Danışmanlık Firması McKinsey bu hafta, küresel ekonomi ve politikalarda kırılma noktalarını 1945’ten bu yana analiz eden bir rapor yayınladı. İlk döngüyü savaş sonrası büyümesi diye 1945'ten 1971'e taşıyor; teknolojik ilerleme, hızlı büyüme ve görece jeopolitik istikrara paralel ataerkil şirket kültürü, yoğun devlet müdahalesi gibi kriterler öne çıkıyor… 1971’den 89’a kadar olan tarih dilimi enerji krizi, sorunlu arz, enflasyon, yeni parasal dönem olarak bir tür “Çekişme Çağı” tanımlanmış. 1989'da Sovyetler Birliği'nin çöküşü ile başlayan ve takip eden yıllar ise kuralsızlık, kapitalizm ve küreselleşmenin sonunda piyasa hâkimiyeti… çok kutuplu sistem, jeopolitik iddialaşma, kaynak rekabeti ve özellikle Batı’da üretkenlik sorunları diye listelemiş. McKinsey 2019'dan sonrasına da belirsizlik hakim diyor ve “Sırada ne var?” diye soruyor.
Daha önce sesi duyulmayan oyuncular sistemin ciddi parçası olarak öne çıktı korumacılık artıyor, çatışmalar savaşa dönüştü. İnovasyon arttı, büyümenin kaynakları çeşitlendi. İş dünyasıyla toplum arasındaki ilişkinin düzeyi de tonu da değişiyor. Birey, iklim değişikliği, salgın hastalıklar, savaş tehdidi karşısında çoğunlukla yalnız ve çaresiz. Sanayi politikaları yeniden konuşulur oldu, teknoloji sınır tanımıyor örneğin yapay zekâ verimliliği artırıyor ama milyonlarca işi yok ediyor. Doğa öç alıyor fakat küresel iş birliği bir türlü gerçekleşmiyor.
Büyüklerimiz bir araya geliyor, tartışıyor; “oluyor, olacak…” diyorlar. Sonuç afili başlıklar, slogan ve konseptler… İşte bu başlıkların atıldığı masalsı mekân; Davos!Davos, İsviçre'de Zürih yakınlarında özünde mütevazı bir kayak merkezi. Avrupa’daki ünlü kayak merkezleri bu yıl iklim krizi nedeniyle karsız bir sezon geçiriyor. Davos’un en popüler konularından biri olan iklim krizini yıllarca tartışıp çözüm üretememesi bir paradoks. Nedense bunu katılımcılar “biz ne yapıyoruz?” hatta “biz ne işe yarıyoruz?” diye sormuyor, dile getirmiyor. Davos’un kayak kasabası olarak şansı, iklim erozyonunu konuşan ama çare üretmeyen zengin kitlenin her yıl Ocak ayında Dünya Ekonomik Forumu (WEF) adıyla yıllık toplantısını burada düzenlemesi.
WEF Yönetim Kurulu Başkanı ve Kurucusu Klaus Schwab’ın "Parçalanmış Bir Dünyada İş Birliği" başlığıyla açtığı bu yılki toplantılar serisi 52 devlet ve hükümet başkanını, yaklaşık 600’ü CEO olmak üzere şimdiye kadarki en yüksek sayıda kadın yöneticiyi içeren 1.500 iş liderini;56’sı maliye, 30’u ticaret, 35’i dışişleri bakanı olmak üzere 300 bakanı, 19 merkez bankası başkanını ağırlıyor. Küresel iş dünyası, hükümet, sivil toplum, medya ve akademiden seçilmiş delegeler, günün en acil sorunlarını tartışıyormuş gibi görünüyor…
Bu yıl, Davos kasabasında yer bulmak yine zordu. Sebebi, üst düzey katılımın yoğunluğu kadar seks işçisi olarak anılan hayat kadınlarının, otellerden bazılarını kapamalarından kaynaklandı. Bu haberler WEF’in VIP ajandasının önüne geçti. Neticede dünyanın en eski mesleği, öneminden hiçbir şey yitirmediğini, “herkes gider ben kalırım” diyerek gösterdi. Dünyanın elit sorunlarını tartışmaya gelen VIP katılımcılar, hayatlarından ve hayat kadınlarının varlığından mutlu görünüyor. En azından, kopan sansasyona karşın, tatsız bir duruma işaret eden tek haber yok.
WEF’in önemi gerçekleşen kapalı açık yüzlerce özel görüşmeye de ev sahipliği yapması. Forumun esprisi, hayat kadınları kadar eski kartvizit alışverişi. Davos bir tek pandemide askıya alındı, onun dışında kurulduğu günden bu yana giderek artan ünü yıl içinde farklı ülkelerde mini toplantılarla tekrarlanmasına vesile oldu. Zenginlerin steril ortamlarda konuştukları sorunların tabana faydası olmadığını iddia eden çok kuvvetli muhalif grup her yıl bu zamanda WEF’e tepkisini ortaya koysa da WEF büyük bir ticari organizasyon olarak ayakta. Yaklaşık 1.000 şirketin oldukça pahalı WEF üyeliği var. Resmi katılım sadece davetiye ile yapılıyor.
Dünya Ekonomik Forumu'nun kurucusu 85 yaşındaki Schwab kimilerine göre bir derebeyi. Yönetimi kime devredeceği en az Davos’ta tartışılan konular kadar ilgi çekiyor. Davos’ta yönetim-yönetişim ilkeleri ve süreçleri enine boyuna tartışılıp dursa da gerek iş dünyasında gerek siyasette kendinden sonra geleceklere yer açmanın erdemi ifade edilse de WEF’in kendisinin bunlardan ari görünüyor. Shwab neden gitmiyor, diye soruluyor. Schwab’ın kalması gitmesi beni tabii ilgilendirmez, “Ele verir talkını kendi yutar salkımı” deyimi düştü aklıma. Bildiğiniz gibi bir kişinin insanlara verdiği öğütleri uygulamaması ve hatta tam tersini yapması halinde kullanılan bir deyim. Ne çok var çevremizde. McKinsey hakim olsa güzel Türkçemize 2019 sonrasına isim bulmakta hiç zorlanmayacak.
Schwab belki de haklı. Toplam 6 bin dolarlık bir girişim sermayesiyle 1971’de yola çıkıp, yılda 390 milyon dolarlık gelir üreten fikir fabrikası yaratınca neden pes etsin bir insan... 90 bandında olup hala aktif çalışan Rupert Murdoch ya da Warren Buffet da gitmek bilmeyenlerden. Ve daha niceleri var. Yeri gelmişken 40’lı yaşlarını süren Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Arden ise kendi iradesiyle bundan sonraki seçime katılmayacağını açıkladı. Gerekçesi, bundan sonraki dönemde ülkesine katkı verecek enerjisinde düşüş… Vazgeçmeyi bilmek sanırım yalnızca kadınlara özgü bir erdem! Beğenin beğenmeyin Angela Merkel de bu kategoride bir örnek. Biliyorum seksist bir yaklaşım, hatta nasıl yazabildiğime ben de şaşırıyorum ama parmaklarımı durduramıyorum; erkek dünyasında, gerçeklerin söylendiği gibi olmaması işin doğasında var…
Tartışılanla olan arasındaki makas neden açık sorusunu bir anlık rafa kaldırayım; WEF 2023'ün kilit kelimeleri dirençli-dayanıklı olmak, sürdürülebilirlik… ekonomik büyüme, küreselleşme, jeopolitik, enerji ve gıda güvenliği. Yeniden kurmak-hayal etmek, kapsayıcılık gibi nereye çekerseniz oraya gidecek tatlı temalar da var. Üzerinde asla anlaşma sağlanamayan cinsiyet eşitliği ya da herkesin çok önemsediğini ifade ettiği ama dökülen kapsayıcı sağlık politikaları da var. Uzay ekonomisi gibi fütürist görünen altında kanlı rekabet barındıran heyecanlı başlıklar da… Tabii en baş konu; akut sorun Ukrayna. Sanırım sahada da sahnede de en çok kazandıran o. Acı ama gerçek.
Türkiye’yi bu yıl resmi olarak bir üst düzey tarafından temsil edilmiyor. Toplantıya tek davetli 6’lı masa üyesi, Dünya Ekonomi Forumu’nun geçmiş gediklisi, muhalefet partisi Deva’nın lideri Ali Babacan. Oysa Davos’ta görünmek sahne almak dünyanın en önemli PR vesilesi. Boşuna kimse toplantılara katılmak için para dökmüyor… Bakın bu yıl kimler çıktı sahneye; Ukrayna First Lady’si, Almanya Şansölyesi, BM Genel Sekreteri, Fas, Filipinler, Güney Kore, Kolombiya Devlet Başkanları, Yunanistan Başbakanı, Modacı Diane von Furstenberg… Çin ve Rusya’nın yokluğunu fırsata çeviren ABD’den Senatör ve Kongre üyeleri, Başkan’ın İklim Elçisi John Kerry, İstihbarat Başkanı, Ticaret Temsilcisi gibi ağır toplar...
Şaşırdınız tabii bir isim eksik diye; dünyanın bir numaralı siyasi ve sosyal influencer’ı Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenski. Eşi fiilen katıldı. Kendisi ise bu fırsatı yine kaçırmadı, video konferansla bağlandı. WEF’in önemi, 1 dakika bile olsa tüm dünyanın dikkatini üzerine çekmeyi başarabilmesi.
Hatırlarsanız, “1 dakika” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “one minute” çıkışıyla ulusal replik olmuştu. Etkisi maalesef beklendiği gibi olmadı. “One minute” anaolojisini Zelenski de kullandı. Kıyas kabul etmeyecek kadar etkiliydi yaklaşımı. Savaş’ta 1 dakikanın ne kadar önemli olduğunu, o tek 1 dakikalık boşlukta ne canların yitirildiğini aktardı, Zelenski. Konuşmasından birkaç saat önce İçişleri Bakanı da dahil üst düzey yetkilileri taşıyan helikopterin bir çocuk yuvasının üzerine düştüğünü ve 20’ye yakın ölü ve çok sayıda yaralı olduğunu anımsattı. Konuşmasını iptal etmek şöyle dursun, hitabını bu olay üzerine kurgulamış. Tüm salonu ve o anı izleyen milyonlarca insanı 1 dakika saygı duruşuna davet etti. İletişim!
Zelenski’nin diğer liderler arasında farklı bir yeri olduğu ortada, burada Schwab’ın da müthiş bir iletişim dehası olduğunu unutmayalım. Amerikan Politico yayın platformu, Schwab’ın tek kişilik hanedanlığı üzerine ilginç bir araştırma yayınladı. Ciddi yönetsel soru işaretlerine dikkat çeken analiz, onlarca insana ulaşmış, çoğu yanıt vermeyi reddetmiş, yine çoğu ismini gizli tutarak biraz vermiş veriştirmiş. Analizin özü şu; Schwab ölürse ne olur, başkanlık kime geçer, WEF kurumsal mı değil mi?
En yakınları bile Schwab’ın kafasından geçenleri bilmezmiş. Schwab’ın "Tanrı Kompleksi” varmış… WEF kayıtlara kar amacı gütmeyen kuruluş olarak geçmiş, oysa bir aile şirketiymiş. Tüzüğünde, yaş sınırı bulunmuyor, ailenin yönetimde söz sahibi olması, veto hakkı ise garanti altındaymış. İşe alım kriterleri yokmuş. Toplantılarda yönetişim enine boyuna tartışılsa da kendisi ve ailesi için özel ayrıcalıklar mevcutmuş. Schwab'ın kızı Nicole mütevelli, oğlu Olivier yönetim kurulu üyesi, eşi Hilde, WEF vakfı yöneticisi olsa da Schwab’ın yerini alabilecek liste Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, Salesforce Eş CEO'su Marc Benioff, Uluslararası Kızıl Haç eski şefi Peter Maurer, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, Norveç eski Dışişleri Bakanı Børge Brende, Almanya eski şansölye yardımcısı Philipp Rösler… sıralanmış. Analizde bu adayların beklemekten sıkıldığı ifadesi güldürdü. Eğlenceli bir toparlama olduğunu söylemeliyim.
Bu arada Nicole Schwab’ın, Harvard ve Cambridge üniversitelerinden mezun olduğunu aralarında Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, Meta CEO'su Mark Zuckerberg, Rusya Varlık Fonu Başkanı Kirill Dimitriev gibi, 40 yaş altı seçkinlerden oluşan Genç Küresel Liderler programının kurucu direktörü olduğunu öğrendim. Yazıda bu grubun Schwab’ın yönetiminden sıkıldığı gibi detaylar geçiyor. Tam olarak bilinmez diyerek Nicole Schwab’ın da kaderini farklı kurumlarda aramak üzere forumdan ayrıldığı ifade ediliyor. WEF'in Çin operasyonlarını yöneten ağabey Olivier Schwab’ın artık teknoloji başkanı olarak 10 üyeden oluşan yönetim kurulu üyesi olduğunu da öğreniyoruz. Buna karşın yorumu toparlayan ekip arşivlerden 2020 yılında Schwab’ın CNBC televizyonuna verdiği bir röportajı ortaya çıkarmış; oğlu için "İsterse kendi yoluna gidebilir" diyor.
Dünya Ekonomik Forumu, ortalığı aydınlatmaya aday ama kendisi dünya kadar belirsizlik içinde. Ağır içeriğiyle, tatlı magaziniyle, yarattığı ünlülerle, sahnesiyle, ekonomisiyle ve etkisiyle alem bir yer. Öyle ki, aleme veriyor talkını.