Türkiye Ağustos ayına orman yangınlarıyla girdi. Ayın ilk iş gününde ülkenin pek çok şehrinden yangınlara ilişkin bilgilerin yanında elektrik kesintisi haberleri de geldi.
Pek çok vatandaş önce elektrik kesintileriyle orman yangınları arasında bir bağlantı olabileceğini düşündü ama öyle değildi.
Daha sonra Enerji Bakanlığı ile sektördeki bazı yetkililerinden ve uzmanlardan açıklamalar geldi. Denildi ki, kesintilerin nedeni aşırı sıcakların elektrik talebini de aşırı derecede arttırması. Tek başına ele alırsanız bu bilgi doğruydu ama durumu açıklamaya yetmiyor.
O halde biz soru cevap şeklinde ilerleyerek, aslında neler yaşandığını anlatmaya çalışalım:
Öncelikle, elektrik talebindeki artış normal. Çünkü bir yandan klimalar en yüksek ayarda çalışırken, bir yandan da mevsimsel nedenlerle tarımsal sulama amaçlı elektrik tüketimi artıyor.
Peki, talep artışı niye karşılanamadı?
Çünkü elektrik şebekesine, ihtiyacı karşılayacak kadar elektrik verilemedi.
Neden verilemedi?
Çünkü elektrik santralleri ülkeye yetecek ölçüde elektrik üretmedi.
Üretim kapasitesi mi yetersiz?
Hayır, yeterli, hatta kapasite fazlası bile var.
Bunu biraz açsanız?
Şu anda Türkiye’nin 98 bin MW düzeyinde kurulu gücü var. Tüketimin en yüksek olduğu zaman dilimlerindeki ihtiyacı ifade eden “pik talep” için gereken emre amade güç ise 50-55 bin MW civarında.
Onca tesis neden ihtiyacı karşılayamadı peki?
Çünkü özel sektörün elindeki bazı santraller elektrik talebinin arttığı günlerde çalışmıyordu.
İnadına mı yapıyorlar bunu?
Yok yok, zaten pek çok santral son dönemlerde çalıştırılmıyordu ya da çalışmıyordu. Veya çalışamıyordu.
Çalışamayacaksa neden kurulmuş ki bu santraller?
Özel sektör yatırımcısı elektrik santralini kâr etmek için kurar. İlle de kesintisiz elektrik üretmek gibi bir derdi olmaz. Üretim politikasını kâr maksimizasyonuna göre oluşturur.
Demek ki son zamanlarda kâr edemiyorlar, öyle mi?
Evet, kimi santraller için durum tam da bu.
Ama talep artışının olduğu dönemler üreticiler ve satıcılar için en kârlı dönemler değil midir?
Sizin söylediğiniz piyasa mantığını yansıtıyor ve doğru. Ama burada durum biraz farklı…
Neymiş o fark?
Çünkü talep ne kadar artarsa artsın, fiyat belli bir seviyenin üzerine çıkamıyor. Çünkü Enerji Borsası diyebileceğimiz, Gün Öncesi Piyasası’nda belirlenen fiyat tavanı birçok santrali çalışamaz konuma itiyor.
Nasıl yani?
Yanisi şu, her santralin birim başına bir üretim maliyeti vardır. Bu maliyet, santralin kullandığı kaynağa (kömür, su veya doğalgaz vb.) ve teknolojiye göre değişkenlik gösterebilir. Hatta kullanılan enerji kaynağının fiyatlarındaki değişime göre de her an üretim maliyetleri değişebilir. Eğer bir santralin kWh başına üretim maliyeti GÖP’deki tavan fiyatın üzerindeyse, çalışıp elektrik üretmesini bekleyemezsiniz.
Yani bir nevi elektrik talebi tavana çarptı durumu...
Evet, öyle diyebiliriz.
Elektrik piyasasındaki tavan ne kadar?
Temmuz ayında megavatsaat başına 617 TL olarak uygulanmıştı, Ağustos ayı için belirlenen tavan fiyat ise 636 TL/MWh.
Yükseltilemez miydi bu tutar?
Yapılabilirdi elbette. Zaten elektrik talebi günün belli saatlerinde zirve yapar. Yani elektriğin en çok tüketildiği saatlerde. Bu da yazın klimaların yoğun çalıştırıldığı, ofislerin açık olduğu en sıcak saatler, kışın ise kombilerin yoğun çalıştırıldığı ofislerin açık kaldığı en soğuk saatlerdir. Dolayısıyla aslında tavan fiyatı yılın sadece belli dönemlerinde ve günün belirli saatlerinde ortaya çıkabilecek sert fiyat artışlarını baskılamak için değil de genel fiyat seviyesini yansıtsın diye gösterge niteliğinde bir referans fiyat koymak amacıyla açıklamak esastır.
Mevcut tavan fiyat düşük mü?
Elektrikleri kesmek zorunda kaldıklarına göre düşük. Çünkü temmuz ve ağustos ayları tüketimin zirve yaptığı dönemlerdir. Tıpkı kış ortasında, aralık ve ocak aylarında olduğu gibi. Biri sıcaktan biri soğuktan. Temmuz ayındaki 617 TL’lik tavan fiyat, havaların aşırı ısınacağı biline biline sadece 19 TL’lik artışla 636 TL’ye yükseltilmişse doğru bir karar alınmamış denilebilir.
Yani bu kadar basit mi?
Hadi ille de kesin bir ifade kullanmayalım, başka faktörleri de göz önünde bulunduralım, aslında elektrik üretecek tesis var ama yangınların da etkisiyle bazı bölgelerdeki elektrik tüketim noktalarına iletilememiş olabilir.
İş belli bir aşamaya geldikten sonra kesintiden başka çare kalmamış diyebiliriz herhalde?
Evet, öyle diyebiliriz. Yani arzı arttıramıyorsanız talebi arz seviyesine indireceksiniz mecburen.
Ama vatandaşı dövecek miyiz talebi kıs diye?
Yok yok. Öyle diyemeyeceksiniz elbette. Dayak demeyelim ama olmadık zamanda yapılırsa dövülmekten beter bir yöntemle, elektrik kesintisiyle. Bir saat şu mahallede, bir saat bu semtte, bir saat öteki tarafta kesinti uygulayarak düşüreceksiniz yani.