Elektronik oylama demokrasiye katkı verir mi?

Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin geliştiği çağda, belge güvenliği, blockchain gibi araçların artık var olduğu ortamda, oy sandığının da dijitalleştirilmesi akla yakın gelebilir. Neticede çok daha hızlı, etkin ve düşük maliyetten söz ediliyor. Zaten bu sistemi kullananlar var ve denenmiş bir yöntem olabilir.

Ancak sorun şu ki elektronik oylamanın geniş seçmen kitleleri nezdinde “güvenilirliği” hala sorgulanıyor, sisteme dışarıdan ve içeriden müdahale ihtimalinden bahisle, muktedirlerin dijital sandık verilerini değiştirebileceği riskine dair kuşkular dile getiriliyor. Kaygılar yersiz de değil hani…

SEÇİM SİSTEMİNE TÜİK MODELİ GELİRSE…

Sovyetler Birliği’nin lideri Stalin’e atfedilen bir söz vardır; “sandıkta kime oy attığın önemli değil, oyları kimin saydığı önemlidir.” Elektronik seçim, dijital oy pusulasına sürat kazandırsa da sayım sürecinde sisteme müdahale yolları daima var olacaktır. Blockchain buna izin vermez deme, her şey mümkün…

Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Yener; “elektronik oylama sistemiyle ilgili tüm hazırlıklarımızı yaptık, Karar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde” diyor ve ekliyor; “sistem dış müdahaleye kapalı.” Doğrudur ama burada sorun; hackerların dış müdahalesi değil içeriden müdahale riskine dairdir.

İKİ SORU İKİ CEVAP / Stratejiye dair…

Elektronik seçim hangi ülkelerde var?

Bu yolu seçenlere örnek olarak, İngiltere, Hollanda, İtalya, Brezilya, Kanada, Estonya, Avustralya, ABD, Fransa, Azerbaycan, Bosna Hersek, Venezuela, Maldivler, Gürcistan, Moldova, Kazakistan, Özbekistan, Rusya gösterilebilir. YSK şu anda bu ülkelerdeki uygulamaları inceleme sürecinde zaten.

e-seçim uygulaması bize ne zaman gelir?

Eli kulağında olduğunu söylemek mümkün… Meclis’teki yasa torbalarının birine konulur, parmaklar kalkıp inerken arada e-seçim de yasalaşır ve ilk seçimde uygulanabilir. Ancak sorun tırnak boyası dahi hileyi engelleyememişken e-seçimin sonuçlarına muktedirin müdahale edebilme imkânı olmasıdır.

not/EKONOMİK TERÖRİST KAVRAMINDAN ETKİ AJANLIĞI DÜZENLEMESİNE…

Türk Ceza Kanunu’ndaki (TCK) “casusluk” suçunun kapsamını genişleten ve kamuoyunda “etki ajanlığı” olarak bilinen düzenlemesi, şimdilik geri çekiliyor. Belli ki yeniden denenecek ve bu yasa sayesinde sokak röportajları, medyadaki aykırı sesler susturulacak, “etki ajanları(!) içeri atılacak.

Nitekim iktidar sözcüleri her fırsata böylesi bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Kullanılan dil ise özgürlükten değil güvenlik siyasetinden alınıyor; “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk,   devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme…” Kulağa mantıklı(!) geliyor değil mi?

Daha derinine bakıyoruz; “devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası…” Kısaca, iktidarı yıkmaya yönelik etki ajanı damgası vurulabilir.

Bunda 6 yıl önce benzer girişim, eski bakan Albayrak tarafından getirilmiş ve taslağın kod adı da “ekonomik terörist” olmuştu. Yazı, yorum, haber ve görüntüleriyle ekonomiyi kötü gösterenlere “terörist muamelesi” önerilmiş, bu sıfatla damgalanan yazar, habercilerin hapsi öngörülmüştü.

Sosyal medyanın böylesine etkin ve yaygın olduğu ortamda, bu gibi yasaklar, yasalar ve sıfatlar, gerçeklerin konuşulmasını engelleyemez. Aksine demokrasinin son kırıntılarını da alır, götürür.

Tüm yazılarını göster