Geçtiğimiz Kasım ayında BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı’nda (COP26) imzalanan “Sıfır Emisyonlu Araçlar için Glasgow Mutabakatı” 2040 yılına kadar sıfır emisyonlu araçlara geçileceğine dair taahhütte bulunuyor. Türkiye de imzacı ülkeler arasında yer alıyor. Endüstri, sivil toplum ve kent yönetimlerini kapsayan 45’i aşkın kuruluşun temsil ettiği Elektrikli Ulaşım Platformu (Platform for Electromobility) dün yayınlandığı raporunda, tüketicilerin elektrikli araçlara (EV) geçişini değerlendiriyor.
Element Energy tarafından yürütülen ve Avrupa genelinde yeni otomobil satın alan 14 bin tüketiciyle gerçekleştirilen algı araştırması, tüketicilerin elektrikli araçlara hazır olduğunu gösteriyor.
Araştırma, 2025 yılına kadar elektrikli araçların Avrupa’da en çok talep edilen ulaşım biçimi olacağını ortaya koyuyor. Tüketicilerin tercihlerinde önemli değişiklik olduğunu kaydeden araştırma, katılımcıların üçte ikisinin günümüzde bir elektrikli araca sahip olduğunu ya da satın almayı düşündüğüne yer veriyor.
En önemli etken maliyet
Tüketicilerin satın alma kararında en önemli etkenin ise maliyet olduğu görülüyor. Raporda aynı zamanda, elektrikli araçların fiyat paritesi içten yanmalı motorla çalışan araçlara ulaştığında, piyasanın hızla elektrikli araçlar lehine evirileceği belirtiliyor. Bu bulgular, Avrupa’daki otomobiller ve kamyonetleri kapsayan CO2 standartlarına ilişkin yeni düzenlemelerin önemini doğruluyor.
Yeni binek otomobillerin ve minibüslerin saldığı CO2 emisyonlarına yönelik hazırlanan ve önemli değişiklikler öngören bu yeni düzenlemenin, elektrikli araçların piyasadaki alımını desteklemesi öngörülüyor. Elektrikli Ulaşım Platformu, revize edilen mevzuatın, önemli ölçüde daha iddialı hedefler koyması ve tüketici talebini karşılamak üzere geçici hedefler belirlemesi gerektiğini belirtiyor.
Elektrikli Ulaşım Platformu’nun yeni yönetim kurulu başkanı Amélie Pans, “Elektrikli araçlara geçiş, endüstrinin ve karar vericilerin beklentisinden daha hızlı gerçekleşiyor. Tüketicilerin taleplerini karşıladığımızdan emin olmak için hepimizin uygun şekilde yanıt vermemiz gerekiyor. Avrupa’nın neresinde yaşarsa yaşasın, herkesin elektrikli araçlara dilediği zaman geçmesini sağlamak hepimizin ortak sorumluluğu” diyor.
Tüketiciler e-yakıtları tercih etmiyor
Çalışma, tüketicilerin elektrikli araçları e-yakıtlarla çalışanlara kıyasla tercih edeceğini gösteriyor. E-yakıtlar, su ve karbondioksitten elektrik kullanılarak üretilen sentetik yakıta verilen genel bir isim ve elektrifikasyona alternatif olarak gündeme geliyor.
E-yakıtların maliyetine ilişkin iyimser senaryolarda dahi, bu yakıtların piyasaya sürülmesi halinde araçların kullanım maliyeti artıyor. Bu durumun, yeni otomobil alıcılarının elektrikli araçlara geçmesi için teşvik sağlayacağı öngörülüyor.
Pans, “Bu raporda e-yakıtların tüketicilere fayda sağlamadığını ve tüketicilerin bunu istemediklerini görüyoruz. Hükümetlerin, yatırımlarını bu yakıtlar yerine, piyasadaki elektrikli araçların kısa vadede artmasına yönelik ve bu araçların satın alma fiyatını içten yanmalı motorla çalışan araçların paritesine çekmeye odaklamalıdır” diyor.
Elektrikli araçların şarj ağıyla desteklenmesi gerekiyor
Günümüzde şarj istasyonlarına erişim algısı, elektrikli araç talebine engel oluşturmuyor. Ancak çalışma, kamu şarj noktalarının devreye alınmasının hızla gerçekleşmemesi durumunda, elektrikli ulaşıma geçişin baltalanabileceğini gösteriyor. Pans, “Avrupa Birliği’nin Alternatif Yakıtlar Altyapısı ve Binalarda Enerji Performansı direktifleri doğru zamanda revize ediliyor. Kamu ve özel sektör şarj istasyonlarına erişimin kolaylaştırılmasını da içeren güçlü bir şarj ağı, herkesin elektrikli ulaşımdan fayda sağlaması için önem taşıyor” diyor.