Elektrik maliyetindeki artışı kim nasıl ödeyecek?

Mehmet KARA ENERJİ GÜNDEMİ

Kaynak maliyetlerindeki artış elektrik tarifelerine yansıtılmadığı için görevli tedarik şirketlerinin bilançolarında 4.5 milyar liralık finansman açığı oluştuğu hesaplanıyor. Peki bu açık nasıl finanse edilecek ve faturayı kim ödeyecek?

Tüm dünyada etkisini gösteren enerji krizi, İngiltere başta olmak üzere bazı ülkelerde şirket iflaslarına kadar uzanan sonuçlara yol açıyor. Havlu atanların çoğu enerji şirketleri. Tabii bir de enerji yoğun çalışan kuruluşlar söz konusu ki, hangi ülkede olurlarsa olsunlar, onların durumu da pek parlak sayılmaz.

Dışa açık ekonomisi ve enerjide yüksek oranda dışa bağımlı oluşuyla Türkiye de bu gelişmelerden etkileniyor elbette. Ülkedeki doğalgaz tüketicisi sanayi kuruluşları, bu üretim girdisindeki fiyat artışının maliyetine katlanmak zorunda. Ancak yükselen sadece gaz faturaları değil.

Zamların arkasında yatan...

Büyük ölçekli sanayiciler, enerji emtialarındaki fiyat artışının yol açtığı başka ek faturaları da ödemek durumunda. Peki nedir bunlar? Sorunun cevabına geçmeden önce doğalgaz zammının neden yapıldığını iyi anlamakta fayda var. Türkiye genelde enerjide, özelde de elektrik üretiminde dışa bağımlı bir ekonomiye sahip. Yüzde 98 oranında ithal edilen doğalgaz Rusya, Azerbaycan ve İran’dan boru hatlarıyla, Cezayir, Katar, ABD gibi tedarikçilerden de sıvılaştırılmış olarak, yani LNG formunda alınıyor. Yüzde 90’a yakını ithal edilen petrol ise ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin ambargo uygulamadığı tedarikçilerden gemiler yoluyla sağlanıyor. Ağırlığı elektrik üretim amaçlı olarak getirilen buhar kömürü de, Avustralya, Kolombiya ve Rusya gibi ülkelerden geliyor.

Emtia fiyatları üzerinde etkiniz yok

Ve şimdi tüm dünyada enerji fiyatları rekor üstüne rekor kırıyor, bir türlü de gevşemek bilmiyor. Petrol 90 dolara yaklaştı. Sıvılaştırılmış doğalgazın bin metreküpü 1000 dolar seviyelerini çoktan aştı. Elektrik santrallerinde yakılan buhar kömürünün fiyatları da bir ara üçe, dörde katlandı. Ancak petrol, doğalgaz ve kömürün fiyat oluşumu üzerinde Türkiye’nin herhangi bir etkisi yok. Aslında hiçbir ülkenin tek başına belirleyici bir etkisi olduğu da söylenemez.

Dış ticaret açığı artar

Peki ithalatçı bir ülkesiniz ve aldığınız ürünlerin fiyatlarını da siz belirlemiyorsunuz. Bu ürünlerin fiyatları ülke olarak makro ekonomik dengelerinizi kaçınılmaz şekilde etkileyecek. Yani ithalat giderleriniz yükselecek. Peki bu yükselişin maliyetini kim ödeyecek? Elbette, bu ürünleri kimler alıp kullanıyor, yani tüketiyorsa maliyet onların cebinden çıkacak.

Yükü kim sırtlanacak

O halde önce doğalgazı, kömürü ve petrolü kimlerin nerelerde tükettiğine bakalım, sonra yükü sırtlanacaklara döneriz. Petrol türevi yakıtları ağırlıklı olarak taşıt araçları harcıyor. Doğalgazı sanayi kuruluşları, bu kaynaktan elektrik üreten santraller ve evlerinde ısınmak amacıyla hane halkı tüketiyor. Buhar kömürü de, elektrik üretimi amacıyla ithal edilip yakılıyor. Şimdi tekrar, enerji emtialarındaki artışın maliyetinin kimler tarafından nasıl ödeneceği sorusunun cevabına dönelim isterseniz.

BOTAŞ’ın zararı azaldı

Yapılan doğalgaz zammı, BOTAŞ’ın artan maliyetler nedeniyle daha yüksek zararlar yazmasını önleyecek. Burada faturası yükselen ise konut aboneleri hariç, doğalgazı tüketenler. Ağırlıklı olarak da sanayici. Ancak doğalgazın Türkiye’de çok önemli bir başka rolü daha var. Bu kaynak, Türkiye’deki önde gelen elektrik üretim girdilerinden biri. BOTAŞ’ın yaptığı fiyat artışı kendi bilançosunu olumlu etkilerken, doğalgazdan elektrik üreten şirketlerin ise ister istemez kârları düşecek.

Elektrikte maliyet arttı, tarife yerinde saydı

Gaz zammının faturasını ödeyecek kesim gaz santralleri ile sınırlı değil tabii. Onların maliyeti yükselince, bunu sattıkları ürünlerin fiyatına yansıtmaları kaçınılmaz. Yani elektrik üretim maliyetleri de yükselecek. Bu durumda elektrik fiyatlarının yükselmesi beklenir değil mi? Ama elektrik fiyat tarifeleri yükselmedi. Enerji yönetimi de “zam yapmadık” diyor.

Peki tarife artmadığına göre maliyet artışı tüketiciye hiç yansımayacak mı? İlk bakışta öyle görünebilir. Ama daha dikkatli şekilde bu işin arka planına bakılırsa durumun farklı olduğu görülecektir. Aslında maliyet artışlarının, regüle tarife denilen, kamunun belirlediği tarifelerden elektrik tüketen ve ağırlığını konut tüketicilerinin oluşturduğu kullanıcılara yansımadığı doğru. Ama bir yerlere yansıması şarttı ve bu da elektrik ihtiyacını piyasadaki tedarikçilerle pazarlık ederek karşılamak durumundaki sanayi kuruluşları oldu. Devletin sabit bir tarifeden elektrik tedarik taahhüdünde bulunmadığı bu kesim, 1 Kasım tarihine kadar toplam tüketimi 7 milyon kilovatsaatin üzerindeki abonelerle sınırlıydı.

Sanayiciyi elektrik de çarpacak

Piyasadaki özel sektör oyuncularından kaça alabilirlerse o fiyattan elektri tüketen bu kesin, piyasadan alım yapamazsa enerji borsasında oluşan ve gösterge fiyat kabul edilen piyasa takas fiyatı başta olmak üzere bazı değişkenlere endeksli Son Kaynak Tedarik Tarifesi’nden elektrik tüketebiliyor. Ancak 1 Kasım 2021 tarihinden itibaren, elektriğini piyasadan kendisi bulmak zorunda olan sanayici abone sayısını hızla arttıracak bir karar alındı. Artık yıllık 7 milyon kWh yerine yıllık 3 milyon kWh ve üzeri tüketim yapmak, SKTT abonesi olmak için yeterli kabul edildi.

Her aboneye farklı ek maliyet

Bu kadar lafı ettikten sonra hâlâ, kaynak maliyetindeki artış sanayicinin elektrik faturasını yüzde kaç arttıracak diye soruyorsanız, bunun cevabı, yukarıda sözünü ettiğimiz SKTT abonesi sanayi kuruluşlarının her biri için farklı olacaktır. Bu da, ancak faturalar önlerine geldikten sonra netleşecektir. Yani bundan sonra söz konusu sorunun muhatabı orta ve büyük ölçekli sanayicilerin bizzat kendileridir.

Mesken abonesi kurtuldum sanmasın

Bu arada, mesken abonelerinin bu maliyet artışlarından kurtulduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü serbest olmayan konut ve ticarethane abonelerinin, bölgelerindeki görevli tedarik şirketinden (GTŞ) aldıkları elektriğin de bir maliyeti var. Bu şirketler elektriğin üçte birine yakınını EÜAŞ’tan alırken, kalanını piyasadan bulmak durumundalar. Piyasada fiyatlar yükseldiğine göre, GTŞ’lerin konut abonesine satmak için edindiği elektriğin maliyeti de yükseldi. İşte bu maliyetteki artışın, EPDK tarafından bir şekilde tarifelere yansıtılması gerekiyordu. 1 Kasım’da bu yapılmadı. Bu tarifelerde son artış 1 Temmuz 2021 tarihinde yapılmıştı.

5-6 milyar liralık tarife zammı yolda

Yılın ikinci yarısında maliyetlerde yaşanan artışın tarifelere yansıtılmaması nedeniyle GTŞ’lerin bilançolarında yaklaşık 4.5 milyar liralık bir finansman açığı oluştuğu hesaplanıyor. Yıl sonuna kadar mesken ve ticarethane elektriğine yeni bir zam yapılmazsa bu finansman açığının 6 milyar lirayı bulması şaşırtıcı olmaz. EPDK tarifeleri yukarı yönlü revize etmezse söz konusu finansman açıklarının giderilmesi için öyle ya da böyle, bir formül bulunması şart.

Faizi de tarife yoluyla abone ödüyor

Bu açığı Hazine’den karşılamaya kalkarsanız, enerjide piyasalaşma macerasına son verdiğinizin cümle aleme ilan etmiş olursunuz. Ayrıca elektrik tüketmeyen ya da az tüketen vatandaşın suçu ne sorusu da çok haklı bir soru olur. Bu arada GTŞ’ler son dönemde biriken finansman açığını nereden ve nasıl karşılıyor sorusunun cevabı da önemli. Bu açık, kredi kullanılarak kapatılıyor. İyi de kredi bedava mı? Değil elbette. Vatandaşa zam yükü bindirmiyoruz denilerek tarife artışının yapılmayışı sonucu zorunlu şekilde kullanılan kredilerin faizleri de finansman açığını iyice büyütüyor. Yani bu finansman açığı dönüp dolaşıp yine vatandaşa, ödetilecek. Şimdilik halının altına süpürmeye devam. Bundan sonrası, halının altında ne kadar yer kaldığına bağlı olarak şekillenecektir.

Tüm yazılarını göster