta sahip değildir, psikolojiktir aynı zamanda. Gelişmek isteyen toplumların eleştirel düşüncenin önünü açmak, çok sesliliğe ve çeşitliliğe müsaade etmek dışında bir seçenekleri yoktur!

Tüm yazılarını göster