Elektrik üretim sektörü son bir haftadır Azami Uzlaştırma Fiyatı (AUF) diye tanımlanan bir uygulamanın sonuçlarıyla yatıp kalkıyor. Geçtiğimiz hafta, “EPDK’dan elektrik üreticilerine 10.2 milyar TL’lik (Faiziyle 11 milyar lirayı aşıyor) ceza” şeklinde yansıyan gelişmeler, bırakın sokaktaki vatandaşı, sektördeki pek çok kişi tarafından bile tam anlaşılabilmiş değil. Haksız da sayılmazlar, çünkü çok çetrefilli bir durumla karşı karşıyayız.
O halde biz de bunu hem anlamaya, hem de bilmeyenlerin merakını gidermeye çalışalım.
Aslında burada EPDK öne çıksa da, olayın merkezindeki kurum Enerji Piyasaları İşletme AŞ, kısa adıyla EPİAŞ. Peki niye EPDK bu kadar öne çıkıyor? Çünkü EPİ- AŞ uygulamacı ama adından da anlaşılacağı gibi, bir anonim şirket ve elinde yeterli yaptırım gücü yok. Oysa EPDK hem düzenleyici bir kurum/kurul, hem de yaptırım gücüne sahip. Ama EPDK’nın yaptığı bu kez kendi asli görevleri arasında yer alan idari para cezası kesme işlemi değil. Sadece ceza kesme gücünü de arkasına alıp, mevzuatı çiğnediğini düşündüğü kuruluşları uyarmak ve ödemeleri gereken tutarları EPİAŞ’a ödemeye zorlamak.
Peki nedir çiğnendiği söylenen mevzuat? Şimdi en başa dönebiliriz.
Yaklaşık bir yıl önce bütün dünya doğalgaz, buhar kömürü ve petrol fiyatlarındaki inanılmaz yükselişlerin yol açtığı krizle boğuşuyordu. Bu durum, elektriğinin yarıdan fazlasını fosil yakıtlardan elde eden Türkiye’ye elektrik arz yetersizliği riski olarak yansıdı. Çünkü tavan fiyat uygulanan elektrik piyasasında bu tavanın altında maliyetle üretim yapamayan santrallerin stop etmesi kaçınılmazdı. O yüzden EPDK 1 Nisan 2022 tarihinden geçerli olacak Azami Uzlaştırma Mekanizması (AUF) adlı mekanizmanın devreye alınmasını kararlaştırdı. Uygulamadan maksat, toplam talebi karşılayacak kadar elektriğin üretilip sisteme verilmesini garantiye almaktı. Ama maliyetini çıkaramayan santrallere zararına çalış denilemeyeceği için, onlara çalışabilecekleri kadarlık bir para desteği verilecekti. İyi de nereden ödenecekti bu para? EPDK çözümü göstermişti. Bir havuz oluşturulacak, oradan ödenecekti.
Peki havuza parayı kim koyacaktı? İşte geldik işin en önemli kısmına. “Hepimiz aynı gemideyiz, onlar batarsa sistem batar” anlayışı gereği, zarar etmeyen elektrik üreticileri, elektrik borsasında sattıkları elektriğin bedelinin bir kısmını, yani kârlarının bir bölümünü AUF havuzuna koyacaklardı.
EPDK’ya göre enerji krizi elbirliğiyle aşıldıktan sonrası kolaydı. Ama geldiğimiz noktada işlerin düşünüldüğü gibi gitmediği anlaşıldı.
Peki neler oldu? Baştan söylediğimiz gibi, konu çetrefilli ve anlatması uzun. Ama özetle, EPDK’ya göre kimi oyuncular çalının arkasından dolanıp uygulamanın kendilerine yüklediği sorumluluğu yerine getirmedi, bu da EPİAŞ’ı zor durumda bıraktı. Çünkü zarar etme pahasına çalışan santrallere ödenecek paranın alınacağı havuz bir türlü dolmuyordu. Havuz dolmadı ama bizim yerimiz doldu, sonra devam edelim.